Kimi “14 Mayıs’ta seni alacağız” diye yazdı. Başka biri çocukluk anılarından söz etti. Kırmızı kaplı iki ayrı defter, otobüs boyunca elden ele dolaştı.
Dün (25 Nisan 2023, Salı), Osman Kavala’nın Gezi davası nedeniyle tutuklanışının 2000. günü, Gezi mahpusları Can Atalay, Hakan Altınay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater'in tutuklanmasının birinci yılıydı.
Arkadaşları, öğrencileri, hocaları veya onları hiç tanımayan insanlar, bir araya geldiler dayanışma göstermek, seslerini duvarların arkasına duyurabilmek için Silivri ve Bakırköy cezaevlerine gittiler.
Silivri’de cezaevine yakın bir noktada açıklama yapılmasına izin veren polis, ne hikmetse Bakırköy’de açıklamaya da slogana da alkışa da izin vermedi.
Engelleme umutsuzluk yaratmadı, Silivri’de olduğu gibi umut, dayanışma ve kararlılık mesajı hep hakimdi.
Taksim’den Silivri’ye yol alırken tarlaların, fabrikaların, kocaman binaların önünden geçerken “Onları 14 Mayıs’tan sonra gidip aynen böyle otobüslerle alacağız” diyenler, Silivri’den Bakırköy’e geçerken de Mücella Yapıcı’dan, Çiğdem Mater’den söz ediyorlardı.
Ara sıra basına uyarı geliyordu “Hiçbir arkadaşımızın adını unutmayın…”
Otobüste gördüğüm şey, yıllarını eylemlerde, sokaklarda, hapishane önlerinde geçirmiş yıllara ve hayata meydan okumuş arkadaşlık halkasıydı. Kıymetli bir halka.
Yeniden “Kırmızı Kaplı” deftere gelecek olursam, defterler sembolik… Mesajlarımız avukatlar aracılığıyla cezaevlerine iletildi, hatta Silivri Cezaevi’ndeki Gezi Mahpusları’ndan karşılıkları da geldi
Silivri’den Bakırköy’e giderken Yasemin Bektaş okudu mesajları. Her bir mesaj ayrı ayrı alkışlandı.
Arkadaşları anlatıyor
Bunca gündür, aydır, yıldır yılmadan dayanışma göstermenin kararlılık motivasyonunu merak ediyorum.
Önce Ömer Madra konuşuyor. “Empati” kelimesini hatırlatıyor “diğergamlık” diyor. İnsanın insan olduğunu hissettiren en ince çizgi, duygu. Empatiyle yola çıkılıyor demek ki böylesi zor işlerde…
Taylan: Kadrolu cezaevi ziyaretçisiyim
Sonra ses kayıt cihazımı Melek Ulagay Taylan’a uzatıyorum. Kendisini “profesyonel cezaevi ziyaretçisi” olarak tanımlıyor. “Devletimiz insan tutuklama konusunda istikrarlı” diyor:
“20’li yaşlarından itibaren hapishane kapısında oldum. Bugün geldim 76 yaşına halen bu durum devam ediyor. Ülkemiz açısından bu tutarlılık benim gözümü yaşartıyor. Hep birileri hapiste, ben hep dışarda olabilme şansına sahip oldum. Ama iyi bir ziyaretçiyim. Askeri ve sivil cezaevleri konusunda tecrübeliyim. Metris fena değildir mesela. Sağmacılar küçüktür. Ne diyebilirim? Gülüyorum artık halimize. İlk olarak eşim Orhan Taylan’ı üç ayrı hapishanede yatırdılar Mamak, Metris Sağmacılar’da hatta Maltepe cezaevinde de yattı. Sonra arkadaşım Büşra Ersanlı Bakırköy Cezaevi’ndeydi onun için geldik. Haluk Gerger arkadaşımız onu da ziyarete Anadolu’ya gittik. Diyarbakır Cezaevine de gittik ziyarete. İl il Türkiye’yi dolaştık arkadaşlarımızı hapishanede ziyaret ederken. Artık 80 yaşında emekli olmak istiyorum kadrolu ziyaretçi durumundan. Umarım Gezi mahpuslarını alacağız ve bitecek. ”
Çavdar: Arkadaşlarımız çıkacak
Sonra Adalet Çavdar’a sordum. “Burada olmak nasıl hissettiriyor?”
“Gezi bizim umudumuzdu. Arkadaşlarımızın tutuklanması bizi umutsuzluğa itti. Şimdi önümüzde bir seçim var seçim sonası hem onların çıkacağını hem de sürgündekilerin döneceğini umuyoruz. Buradaki hayalimiz çıkacaklar ve yine bir masa etrafında toplanacağız. Buradaki herkesin bir cezaevi anısı var. Bu cezaevleri süreçlerini daha fazla deneyimlemeyiz umarım.”
Ertür: Bize de iyi geliyor
Gezi Mahpsuları’nın arkadaşlarını organize eden Gürhan Ertür anlatıyor bu kez:
“Çoğumuz benzer maceraları yaşadık. Osman 2000 gün dilek olay cezaevinde. Onun dışındaki arkadaşlarımız da tepeden gelme kararlarla içeri alındılar. Biz az sayıda insan olsak da kalktık geldik, bu bizim açımızdan en başta kendimize iyi gelen bir şey. Onlara da iyi geldiğinden eminiz. Maalesef Türkiye’nin geçmişi bu tür olaylarla dolu. Bugün 50’ye yakın bir araya geldik. Pandemide uzaktan yazışıyorduk, bugün burada da bir araya geldik. Yan yana olabildik. Bu hepimize ayrıca bize de iyi geliyor.”
Banu Cennetoğlu gözüme çarpıyor.
“Onlar tutuklandığında bebekler vardı şimdi o bebek ilkokula başlayacak. Yıllar geçiyor. Kaçıncı bahar, kaçıncı yaz kaçıncı kış. Onların çıkacak olması başka haksızlıkların biteceği anlamına geliyor” diyor, ekliyor:
“Bunu Gezi Mahpusu arkadaşlarımız da hep söylüyor…”
Kendilerinin çıkma ihtimali varken dahi diğer mahpusları düşünen Gezi Mahpusları'nın olası tahliyelerinde arkadaşları gibi "empati"yle mücadeleye devam edecekleri kesin gibi görünüyor. (EMK)
25 Nisan'daki Gezi Davasında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Osman Kavala'ya hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi'ye ise bu suça yardımdan 18 yıl hapis cezası verdi. |