Türkiye’de kadının seçme ve seçilme hakkını elde etmesi Cumhuriyetin ilanından şöyle bir on yıl kadar sonrasına el etse de! Temsilde varlık bulması hayli sonralara denk düşer. Hoş 2000’li yılların başının ilk çeyreğindeki adına “modern zamanlar” denilen tarihlerde bile o kadar “kadın kota”larına rağmen erkek egemen anlayış hükmünü sürdürüyor ya, bu da ayrı mesele!
Kadının hak hukuk sahipliği yasal güvenceye alınmış gibi görünse de! Kadının gündelik hayatta, çarşıda pazarda görünmesi en fazla son kırk elli yılın işidir. Ezcümle iş hayatında varlıklarını hissettirmeleri de öyle.
Size çok yakınımdan bir örnek vereyim. 1990’lı yılların başında Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası yönetimindeyken 24 kişilik oda meclisinde bir tek seçilmiş kadın Oda Meclis Üyesi yoktu. Ticaret ve Sanayi Odasının kadın üyesi de hepi topu bir kaçı geçmezdi. Çok iyi hatırlıyorum; odada on civarındaki profesyonel çalışanların içinde bir tek kadın çalışan da yoktu. “Artık bu odada kadın çalışanlar da olmalı” dediğimde ilk tepki oda yönetimindeki bir iki arkadaştan gelmişti.
Gerekçelerimden biri şuydu: “Bakın kadın çalışanların olması, diğer çalışan arkadaşların en başta dilini, sonra üyelere ve birbirlerine karşı olan davranışlarını değiştirir göreceksiniz” demiştim. Hakkını teslim etmeliyim. Oda yönetim kurulu başkanı rahmetli Felat Cemiloğlu önerimi desteklemiş ve oda ilk kez bir kadın çalışana kavuşmuştu.
Kısa zaman dilimi içinde öngörülerim tutmuş. Kadın çalışan istemeyenler teşekkür etmişti. Bugün odanın epey kadın çalışanı var.
Bunları şunun için yazıyorum. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın bütün gruplarda seçimi kazanan yönetimi, geçtiğimiz günlerde seçim öncesi taahhütlerinden birini basına görkemli bir fotoğraf vererek gerçekleştirdi. Göreve gelişlerinin altıncı ayında Kadın Meclisini kurduklarını açıkladılar.
Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesinde ve kentin iş dünyasında kadınlar hayli görünür oldular. Siyasi partilerde tabi temsiliyetlerde de öyle. Bunun gündelik hayata yansımaları hissedilir ölçülerde.
Kadın eli ve aklı değince sanki işe bir incelik, zarafet, düzen, intizam geliyor.
Kitaplarımın ve sivil toplum alanındaki işlerimin yoğun hızlı temposu nedeniyle kuruluş aşamasından beri hayli emek verdiğim vermeyi de sürdürdüğüm Diyarbakır markası Tigris Haber Gazetemize bizzat gitmeyi epeydi ihmal etmiştim.
Evvelki gün sabah çatkapı vardım gazeteye. Gazetede arkadaşlarla sohbeti koyulaştırmış kaçak çayın imanını gevretiyorken kapıdan Özlem göründü. O da sohbete katıldı. Şehrin gündemindeki Gurme- Gıda fuarına yoğun ilgiyi konuşurken Özlem bir anda “abi iki ay kadar önce yeni bir işe başladık” dedi. Hayrola demişken başladı heyecanla anlatmaya.
“Güleçköy” markası ile içlerinde hiç bir katkı maddesi olmayan annelerinden öğrendikleri yöntemleri geliştirerek ev yapımı ürünler üretmeye ve pazarlamaya başlamışlar. Neler yok ki içlerinde! Ceviz, karadut, çilek, incir, kayısı, portakal, vişne reçelleri, zeytin ve zeytinyağı, nar ekşisi...
Ürün yelpazeleri hayli geniş. Sunumları da hayli çizgi üstü. Cam kavanozlar boy boy. Kavanoz kapaklarının üzeri ile kavanoz yarı göbeğine kadar hasır torba ile kurdelalanmış. Sonra da sert bir koruma ile kutulanmış. Tabi kutular da nefis bez torbalarla alıcısına sunuluyor.
Sonra sıra geliyor ürünlerin tadımına. Ben ceviz ve karadut reçelleri ile zeytinlerinin tadına baktım. Kahvaltı ile özel bağı olan biri olarak diyebilirim ki benden yana sınıfı geçtiler.
Diğer ürünlere bakacağız artık. Siirt Zivzik’in narından nar suyu sırada. Derik’in hılhallı zeytininden zeytinyağı bir de. Ve diğer reçel çeşitleri...
Sohbeti noktalarken Özlem’e “benim de yaptıklarım var. Vişne likörü, yabani incir, böğürtlen, ayva, karadut reçeli yaparım. Güneşte erik, kayısı, elma, salkım kara üzüm kuruturum. Bir gün işsiz kalırsam yirmi kadının arasında bana da iş var mı?” deyince! “Ne demek abi, ‘Şeyhmus Diken abinin elinden’ diye özel bir bölüm bile açarız” dedi. Eh işsiz kalırsam, yazmayı unutursam bir gün iş de hazır...
Valla sizi bilmem ama ben şimdiden Güleçköy müşterisi oldum bile. Malum benim şehrim markadır. Ve değil mi ki bu şehri kadim Diyarbekir’in kimi işleri de marka olmaya adaydır. Hele hele bir de kadın aklı ve eli ile. Güleçköy şimdiden bunu başarmış.
Bizzat gidilip satın alınabildiği gibi sosyal medya üzerinden de taleplere anında cevap veriyorlarmış benden söylemesi.
Özlem Külahci’yi bu örnek işkadınlığı ve girişimciliğinde desteklemek gerek. Haydi... (ŞD/HK)
İletişim: Guleckoy.com