Sosyal medyadan takip ettiğim “Laiklik Meclisi” ile Kadıköy’de yapılan “Laik Eğitim, İnsanca Yaşam, Demokratik Türkiye” mitinginde buluştum. Mitinge giderken hangi pankart altında yürüyeceğimi düşünürken, “basın bölümünü” tercih ettim.
Bir de ne göreyim yan tarafımda Laiklik Meclisi'nin "Laiklik Özgürlüktür" yazılı pankartı var. Pankartı tutanların başında da EŞİK gönüllüsü ve BirGün yazarı, Laiklik Meclisi Üyesi hemşehrim sevgili Avukat Selin Nakıpoğlu var.
Beni görüp çağırınca hemen gidip yerimi aldım bu anlamlı sloganın yazılı olduğu pankartın altında.
Üye olmak için başvurumu da yaptım Ve Laiklik Meclisi'nin yürütmesinden Avukat Berkay Çelen'le tanıştım. Yürütmenin diğer isimleri ise; Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Umut Kuruç.
Demokratik toplum
Mitingten bir gün sonra da bir panelde EŞİK gönüllüleri; eski Devlet Bakanlarından "laiklik nefes borumuz" diyen Avukat Önay Alpago ile Şişli Kent Konseyi Başkanı, ömrünü hak, hukuk, adalet, kadın hakları mücadelesine adamış olan AvAvukat Şükran Eroğlu’unu dinledim.
Alpago da Eroğlu da; laiklik başta olmak üzere, toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk yaşta evlilikler, kadın cinayetleri, eşit temsil ve eşit atama başta olmak üzere her konuda aydınlatıcı bilgiler sundular.
Miting izlenimlerim ve panelde dinlediklerim beni bir kez daha bu konuda yazmaya yönlendirdi.
Mitingte binlerce insan “Laik eğitim, insanca yaşam” sloganlarıyla haykırırken, panelde söz alan kadınlar aynı derdin somut hali olan “Okullarda imam istemiyoruz” diyerek sözlerine başladılar. Kadınlar; çocuklarının sabah karanlıkta okula gittiğini, bu haliyle derslere ilgi gösteremediklerini, okullarda bir öğün de olsa parasız yemek verilmemesinin yanlış bir karar olduğunu dile getirdiler.
Okullara; çağdaş, demokratik, bilimsel eğitime aykırı olarak "manevi danışman" adı altında imam atanmasının laikliğe de aykırı olduğunu ifade ederek ÇEDES Projesi'nden vazgeçilmesini talep ettiler. Ve eklediler: "Okullarda mescit de istemiyoruz."
Lâiklik, genel anlamda din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinî inançların devlet yönetiminde ve siyasette rol oynamaması esasına dayanır.
Sosyal barış
Ayrıntılarına inecek olursak, devlet yönetimine dinî kural ve görüşlerin karıştırılmaması yanında, toplumda din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması, din ve mezhepleri ne olursa olsun yurttaşlara eşit davranılması, devletin resmî bir dininin bulunmayışı, eğitimin lâik, bilimsel, demokratik, akılcı ve çağdaş esaslara göre düzenlenmesi, bu ilkenin başlıca unsurlarını oluşturur.
Lâiklik bu nitelikleriyle toplumda fikir ve inanç ayrılıklarının düşmanlığa dönüşmesini önleyen, vatandaşları hoşgörülü davranmaya yönelten, bu nedenle ülkede birlik ve beraberliği sağlayan temel unsurlardan biridir.
Meselenin bir başka yanı ise, laikliğin demokratik hukuk devleti anlayışı çerçevesinde temel insan haklarının ve sosyal barışın güvencesi olmasıdır.
Sonuç olarak, bugün geldiğimiz noktada; hukuk, barış, eşitlik ve özgürlüğün üstünlüğüyle birlikte laikliği savunmak da elzemdir. Laiklik, entelektüel bir arzu nesnesi değil, tüm olumsuzluklara rağmen insanca, eşit, özgür ve barış içinde yaşayabilmenin mihenk taşıdır.
İvedilikle yapılması gereken; laikliği bir toplumsal değer olarak merkeze yerleştirip, düşüncenin ve bireysel seçimlerin özerkliğini korumaya almaktır.
Özellikle biz kadınlar ancak ve ancak laik ve demokratik bir düzende hak ve özgürlüklerimizi kullanabileceğimizin bilincinde olarak bu anti-laik söylem ve uygulamalara karşı asla taviz vermemeli, mücadelemizi daha da örgütlü şekilde sürdürmeliyiz.
(SY/EMK)