“İçinde anlatılmamış bir hikâye taşımaktan daha büyük bir eziyet yoktur.” Maya Angelou
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, geçen günlerde “Cumhurbaşkanımıza ve bizlere söylenen sözleri şimdilik not ediyoruz. Günü geldiğinde bakacağız” dedi.
O günü geldiğinde, açıklayacağı notları tutadursun, biz kadınların, LGBTİ+’ların tuttuğu notlara bakalım.
Daha doğrusu devlet yetkililerin bir çadır ulaştıramadığı bir kefeni iletemediği deprem bölgesinde, gönüllülerin nasıl harıl harıl çalıştığından söz edelim.
Kadınların notlarının bir kısmı…
Afet İçin Feminist Dayanışma, İstanbul Feminist Dayanışma, Yurtdışı Feminist Dayanışma, Ankara LGBTİ+ Dayanışması, Lubunyalar İçin Deprem Dayanışması…
Herkes harıl harıl çalışıyor.
O kadar çok yardım mesaji düşüyor ki WP gruplarına, her yardım çağrısına yönelik çözüm önerisi de.
Mesela bu satırların yazıldığı saatlerde “Kahramanmaraş Türkoğlu Mahallesi’nden yazıyorum, çadırda kalıyoruz, çok ihtiyacımız var. 5 yaşında bir kızım var. İç çamaşırı, oyuncak, kişisel bakım ihtiyaçlarımız çok…” mesajı düşüyor.
Sadece “not almakla” kalmıyor kadınlar, bu çağrıya yanıt olmaya çalışıyor. Bir değil, binlerce mesaj geliyor.
Cımbız, tarak, eşofman, çadır, su, kefen, oyuncak…
Afet İçin Feminist Dayanışma’dan kadınlar, günlerdir bu ve çok daha fazla malzemeyi topluyor koliliyor.
Bugün de Beyoğlu’nda ve Kadıköy’de son malzemeler alındıktan istiflendikten sonra önümüzdeki günlerde Mor TIR yola çıkacak.
Devam edelim notlara…
Neden Mor Çatı değil?
Mesela canımızı çok yakan sıkan önce iddia olarak geçilen sonra doğrulanan bir bilgi.
Aile Bakanlığı’nın, depremzede 20 çocuğun anneleri ile birlikte İHH’nin evlerine yerleştirmesi. Eğer çocuklar devlet koruması dışındaki başka kurumlara yerleştirilebiliniyorsa neden Mor Çatı değil? O zaman çocukları Mor Çatı’ya yerleştirseydiniz, böyle “şaibeli kurumlarda” çocukların ve annelerin ne işi var?
Başka bir not..
Bu da can sıkıcı ve hatta sinir bozucu. Diyanet Başkanlığı, “Depremzede çocuklar evlat edinilebilir mi?” sorusuna, şu yanıtı verdi:
"Dinimizde kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte hukukî birtakım sonuçlar doğuran bir evlatlık müessesi kabul edilmiş değildir. Buna göre, evlat edinenle evlatlık arasındaki bu ilişki sebebiyle bir evlenme engeli doğmadığı gibi, evlatlığın kendi öz anne babasının yerine, evlat edinenlerin nesebine kaydedilmesi de caiz değildir.”
Yanıt tepkiler üzerine websayfasından kaldırıldı. Sonuçta bir kere daha zihniyet teşhir oldu. Herkes bir işin ucundan tutmaya çalışırken, yaralara merhem, krem, yara bandı olmaya çalışırken, birileri başka bir yerden tutuyor.
Öfkelenmemek elde değil.
Bir yandan yardım notları, talepleri gelirken bir yandan da böylesi "notlar" düşüyor. Yani halkın tutunacağı tek yer kalmış aslında, "halktan halka" dayanışma.
Üstelik halkın büyük bir kısmı benzer gelir grubunda, kimse diğerine göre aşırı durumda iyi ekonomik koşula sahip değil. İmkanı olan, var olanı paylaşıyor, yardım malzemelerine baktığınızda gördüğünüz "not" bu oluyor çoğu kez.
Kefen diye yardım ister mi insan?
Liyakatsızlık ülkesinde, eğitimine, kültürüne, tecrübesine göre değil, "yandaş kişisine" göre görevlendirme yapılınca AFAD, Kızılay gibi kurumlarda tecrübeli değil, "bizim ekipten insanlar" getirilince böyle sonuçlar oluyor. Olaylara, olgularla değil, kişiye göre yönetiliyor memleket. Tek bir "adama"
Baştaki nota, Ömer Çelik'in notuna gelecek olursak... Kendisinin aldığı notları bilmiyorum fakat kadınların "resmi görevlilerin deprem desteği çalışması"na verdiği "not" pek geçer konumda değil.
Eşitlik mücadelesinin ve dayanışmanın yükseldiği yeni bir hafta olsun...
(EMK)