25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'ne az bir zaman var.
Öncelikle, şiddete karşı direnen, eşitlik ve adalet mücadelesi veren tüm kadınlara dayanışma duygularımı ifade ederek başlamak istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili ve bir kadın milletvekili olarak, yıllardır Meclis'te kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadınların eşit haklara erişimi için kurulan komisyonlara tanıklık ettim.
Ne yazık ki bu komisyonlardan çıkan raporlar, öneriler ve alınan kararların çoğu, hâlâ Meclis'in tozlu raflarında bekliyor. Bu raporların sayısı öyle fazla ki, bir ansiklopedi serisi yapabiliriz; ancak, hayata geçenler yalnızca “mış gibi” yapılarak uygulanan birkaç göstermelik düzenlemeden ibaret.
Kadına yönelik şiddetle mücadele için ısrarlı takip gibi önemli bir düzenleme yapılmış gibi gösterildi; ancak bunun cezasızlık politikasını güçlendirecek şekilde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi yetersiz cezai yaptırımlarla düzenlendiğini gördük. O zaman itiraz etmiştik, hâlâ itiraz ediyoruz.
Bugün, yeniden bir komisyon kuruluyor; ancak bu komisyonların önerileri artık derhal uygulanmalı. Kadına yönelik şiddetle mücadelede atılması gereken onlarca adım, onlarca komisyon raporunda açıkça yer alıyor.
Örneğin, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece ansızın ve hukuksuzca çıkılmasının ardından kadınların uzaklaştırma kararlarının sürelerinin giderek bir aya bir haftaya indiğini görüyoruz.
Bu kararların caydırıcılığı neredeyse tamamen ortadan kalktı. Bugün bu durumu kabul etmemek ve değişim talep etmek için sesimizi yükseltmeliyiz.
Kadınlara yönelik şiddet sadece fiziksel değil, aynı zamanda dilde ve söylemde de kendini gösteriyor. Meclis gibi ülkenin karar alıcı organlarında bile ayrımcı ve cinsiyetçi ifadeler duyabiliyoruz. Bu durum, yalnızca toplumda değil, siyasetin en üst kademelerinde de köklü bir değişimi gerektiriyor.
Ben, Meclis'teki tüm milletvekilleri ve personelin ayrımcı ve şiddet içerikli ifadelerin kökenlerini anlamak için kapsamlı bir eğitimden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Meclis'te kadın milletvekilleri olarak bir araya gelerek, siyasette kadın mücadelesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve cinsiyetçi dilin ortadan kaldırılması için somut adımlar atmayı hedeflemeliyiz. Siyasette kadınların yaşadığı sorunları tartışmak ve çözüm yollarını belirlemek için ortak bir dayanışma hattı oluşturmanın zamanı geldi.
Meclis Başkanlık Divanı’nda bu konuyu gündeme getirdiğimde, kadınlara yönelik ayrımcı ve şiddet içerikli dilin Meclis içinde de önlenmesi gerektiğini ifade ettim. Kadına yönelik şiddet, yalnızca toplumun alt katmanlarında yaşanan bir sorun değil; siyasetin ve yönetimin dilinde de kendini gösteriyor.
Bu nedenle, Meclis çatısı altında da şiddeti, ayrımcılığı ve cinsiyetçi söylemleri sonlandıracak önlemler alınması gerektiğini defalarca dile getirdim.
Ancak, bu çabanın sonuç verebilmesi için yalnızca benim ya da birkaç kadın milletvekilinin değil, tüm milletvekillerinin bu mücadeleyi sahiplenmesi gerekiyor.
25 Kasım, dayanışmayı yükseltmek ve kadınların adalet mücadelesini desteklemek için önemli bir gün.
Ancak bu günü sadece bir sembol olarak kutlamak yeterli değil. Meclisi'n tozlu raflarına terk edilen önerileri hayata geçirmeli, caydırıcı önlemleri derhal uygulamalı ve kadınların eşit ve güvenli bir yaşam hakkı için somut adımlar atmalıyız.
Bugün, dayanışmamızı daha güçlü bir şekilde ifade ediyoruz.
(GKB/EMK)