Hayata kaçtık bir haftalığına. Yağmura, fırtınaya, depresif gri havaya aldırmadan koştuk Büyülü Fener Kızılay Sineması’na, 26. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivaline.
1-7 Haziran arasında güzelleşiverdi hayat. Deprem, seçim derken yorulan yüreklerimize çok iyi geldi bu filmler.
İzleyeceğimiz filmleri zaman, tercih ve ruh hali belirliyor
Sinemayı severim. Film festivallerini de –çok- severim; Ankara’yı güzelleştirdiği, gri-lacivert olan rengini ebruliye çevirdiği için.
Vizyonda izleme olanağı bulabilecek olduklarımı bile festival ortamında izlemeyi tercih ederim; o ruhu sevdiğimden.
25. Festivalin direktörlüğünü yaparak bize 2022 yılında çok iyi bir seçki sunan Nil Kural, 26. Festivalde ‘eli yükseltmiş’, şahane –ve bol sürprizli- bir seçki hazırlamış Ankaralı film severlere. İzleyebildiğimiz filmlerle mutlu olduk, izleyemediklerimizle de mutsuz. Kendimize döndüğümüz 'sert' bir filmin çıkışında bir sonraki filme girecek gücü bulamayıp alelacele mekanı terk edenler de oldu; benim gibi. Festival bu… Mesela son gün tam 15 (yazıyla on beş) seans / film vardı; üstelik bu seanslardan ikisinde 17 kısa ve orta metraj film yer alıyordu. Zaman, tercih ve ruh halimiz belirledi izleyeceğimiz film sayısını; yapılacak bir şey yok!
Festival Direktörü Nil Kural, her daim sinemada, izleyicilerin ve gelen konuk sinemacıların yanı başındaydı. FIBRESCİ ödülünün de verileceği kapanış töreni öncesinde, kısa bir sürede, söyleştik Kural’la; film seçkisine, Ankara izleyicilerine ve festivale dair gözlem ve düşüncelerini duyduk.
"Seçkideki ‘riskli’ filmlerin biletleri erkenden tükendi"
Kural anlatıyor:
Uçan Süpürge Film Festivalinde direktörlük görevini ilk kez geçen yıl üstlendim. Bu yıl ikinci kez yapıyorum, festival direktörlüğünü. Ankara seyircisi için yaptığım 26. Festival programında bazı filmlerin biletlerinin çok çabuk tükeneceğini biliyordum.”
Mesela Alice Diop’un 2022 yılında pek çok ödül alan filmi “Saint-Omer” https://fest.ucansupurge.org.tr/film/saint-omer/”, Chantal Akerman’ın filmi “Jeanne Dielman” https://fest.ucansupurge.org.tr/film/jeanne-dielman-23-quai-du-commerce-1080-bruxelles/, 170 dakikalık Arjantin filmi Trenque Lauquen” https://fest.ucansupurge.org.tr/film/trenque-lauquen/ bu yıl ön satışta biletleri tükenen filmlerdendi. “34. Madde” zor bir filmdi. Lucarno’yu kazanan “The Eternal Daughter” (Sonsuz Sır), “How To Save A Dead Friend” (Ölü Bir Arkadaşı Kurtarmak), Trotta’nın “İngeborg Bachmann: Reise İn Die Wüste” ( Çöle Yolculuk) filmlerinin biletleri de erkenden tükendi.
Bu saydığım filmlere ve programa aldığım diğer filmlere “izleyici gelir” demiştim. Yanılmadım, öyle de oldu.
Ankara seyircisi keşif nitelikli filmleri seviyor
Ankaralı seyirci beni geçen yıl yaptığımız festivalde film sonrası yaptığımız soru-cevap bölümünde sorduğu sorularla, sinemacılarla kurduğu diyologlarla, film yorumlamalarıyla ve sinefilliğiyle beni çok etkilemişti. Dolayısıyla Ankara izleyicisinin merakına, sinema tutkusuna, bilindik adı duyulmuş filmlerden ziyade keşif niteliğini taşıyan filmlere yöneldiğini fark etmiştim. Bu da bir film festivali programcısı için olabilecek en büyük mutluluklardan biri.
Sinefil ve merak duygusu olan izleyici
Bu yıl izleyici, yönetmenle soru-cevaplarına aşamasına yine çok büyük ilgi gösterdi. Çok nitelikli sorular geldi. Söyleşiler 30-40 dakika sürse bile kimse dışarı çıkmadı, sonuna kadar izledi. Bunlar sinefilliğe ve merak duygusuna işaret eden çok önemli alışkanlıklar. Soru- cevap bölümüne katılan yabancı yönetmenlerin bu durumdan çok mutlu olduklarına tanık oldum. Bu durumun, mesela Sırbistan’dan gelen yönetmen Nataşa’yı ve Meksika’dan gelen yönetmen Lila’yı çok heyecanlandırdığını biliyorum.
Daha fazlası, daha azı değil diyen filmler
FIBRESCI jürisi “Her Biri Ayrı Renk” bölümündeki hem kurmaca hem belgesellerin olduğu bir seçkiyi değerlendirdi. Daha yenilikçi dillerin olduğu, farklı sinema dilleri denemelerinin olduğu bir seçki oluşturmaya çalışmıştım. Bu seçki içinde yer alan Türkiye’den bir belgesel filme, “Düet” filmine dikkat çekmek isterim. Senkronize yüzme sporcuları Mısra ve Defne'nin öyküsünü anlatan “Düet”, Ekin İlbağ ve İdil Akkuş imzalı. 2022 Antalya Altın Portakal ve 2023 İstanbul Film Festivallerinden ödüllü bir film.
“Saint Omer” filmine dair –kişisel- bir not:Festivalde nefes almaya bile çekinerek izlediğim Alice Diop’un ilk kurmaca filmi olduğunu öğrendiğim ve çok yakında Başka Sinema’da vizyona gireceğini bildiğim belgesel tadındaki “Saint Omer” filminin, adliyedeki duruşma sahnelerindeki sanık Rama’nın söylediklerinden ve tanıkların ifadelerinden etkilendim. Film “Ayrımcılığın, toplumdan dışlanmanın, kolonyal sistemin izleri DNA’lar üzerinden annelerden kızlara nasıl taşınır? “ sorusunu –kendince – yanıtlıyor, seyirciye de kendine sorduruyordu. İki(z) kız annesi bir kadın olarak; kendimi yargılamayı ve sorgulamayı film sonrasında da sürdürdüm. Bu filmi hemcinslerime hasseten öneririm. |
Unutmaya karşı kayıt almak şart
“İranlı kadınlar konuşuyor: Tarih, Sanat, Direniş" bölümü Uçan Süpürge’nin Sinematek / Sinema evi işbirliğiyle yapıldı. Another Gaze/ Another Screen’in verdiği tavsiyelere aynen uyarak kısa film bölümünü oluşturduk. Seçkinin tamamına baktığımızda; mesela bir yılı aşkın süredir başlayan olaylara giden süreçte, toplumdaki kadınların yaşadığı kırılma noktasına bakan filmlerin daha çok ağırlıkta olduğu görülebilir. Mesela babaannesinin neslinde yaşanan olayları anlatan bir film vardı. Çoğunlukla aile hikayeleri yer aldı. Bence İran seçkisi bu işin geçmişine, devrim öncesine ve sonrasına dair bir fikir veriyordu. Seçkinin “sessiz çoğunluk konuşuyor” bölümündeki yer alan filmlerden birinin yönetmeni “ Unutmaya karşın kayıt altına almak, sessizliğe karşı bir şeyleri kayıt altına almak lazım" diyordu. Bu cümle bu seçkinin genel halini iyi özetliyor. Yani bir yüz yıldır kadınların yaşadığına dair çatlakları kayıt altına alan bir filmler bütünü vardı seçkide.
Kadın sinemacıların filmleri artmalı
Çok canlı bir festival geçirdik. Daha ön satıştan belliydi, festivalin çok kalabalık olacağı. Neredeyse bütün seanslar doluydu. İzleyicinin çok büyük ilgi göstermesi festival başarısı sayılabilir. Ama bu bence aynı zamanda kadın sinemacıların ne kadar iyi ve nitelikli filmler ortaya çıkardığına dair bir tablo.
Son yıllarda saygın festivaller, biraz da “ME TOO” hareketi sonrası kendi seçkilerinde kadınlara daha çok yer vermek zorunda kaldılar. Zorunda kaldılar diyorum, çünkü bir kısmının bunu çok hevesle yapmadığını biliyoruz. Ama dünya festivallerinde kadın yönetmenlerin filmlerine daha çok yer açıldıkça, daha çok kadın yönetmen imzalı filmler izleyeceğiz. Kadın yönetmenlerin görünürlüğünün artmasının, dünya festivallerinin vitrinlerinde daha fazla yer almasının sonuçlarını görüyoruz. Kadın sinemacıların ne kadar taze bakışlarının olduğunu, ne kadar yenilikçi diller ortaya çıkardıklarını gördük. Ben izleyicilerin ilgisinin festivale değil, daha çok bence kadın sinemacılara olduğunu düşünüyorum.
FIBRESCİ ödülünü alan film: TOTEM’e dair notlarFilmin konusu: Sol, gününü büyükbabasının evinde, babası Tonatiuh için düzenleyecekleri sürpriz parti için teyzeleri Nuri ve Alejandra’ya yardım ederek geçirmektedir. Hava karardıkça tuhaf ve kaotik bir atmosfer hakim olur ve aileyi bir arada tutan bağlar birer birer parçalanır. Ölüm, kayıp ve hayat üzerine derin gözlemleri, doğal bir akış ve karmaşık karakterlerle yakalayan Totem, Sol’un aile fertleri ve doğayla ilişkisinin de altını çiziyor. Yapımcı: Tatiana Graullera, Lila Avilés, Louise Riousse. Ortak Yapımcı Ülkeler: : Meksika, Danimarka, Fransa Yönetmen: Lila Avilés. Oyuncular: Naíma Sentíes, Montserrat Marañon, Marisol Gasé, Saori Gurza, Dil: İspanyolca. Ödül Bilgileri:-2022 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarıştı. -2023 Berlin Film Festivali – Resmi Yarışma – Ekümenik Jüri Ödülü -2023 Cinélatino de Toulouse – İzleyici Ödülü -2023 Hong Kong Uluslararası Film Festivali – Firebird Ödülü aldı. |
Nil Kural kimdir hakkında
1982 yılında İstanbul’da doğdu. 2000 yılında Üsküdar Amerikan Lisesinden, 2005 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünden mezun oldu.
2002 yılından itibaren Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nde yazıları yayımlanmaya başladı. 2005 yılında Film+ Aylık Sinema Dergisi’nin yazı işlerinde çalıştı. DVD+ Dergisi’nin yazı işleri kadrosunda yer aldı. 2007’de Berlin Film Festivali’nin, Berlinale Talent Press programına kabul edildi. Ardından Empire Türkiye’de editör olarak görev aldı. Radikal Gazetesi, Bant Dergisi ve Sinema Dergisi’nde yazıları yayımlandı.
Karlovy Vary Film Festivali, Viyana Film Festivali ve İstanbul Film Festivali’nin de aralarında olduğu pek çok festivallerde ve FIPRESCI jürisinde yer aldı. 2008-2021 yılları arasında Milliyet Gazetesinde sinema yazarlığı yaptı. Milliyet Sanat Dergisi’nin sinema bölümünün de editörlüğünü yaptı.
2015 yılı itibarıyla İKSV İstanbul Film Festivalinde danışmanlık yapıyor. 25. ve 26. Ankara Uçan Süpürge Uluslararası Film Festivalinin direktörlüğünü yaptı.
Ankara film izleyicisine özel teşekkür
Nil Kural, festivalin kapanış töreninde yaptığı konuşmada değişik kişi ve kurumlara teşekkürlerini sıraladıktan sonra “Ankara izleyicisine çok özel bir teşekkürüm var; hem filmlere gösterdiği ilgi nedeniyle hem sinemacılarla kurduğu derinlikli ve meraklı ilişki nedeniyle.” dedi.
Ankara seyircisi de Film Festivali Direktörü Nil Kural’a müteşekkir. Uçan Süpürge ile nice festival yıl dönümlerine ve nice kadın filmlerine. Festivale emeği geçenlerin yüreğine ve ellerine sağlık.
(ŞD/EMK)