Magazin basınında annesine olan düşkünlüğü nedeniyle "ana kuzusu" olduğu sıklıkla dile getirilen Beyazıt Öztürk'ün geçtiğimiz Cuma gecesi yayınlanan şov programını izlerken medyadaki erkek egemen söylemin boyutları hakkında bir defa daha dehşete düştüm.
"O bir...."
Televizyon dünyası için uzun sayılabilecek bir süredir yayında olan "Beyaz Show" her hafta Cuma geceleri "prime time" denilen bir saatte izleyiciyle buluşuyor.
Programın yapımcısı ve sunucusu olan Beyazıt Öztürk, esprileriyle ve skeçleriyle yıllardır izleyici kitlesini korumayı başarmış görünüyor. Özellikle magazin basınına annesine olan düşkünlüğü ve özel ilişkileriyle de sıklıkla konu olan Öztürk, "ana kuzusu" olarak ilan edilerek (ya da kendini ana kuzusu olarak ilan eden de desek yanılmayız sanırım) popüler kültürün vazgeçemediği ikonlarından olmuştur. Popüler basında birliktelik yaşadığı kadınları annesine beğendiremediği için bir türlü evlenemediğinden dem vurulan Öztürk , "yakışıklılığı", "sempatikliği", "ölçülü espritüelliği" ile rakiplerinden ve diğer komedyenlerden ayrılarak ailemizden ve bizden biri oluvermiştir.
Kadına şiddetin esprisi nasıl yapılır?
Öztürk, sanırım ailemizin sempatik ve terbiyeli çocuğu olmasından aldığı güçle, bu haftaki programında ağırladığı ünlü konuklarıyla geçtiğimiz haftanın tartışılan konularından olan kadına şiddet konusunda söz söylemek zorunda hissetmiş olmalı kendisini. Sözlerine bu konunun gündeme gelmesine katkılarından dolayı teşekkür ettiği Fatih Altaylı'ya olan minnettarlığını sunarak başlayan Öztürk, Habertürk gazetesinin sözkonusu manşet ve haber fotoğrafı hakkında değerli görüşlerini bizlerle paylaşıyor. Diğer yandan konuyla ilgili görüşlerini bizlerden esirgemeyen çok ünlü konuk yönetmen Fırat Parlak ise, "....benim hayatımda tanıdığım karısına en çok değer veren ve seven adamlardan biri" dediği Altaylı' nın aslında çok da iyi bir koca olduğunu bizlere fısıldıyor. Bu arada Öztürk de ünlü konuğu Parlak'ın şutunu gole çevirerek bugün sahip olduğu başarısının ardında Altaylı'nın desteğini asla unutamayacağını bizlere müjdeliyor.
Ancak, programda beni dehşete düşüren rezalet burada bitmiyor, hatta yeni başlıyor. Öztürk, program boyunca stüdyodaki izleyicilerine çeşitli sorular sorarak minik anketlerle sözde kamuoyunun nabzını tutuyor. İşte kadına şiddet konusundaki malum girizgahtan sonra, Öztürk gülücükler eşliğinde o müthiş soruyu soruyor: Kadına şiddeti engellemek için sizce ne yapılabilir?
a. Çok ciddi cezalar uygulanmalı (oylama sonucu yüzde 52)
b. Kadına şiddeti bırakan erkeklere zam yapılacağı duyurulmalı (oylama sonucu yüzde14.5)
c. Engellenemez (oylama sonucu yüzde16.5)
d. Korktuğunu belli etmezsen bişey yapmaz (oylama sonucu yüzde16.9)
şeklinde sunulan korkunç cevap seçenekleri arasından "çok ciddi cezalar uygulanmalı" seçeneği en fazla verilen cevap (stüdyodaki seyircilerin yüzde 52'si tarafından) oluyor. Stüdyodaki izleyicilerin yaklaşık yarısının sağduyusunu yansıtan bu cevap dışında diğer yarısının kadına yönelik şiddet üzerine espri üretebilecek nitelikte bir yaklaşım içinde oldukları görmek ataerkil toplum yapısının ve yaygın medyadaki erkek egemen söylemin dehşet verici boyutları üzerine bir kez daha düşünmeyi gerektiriyor.
Erkeğinin uzmanlık alanları: Kadın, şiddet, futbol
Öztürk'ün " sıkı bir konu" olarak tanımladığı kadına şiddet sorunu masaya yatırıldıktan sonra diğer çok sıkı bir konu olan milli takımın başarısına sıra geliyor. Bu defa "milli takımın başarılı olması için ne yapılmalıdır " diye soran Öztürk, kadına şiddeti böyle bir saçma oylamaya daha malzeme etmekte çekinmiyor.
Sorunun cevap seçenekleri arasında yer verilen "Kadına şiddet engellenirse milli takım başarılı olur" seçeneği de Öztürk'ün ve değerli konuklarının pişkin gülümsemeleri eşliğinde umarsızca dillendiriliyor. Özellikle programın çok değerli erkek konuklarının kadına yönelik şiddet konusunda iki düzgün laf edememelerine rağmen milli takımın başarısı üzerine neredeyse bilimsel analiz ve örneklerle süslenen koca koca laflar ağızlarından kolaylıkla dökülebiliyor. Sözkonusu bu çirkin oyuna katılmaları istenen stüdyodaki seyirciler de (yüzde 53.5'i), oyunun ruhuna uygun olarak, soruya "Kadına şiddet engellenirse milli takım başarılı olur" şeklinde cevap veriyor. Öztürk, stüdyodaki izleyicilerinin bu cevabı vermelerini kadına şiddet konusuna takılı kalmakla açıklarken "güzel cevap, ben sevdim" diyerek memnuniyetini de dile getirmekten geri kalmıyor.
Şimdi ben bu ünlü "showman" e sormak istiyorum: Kadına şiddetin esprisi nasıl yapılır? Bu ne cüret! Reyting uğruna, kadına yönelik şiddet gibi bir toplumsal meseleyi ulusal bir kanalda şov programına malzeme yapabilen Öztürk, acaba Türkiye'de 2005'den beri öldürülen kadın sayısının 4 bine yaklaştığını bilmiyor mu? Diyelim ki bilmiyor, böyle bir konuyu programına malzeme etmeden önce sorunun boyutları hakkında en azından biraz araştırma ihtiyacını da hissetmemiş midir? Yoksa reytinge giden her yol mübah mıdır?
Medya eleştirisi yapmak bir kenara, kadına şiddeti bir şov programında izleyenlere hoşça vakit geçirtmek (ve tabii daha fazla izlenme kaygısıyla) gibi bir niyetle kahkahalar eşliğinde eğlencelik bir malzeme gibi sunmak hangi vicdani ve fikri gerekçelerle açıklanabilir? "Ana kuzusu" Öztürk, en azından programının potansiyel izleyicileri arasında bulunan kadınlara (anne olan ya da olmayan) bunun hesabını vermelidir. (TÖK/HK)