"Hikayenin Kadın Hali", haftada bir, perşembeleri saat 15:30-16:30 arasında, 94.9 frekansından yayın yapan Açık Radyo'da yayınlanıyor. Programı Anadolu Kültür'den Çiğdem Mater, Sabancı Üniversitesi Kültürel çalışmalarda Yüksek Lisans öğrencisi Fulya Kama, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Ayşe Gül Altınay ve avukat Hülya Gülbahar sürdürüyor.
Kadro bu kadar kalabalık olunca, hele de stk, hukuk ve akademik çevreden olup da kendi gündemleri de yoğun olunca onları birarada yakalamak zor oluyor. Biz de bir program sonrası yakalamışken Kama, Mater ve Altınay'la konuştuk.
Hikayenin Kadın Hali'nde kadınlık halleri diyince anladığımız belli başlı meselelerin dışında Novamed grevinden işçi kadınlardan SSGSS, başörtüsü, seks işçiliği, müzikte kadın gibi pek çok konuya adının siyasi, gündelik ve diğer alanlardaki hali de mevzubahis ediliyor.
Zaman içindeyse sadece bu meselelelerde değil şiddete uğrayan kadının da kadın örgütünün çıkardığı kitabı okumak isteyen erkeğin de adresi olabilmiş bir program.
"Hikayenin Kadın Hali" fikri nasıl çıktı ortaya?Ayşe Gül Altınay: 2003'te Hülya (Adak), ben, Esin (Düzel) ve Nilgün (Bayraktar) kadınlar ve cinsellik hikayelerini konuşmaya başladığımız da (İşte Böyle Güzelim kitabının da fikir aşamasına değiniyor) Açık Radyo'da yayınlanmak üzere toplumsal cinsiyet odaklı bir program fikri söz konusuydu. Kendi aramızda "nasıl yapalım" diye konuşuyorduk. Hatta yola çıkış noktamız kadınların "aybaşı"na "kadınların a hali" demelerinden mütevellit, -ki bunu da Filiz Bingölçe'nin Kadın Argosu sözlüğü kitabından öğrendik- biz de "hikayenin kadın hali" demeye karar verdik. Kadınlığın ve cinselliğin farklı hallerini konuşacaktık. Herkes yoğundu o nedenle ben başladım. Önceleri haftada yarım saatti. Sonra yarım saatler az gelmeye başladı. Açık Radyo çok destekledi. Çok kıymetli bir destekti. İkinci dönem, yani bir saatlik programda konuğum olan Amy Spangler'la çok güzel bir program yaptık. Sonra onunla devam ettik. Ardından Amy ile Hülya Gülbahar'ı konuk ettik, kadın ve hukuk üzerine canlı programlar yaptık. Artık onu sık sık konuk eder olmuştuk. İkinci dönemi Amy, ben ve Hülya sürdürmüş olduk. Ve Üçüncü dönemde, 2007'nin Mayıs'ında aramıza Çiğdem Mater, Fulya Kama ve Tuğçe Ellialtı katıldı. Amy ise işleri nedeniyle gelememeye başladı.
Şimdiyse Mater, Kama, Altınay ve Gülbahar olarak sırayla programı sürdürüyorlar.
Peki bu program nasıl işliyor, aranızdaki iş bölümünü nasıl yapıyorsunuz?
Çiğdem Mater: Önce herkesin kendi gündemi üzerinden konuşacağını planlamıştık. Ama pek de öyle olmadı aslında. İyi ki de olmadı. Herkes 'her telden çalıyor'. Kendi aramızda her hafta haberleşip bu hafta ne yapsak diye konuşuyoruz. Böylelikle birimizin kaçırdığını diğeri atlamamış oluyor. Yoğunluk arasında becerebilirsek birbirimizin programına da katılıyoruz. Birarada olunca çok daha keyifli oluyor tabi.
Gündemi nasıl belirliyorsunuz?
Fulya Kama: Gündemde ne varsa onları yakalamaya çalışıyoruz. Kolektif düşünüyoruz. Kendi gündemimiz zaten var. Ama çok belirgin konular varsa onu konuşuyoruz -mesela Pippa Bacca'nın ölümü gibi- . O hafta sadece kadınlık üzerinden değil "erkeklik" dili üzerinden bir program yapılmıştı. Bugünkü konumuzsa "İşte Böyle Güzelim"di.
Çiğdem Mater: Aslında bizim gündemimiz ne ise programın gündemi de oluyor.
Novamed'in ilk sürecini programda ele aldık
Ayşe Gül Altınay: Örneğin Novamed grevi daha basına yansımamışken Hülya'nın programının konusuydu. Necla Akgökçe'yle yaptığı programda Antalya'daki işçilere telefonla bağlanmışlardı. Daha konu hiçbir yerde yer almamışken o programdan öğrendik. Çiğdem çok geziyor, stk odaklı. Hülya'nın da alanı çok geniş. Kısacası gündemimiz de özgün oluyor.
Çiğdem Mater: Başka bir gerçek ise şu. Soru falan hazırlamıyoruz. Bir kadınla bir kafede nasıl sohbet ediyorsak öyle, değişen yer mekan oluyor, orası da radyo oluyor.
Ayşe Gül Altınay: Kimseyi sıkıştırmıyoruz sorularımızla. Gayet hoş sohbet geçiyor. Radyonun da kolaylığı tabii. Herkes program sonunda "önce çok kaygılıydık, ne güzel geçti, nasıl bitti anlamadık" diyor.
Çiğdem Mater: Sakınmıyoruz. Ne düşündüğümüzü söylüyoruz. Röportaj havasında değil. Ayrıca kendi bilmediklerimizi gayet doğal soruyor, öğreniyoruz. Örneğin SSGSS'yi bu programda öğrendim. Filiz Karakuş ve Eğitim Sen'den bir arkadaş gelip anlattı. Hatta sonradan telefonlar geldi, 'ne iyi oldu, çok açıklayıcı oldu' dediler.
Aldığınız tepkiler nasıl? Sizi şaşırtan şeyler duydunuz mu?
Ayşe Gül Altınay: Bir Pazar sabahı radyodan arandım. Bir kadın şiddet görmüş ve nereye başvuracağını soruyormuş. Bir yandan rehberlik sorumluluğu da almak çok ağır bir yük. Kendimi çok tuhaf hissetmiştim. Şaşırmıştım. Çünkü radyo tek yönlü bir araç. Canlı yayın yapmıyorsanız özellikle. Şiddet yaşayan kadının aklına ilk gelen oluyorsanız onu nasıl yönlendireceğiniz, radyoda ne konuştuğunu çok önemli. Bir yandan da sevindiri. Demek ki sesimizi duymuş, güven uyandırmışız.
Onun dışında çok değişik tepkiler alıyoruz. KAMER'in "Ben Varım" kitabını anlattıktan sonra. Bir erkek dinleyici "Çok heyecanlandım, bu kitabı almak istiyorum, nasıl ulaşabilirim" diye aramıştı. İki gün sonra ona ulaştırdık
Fulya Kama: Sokak müzisyenleriyle ilgili bir programdan sonra Marsilya'dan aldık. Festivalden bir davet gelmiş oldu. Çok sevindiriciydi.
Çiğdem Mater: Esmeray'ın programı çok olumlu tepkiler aldı. .Çok keyifliydi. Esmeray'ın Cadı'nın Bohçası'na başlamadan önce katıldığı programdı. Bir ara kafamı kaldırdığımda yayın odasında herkesin kahkaha attığını gördüm. Onun ilk gösterisine de olumlu etkisi olduğunu sonradan öğrendik.
Müzik programı değil program ama kadın müzisyenleri de konuk ederek müzik üzerine de kafa patlatmış oluyor.
Ayşegül Altınay: Aylin Aslım ile "Ben kalender meşrebim" üzerinden kantoları ve müzik tarihinde cinsellik ve kadının yerini konuşmuştuk. Kardeş Türküler'in kadın ağızlı türküler çalışmalarını çok önemsiyoruz. Feryal Öney ile bu konuda çok güzel bir program yaptık.
Sizce bu program gelecekte nereye gider?
Çiğdem Mater: Açık Radyo bize haftasonu saati versin (Gülüyorlar).
Ayşe Gül Altınay: Canlı program yapabilsek, programlarımızı arşivleyebilsek ve kaçıranlar dinleyebilse. Hatta kağıda dökülse programlar.
Çiğdem Mater: Örneğin Yıldız Ramazanoğlu'yla "başörtüsü" tartışmalarının olduğu dönemde yaptığımız program çok mühimdi. Keşke daha çok kişiye ulaşsa dediklerimizden. Böyle kaygılarımız oluyor. Çünkü söz uçuyor.
Önceleri sesimin nereye gittiğini bilmiyordum
Mikrofon başında "kadın" olmak ne demek, zor yanları var mı?
Ayşe Gül Altınay: Önceleri zordu. Tek başınayken. Sesimin nereye gittiğini bilmiyordum. Mikrıofon başında 'bu ses nereye kime gidiyor?' diye düşünürken sesimin titrediğini hatırlıyorum. Basit şeyleri de öğrendik tabii. Örneğin konuğumu onaylamak için kafamı sallamamın yetmediğini ve onu seslendirmem gerektiğini. Kendi sesimin hep kötü çıktığını, Türkçe'yi kötü kullandığımı çok düşündüm (Gülüyorlar) Sonra 'sesin çok iyi geliyor' tepkileriyle rahatladım. Çok kadınla birlikte program yaptıkça daha da rahatladım.(EZÖ)
İlk fotoğraf:(Soldan sağa: Fulya Kama, Hülya Adak, Ayşe Gül Altınay, Çiğdem Mater)
İkinci fotoğraf: Tuğçe Ellialtı.
Üçüncü fotoğraf: Hülya Gülbahar.