Kişisel temizliğini yapmayan erkeğe diş fırçalama cezası, kadının eğitimini engelleyene 'sosyal şiddet' nafakası, resmi nikah aranmaksızın kadına koruma gibi kararlarla kadınları sevindiren Ankara 8. Aile Mahkemesi Hâkimi Eray Karınca'yla kadına şiddet ve yargıyı konuştuk.
Herkes kadar şiddet görmüş ama sinmemiş biriyim
Tüm bu kararlara imza atmasıyla gazete haberlerinden adını öğrendiğimiz Karınca'yı yakından tanımak istiyoruz, o da anlatıyor:
"Ben de babayım. Bunun dışında yığınla sıfatım var: Eş, yargıç/yazar. Öte yandan insancıl, barışçı, sevgiye değer veren, haksızlığa direnen, çabuk üzülen, üzüldüğünde tepki gösteremeyen, çabuk öfkelenen ama öfkelendiğinde sonuç alan, bazen kendini çok güçsüz, bazen her şeyi değiştirebilecek kadar güçlü hisseden, çalışmayı üretmeyi önemseyen, çok aceleci, bazen de sabırlı olabilen yani stratejik davranabilen, boş konuşmalardan çabuk sıkılan ve bunu belli eden, sızlanmaktan nefret eden, çelişkileri, zayıflıkları olan, dikkat çeken, kıskanılan, az da olsa kıskanan, olumsuzluklardan ders çıkarabilen, gelişmeye açık, bir işe başlayıp sonuçlandırmayı önemseyen, hoşgörülü, hoşgörüsüzlük ve bağnazlığa tepki gösteren, bilgi ve bilgeliğe değer veren ve hemen hemen tüm akranları gibi belli yaşa gelinceye dek şiddet görmüş ama sinmemiş, aslında kendini bu yazdıkları kadar önemsemeyen, 49 yaşında kalabalıklar içinde yalnız - ve bundan çok yakınmayan- biri."
Yargıda kadın odaklılıktan söz edilemez
Gelelim kadına yönelik şiddete. Hâkim Karınca'ya göre yargıda kadın odaklı bir yaklaşımdan söz edilemez. İstisnalar dışında toplumdaki geleneksel yaklaşım yargıya da egemen.
Kadın, erkekle eşit değil, çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi korunması gereken bir varlık olarak görülüyor. Yargıçlardaki kadını koruma eğilimi de bilinçli, etkili ve sonuç alıcı değil.
Sevgi, bilgi, çalışma
Karınca sadece önüne gelen başvurularda o kadınlar lehine karar vermekle kalmadı, "sosyal şiddet"i, "birlikte yaşama"yı (nikâhsız birliktelik) yargı gündemine soktu, "eşi kişisel temizlikten yükümlü tutan" kararı da çok konuşuldu. Hepsi birer ilk oldu. Peki Karınca bu kararları nasıl aldı?
"Erich From, 'Sevgi, bilgi ve çalışma, yaşamın tükenmez enerji kaynaklarıdır. Öyleyse yaşamı onlar yönetmelidir' der. Ben de bu sözden esinlenerek, sözünü ettiğiniz kararlarım, bu üç ilkenin yaşama geçirilmesidir, diyebilirim. Edebiyat ve sanatla olan ilişkim, mesleki deneyim ve birikim ile 4320 Sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Yasa'nın özgün ve nitelikli kararlara olanak tanıması da bu kararları verebilmem de etkili ve kolaylaştırıcı olmuştur sanırım."
Medyanın sağı solu belli olmaz
"Acaba bu kararlar diğer hâkimlere de örnek olabilecek mi?
"Diğer hâkimlere yol göstermek gibi bir görev üstlenmek istemem. Kararlarımın medyada yarattığı olumlu yankılanmadan cesaretlenenler olabilir. Yine de yol gösterme konusunda sakınımlıyım. Çünkü kaş yapayım derken göz çıkarılması her zaman olası. Medyanın sağı solu belli olmaz. Öte yandan gerçekten gereksinim yoksa salt medyatik olunsun diye verilen tedbirler, konuyu ve önemini sulandıracağı için, kadının şiddetten korunması mücadelesine zarar verir. Lütfen dikkat!"
Hâkim anladı ama geç oldu
Karınca diğer yandan Aile Mahkemesi hâkimleri içinse özel bir yetkinleştirme olması gerektiğini savunuyor.
"Nitelikli eğitim programlarıyla bu yapılabilir. Verilen kararların geri dönüşümleri de etkili olabiliyor" diyen hâkim örnek veriyor:
"Şiddet mağduru bir kadın doktorun, eşinin zulmünden kurtulmak için aile mahkemesine yaptığı başvuru reddediliyor. Ret gerekçesini bilmiyorum. Baskı ve şiddetten bunalan kadının intihar etmesinden sonra, o yargıcın artık bu konuda çok daha duyarlı olduğunu duyuyorum. Ama ne çare!"
Kadınlar şikayetçi olmalı
Çok tartışılan AİHM kararını soruyoruz: AİHM'in annesini öldüren kendisini ölümle tehdit eden eski eşi hakkında Nahide Opuz'un başvurusu üzerine verdiği mahkumiyet kararıyla ilgili hükümet "Türkiye'de yasal mevzuatta reformlar yaptık, olaylar münferit" açıklamasında bulunarak itiraza hazırlandıklarını dile getirmişti. Başbakanlık'ın yaptığı aile içi şiddet araştırması ise şiddete maruz kalan kadınların yüzde 92'sinin şikâyetçi olmadığını söylüyor. Yasalar söylenildiği gibi yeterli mi? Mevzuat açısından karar verirken yargıyı kısıtlayan durumlar söz konusu mu? Yasalar gerek aile içi şiddeti gerekse kadına ayrımcılığı önleyecek nitelikte mi?"
Karınca cevaplamaya başlıyor:
"Opuz Olayı'nın ayrıksı olmadığı, şiddet mağduru kadını korumaktan aciz kalındığı ortada. Kadınların şikâyetçi olmadığı konusundaki yargı da haklı. Çünkü yakınma başvurusu için dahi kadının güçlü ve bilinçli olması gerekiyor. Örneğin boşanmış veya nikâhsız birlikteliklerdeki kadınlar için başvuruyu yapanlar, öğretmen kadınlardı. Direnme kararıma konu olan ekonomik şiddet mağduru kadın ise memurdu. Sosyal şiddet olarak adlandırdığım olaydaki kadın, öğrenci iken okulunu yarıda bırakıp yurt dışına işçi eşi olarak giden bir öğrenci. Demek ki kaba şiddet dışındaki şiddet türlerini algılayıp tepki koyanlar, eğitimli kadınlar."
Kadın örgütleri ne kadar övünse yeridir
4320 Sayılı Yasayı, kadına yönelik şiddeti önlemede bir devrim olarak niteleyen hâkim anlatmaya devam ediyor:
"Medeni Yasa'da ve Ceza Yasasında da kadına yönelik ayrımcılığın önlenmesi için önemli işler başarılmıştır. Bu düzenlemeleri gerçekleştirenler ve emek verenler, özellikle kadın örgütleri ne kadar övünseler yeridir. Yine de yasalarda kısmi sorunlar var. Ancak bu sorunlar aşılabilir. Yeter ki bilinçli, yürekli hukukçular olsun ve kadın odaklı bir yaklaşım özümsenmiş olsun. Çünkü son aşamada vicdani karar verilir ve yasada boşluk halinde yargıç hukuk yaratabilir. Üstelik konuya ilişkin bir yığın uluslararası sözleşme de iç hukukun parçası olmuş durumda. Yine de dirençlerin kırılması, kadın odaklı yeni düzenlemelerle olası gözüküyor."
Namus/töre saçmalığında haksız tahrik olmaz
Sorunu kökünden çözmek içinse daha köktenci tutumlar ve kapsayıcı bir yaklaşım gerektiğini söyleyen Karınca "Örneğin, sorunun bana göre asıl sahiplerinden olan sosyal hizmet kurum ve görevlileri, olayın hemen başında ve sürecin tümünde çok aktif olarak yer almalı" diyor:
"Aynı biçimde hukuk alanında bu konuda güç sahibi olan aile mahkemeleri de sorun çözücü bir bakış açısıyla yeniden örgütlenmeli. Çünkü mevcut sistem, salt ağaçlara odaklanmış, orman gözden kaçırılıyor. Örneğin çocuklar için aileden kopuk bir yargılama söz konusu. Bu da hasta balığı, sağaltıp akvaryumu temizlemeden, yeniden aynı suya koymak gibi bir şey."
Karınca "Birleşik Aile Mahkemeleri Modeli'ni" öneriyor.
"Haksız tahrik" indirimiyse kadınların en çok şikayet ettiği konu.
Karınca "Haksız tahrikin koşulları varsa uygulanmalı, ancak 'namus/ töre' cinayeti gibi saçmalıklarda değil kuşkusuz" diyor.
Sokakta, otobüste şiddete, tacize tepki gösteriyorum
Peki Karınca mahkemelerde bu kararları verirken gündelik hayatında kadına ayrımcılık ve şiddetten nasıl uzak duruyor?
"Bilerek asla yapmıyorum, kendimi yakalamaya çalışıyorum. Eşim ve kızım da böyle bir şeye zaten izin vermez. Salt kararlarımda değil, sokakta, otobüste dahi gerektiğinde ayrımcılığa, tacize karşı tutum alıyorum. Fakat oğlumu zaman zaman kışkırttığım oluyor. O da çok uysal, henüz küçük ileride hakkını savunamaz diye endişeleniyorum."
Çocuklar kitaplarımı seviyor
Edebiyatçı yanı kararlarından daha az konuşulsa da Karınca kararlar dışında çocuk kitapları da dahil pek çok kitaba imza atıyor.
"Kitaplarımı okuyan çocuklardan güzel sözler duyuyorum. Çocuklar genelde değerbilir ve hesapsızlar. Çocuk kitaplarım; Denizkızı, Hayvanat Bahçesi'nde Bir Gün, Perilerin Dansı, İki Çılgın Otomobil ve Keçi Adası adlarını taşımakta. Yetişkinler için yazdığım öykü kitaplarım ise Çökelez, Çankaya Belediyesi'nce, Bir Top Sarı Işık, Halkevlerince, Erken Açan Papatyalar ise, 2002' de Bilgi Yayınevi'nce basıldı. 'Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Önlenmesi'nde Hukuksal Durum ve Uygulamadan Örnekler' adlı son kitabım ise Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nce basıldı. Dernek hak ve Özgürlüğü, adlı çalışmamın mevcudu yok."
Amcam 'Eray neden böyle kararlar veriyor?' diye soruyor
Karınca'nın yakın çevresinden aldığı tepkiler de merak konusu, -erkek bir hâkim olarak- verdiği kararların nasıl karşılandığını anlatıyor:
"Kararlarımın medyadaki yansımalarında, başlıklar bazen sorunlu. Bunun dışında çevremden telefonla ya da bizzat gelip yüreklendirenler oldu. Bir tek uzun yıllar Almanya'da yaşamış olan amcam, telefonda eşime, 'Eray neden böyle kararlar veriyor?' demiş. Ona göre, bizim çevremizde -Denizli, Çal'da-, kadına yönelik şiddet yok. Bu, başka yerlerin sorunu. Sanırım amcamın Çal Canavarı'ndan haberi olmamış."
Karınca bianet'e iltifat etmeyi de ihmal etmiyor:
"Sorularınız bana ne yaptığımı ve ne yapmak istediğimi sorgulama fırsatı verdi. Çok teşekkür ederim." (EZÖ)
Karınca'nın kararlarını okumak için tıklayınız.