Haberin İngilizcesi için tıklayın
A&B Düşünce Atölyesi tarafından 8-9 Eylül 2018 tarihlerinde Fransız Kültür Merkezi’nde düzenlenen SINIRLAR /BORDERS temalı 3 P Güz Okulu’nda, “kadına ve çocuğa şiddet haberlerinde” sınır aşımlarını örnekler üzerinden konuştuk.
Kadına yönelik şiddetin medyada sunumu, yeniden üretimi ve normalleştirilmesi üzerine yazılı/dijital basında yer alan haberlerde görsel seçimi, başlık kullanımı, haber içeriği gibi birçok unsur var.
Bu konuda var olan gazetecilik meslek odalarının etik bildirgelerine, akademik çalışmalara, ilgili kılavuzlara rağmen; haberlerde her ne kadar cinayetler kınanıyor gibi görünse de çoğunlukla kullanılan dilin cinsiyetçi, ataerkil ideolojinin kalıpları dışına çıkmadığı görülüyor.
2008 yılında öldürülen “Barış Gelini” Pippa Bacca cinayetinde atılan başlıklardan biri olan “Otostopçu gelinin cesedi bulundu” ile, bundan 10 yıl sonra geçtiğimiz Mayıs ayında bir plazanın 20. katından atılarak öldürülen Şule Çet için kullanılan “İki erkekle lüks plaza girdi sonrası…” başlığı; kadın cinayetlerindeki namus, iffet klişesini haber dili üzerinden tekrar ederken, mağdur ve yakınlarının haklarını bir kez daha ihlal ediyor.
Yine 2009 yılında öldürülen Münevver Karabulut için dönemin Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın “Kızlarına sahip çıksalardı” ifadesiyle paylaşılan haber gibi, tatil için geldiği Türkiye’de öldürülen Sarai Sierra için kullanılan “Ajan mı, Kurye mi?”, “Ne işi var tek başına”, “Öpmek istedim, izin vermedi” gibi milliyetçilik, namus kodlu, faili masum gösterir başlık ve içerikler, kadın cinayetlerinde hafızalardaki “sınır aşan haber” örneklerinden.
Ayşe Paşalı, Özgecan Aslan, Ceylan Timuroğlu gibi, ismi haberlerde en çok geçen kaybettiklerimizin yanı sıra; kadın cinayetlerini görünür kılmak amacıyla 2008 yılından beri yayında olan “Anıt Sayaç”ta medyada haber olsun ya da olmasın; hikayelerine erkekler tarafından son verilen binlerce kadının ismi daha yer alıyor.
TIKLAYIN - bianet Şiddet, Taciz, Tecavüz Çetelesi Tutuyor
Ataerkil ideolojinin, yaşamı ve bedeni üzerinde söz sahibi olmak istediği bu kadınların en çok ayrılmak istediği aşamada, boşanırken, boşanma sonrası katledilmesi; ötekileştirilen ve yok sayılan trans birey cinayetleri ve bu cinayetlerin giderek daha hunharca işlenmesi ne kadar önemliyse; bu cinayetlerin medyada nasıl haberleştirildiği de şiddeti önlemenin vazgeçilmez bir unsuru.
Basın Konseyi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin bildirgelerinde her tür ayrımcılığın karşısında yer alınacağı, şiddet ve zorbalığı özendirici yayın yapmaktan kaçınılacağı hükümlerine rağmen; kadın ve trans birey cinayetlerinde bu hükümleri boşa çıkaracak birçok örnek bulunuluyor.
Bu yıl içerisinde, pek çok medya kuruluşunun yanı sıra, basın meslek ilkelerini de Doğan Medya Grubu’ndan aynen aldığını beyan eden Demirören Medya Grubu Yayın İlkeleri de benzer etik ilkeleri koruma sözü veriyor. Bu etik bildirgelere rağmen ulusal ölçekte yayın yapan medya kuruluşlarının kadın cinayetlerindeki haber dilini dönemsel olarak makale, tez konusu yapan çok sayıdaki akademisyenin farklı çalışmaları; özellikle kendini ana akım olarak tarif eden medya kuruluşlarının bu cinayetlere bakışına ayna tutuyor.
Haber verme işlevinden öteye giderek kadın cinayetlerini adeta normalleştiren ana akım haber dili; söylem ve ideoloji uzmanı van Dijk’in "Söylemlerde söylenenler kadar ve hatta söylenenlerden çok imaların ve üstü kapalı anlatımların ideolojilerin inşası açısından önemli" tarifini doğru kılar nitelikte. “Kıskanç kocanın kurbanı oldu”; “Barışmadı, öldürdüm”; “Evlenmedi, öldürüldü” gibi kadının öldürülmek için hep bir suçu (!) olduğu onlarca başlığın; 6184 sayılı, şiddet gören kadını koruyucu kanun maddesinin kaldırılması yönündeki kampanya gibi şiddet ve zorbalığı özendirici, mağduru bir kez daha yaralayan işlevi olduğunu söylememek mümkün mü?
Hak kaybı yaşayan/ hak kaybı yaşatan gazeteci
Haberlerde kullanılan cinsiyetçi dilin ataerkil ideoloji ve özellikle siyasi iktidarın kadın karşıtı söylemleri ile ilgisi uzun zamandır konuşulup, tartışılmakta.
Bunun yanı sıra medyanın sahiplik yapısının değişmesi; uzman gazetecilerin yetişmemesi; yönetici kadrolarda çok az sayıda kadının yer alması; okunma/tıklanma baskısı; düşük ücret, uzun ve yorucu tempo; editörün başlık/içerik tercihi; kopya başlık ve içerikler gibi faktörlerin her biri, bu haber dilinin altındaki diğer faktörlerden...
Doğru haber, doğru kelimeler kılavuzları
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Kadın ve Medya: Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Haber Kılavuzu”; Bianet’in “Toplumsal Cinsiyet Odaklı El Kitabı”; Cinsel Şiddeti Önleme Derneği’nin “Doğru Kelimeleri Kullanmak: Cinsel Şiddet Üzerine Haber Oluşturmak” kılavuzları, haber dilini dönüştürmek açısından önemli kaynaklar. bianet'in Toplumsal Cinsiyet Odaklı El Kitabı'na göre, kadına şiddet haberlerinde en çok yapılan hatalar şöyle sıralanabilir":
- Fail adına bahane üretmek.
- Cinnet klişesi.
- Şiddeti romantikleştirmek.
- Haberde fail ya da ihlalin yerine mağdurun deşifre edilmesi.
- Şiddetin failleri ile empati kurmak, şiddet eylemlerini gerekçelendirmeye, anlamaya çalışmak.
- Haberde, olay yeri tutanakları ve adli tıp raporlarında yer alan ifadelerin ayrıntılı olarak kullanılması.
- Haberin pornografikleştirilmesi.
- Cinsiyetçi ifadelerin kullanılması.
Kılavuzların her biri; sorunlu alanları tespit ettikten sonra başlıktan fotoğraf seçimine, doğru kelimelerden kullanılmaması gereken ifadelere dek, toplumsal cinsiyet eşitliğine ve hak temelli gazeteciliğe dayalı habercilik örnekleri sunuyor. Bu özelikleriyle vaat ettiği yol göstericilik özelliğine sahip, her gazetecinin elinin altında olması gereken kaynaklar olarak göz dolduruyor.
Sağlık örgütlerinin önerisi
Şiddet haberlerinin medyada sunumu konusunda mağdur ve yakınlarının görülmesini hiç istemedikleri bir şekilde, tamamen kontrolleri dışında yüzlerce kez sergilenmiş olduklarını hatırlatan uzmanlar ve sağlık örgütleri ise bu haberlerin ayrıntılı kimlik bilgileri, şiddet yöntemi ile ilişkili detaylar, fotoğraflar ve görüntüler olmaksızın verilmesini öneriyor.
Örnek sosyal medya çalışması
Sosyal medya etkisi, gazetecilik ve haberin üretimini, paylaşımını değiştiriyor. Sosyal medyada haberin dışında kadın cinayetleri ile ilgili çalışma ve paylaşımlara ilgi artıyor.
Bunlardan biri olan “No Estamos Todas” (Hepimiz Burada Değiliz) çalışması, Meksika'da iki kadın ressam tarafından ülkelerinde ve dünyada öldürülen kadınların anısı için başlatıldı. Öldürülen kadınların yalnızca birer rakam olarak kalmaması adına öldürülen her kadın için bir kadın illüstrasyonu paylaşıyorlar. Kadın ressamların çalışmaları Facebook, Twitter ve Instagram hesapları üzerinden paylaşılıyor. Çalışmada Özgecan Aslan için yapılan bir illüstrasyon da yer alıyor.
Öyle Değil Böyle Görsel Havuzu
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nin, cinsel şiddet haberlerinde doğru mesaj veren görsel kullanımı amacıyla hazırlıklarını yaptığı görsel havuz önemli bir boşluğu dolduracak gibi görünüyor.
Duyurularında, “Toplumsal dönüşümde iletişim ve dayanışmanın yadsınamaz etkisini de göz önünde bulundurarak, medya çalışanlarının cinsel şiddet haberlerinde hak temelli habercilik anlayışı ile üretilmiş, doğru mesaj veren, güçlendirici görseller kullanmalarını teşvik etmek amacıyla” havuz fikrini oluşturduklarını belirtiyorlar. Katkıya açık olarak çeşitli kategorilerde görsel arşiv oluşturma hazırlıklarına devam eden derneğin çalışması ve bu görsel havuzun etkin kullanımı, haber dilini dönüştürmek için yapılan diğer çalışmalar kadar takibe değer görünüyor. (AT/BK)