Bundan 3 yıl önce, Katmandu’da küçük bir dükkandan bebek patiği satın alırken fark ettim, fabrika ayarlarına dönebilmek için bazen çok uzaklara gitmek gerektiğini. Daha doğmamış yeğenime alacak bir şeyler bakıyordum. Satıcı heyecanla önüme pembeler, turuncular, eflatunlar, fuşyalar, yeşiller dizdi. “İyi ama benim yeğen erkek” dedim. “Tamam işte” dedi, “Bunlar çok güzel renkler…”
Onun kafasında rengin cinsiyeti yoktu, güzeli, parlağı, canlısı vardı.
Alıcının ayarlarının çoktan bozulduğunu o zaman fark ettim. Olmuyordu demek ki öyle, kahve masalarında pembelere mavilere isyan etmekle. Yüzlerce kilometre uzakta bir seyyar satıcı, çarpıverir adamın suratının ortasına işte böyle. (Bu arada aynı satıcı aynı taleple iki yıl sonra gittiğimde, pat diye önüme koydu mavi patiği, küreselleşme böylesine yalayıp yutan bir salgın)
Kendi kendime ihanet etmişliğin öfkesiyle dönüp araştırdığımda, “kızlara pembe, erkeklere mavi” dayatmasının diğer pek çok şey gibi 20. Yüzyıl Amerikan icadı olduğunu fark ettim.
Örneğin, Maryland Üniversitesi’nden tarihçi Jo Paoletti, 1950’lere kadar cinsiyet-renk ilişkisinde genel geçer kurallar bulunmadığını söylüyordu. Hatta 1918’de yayınlanmış bir dergi, tam tersini iddia ediyordu: Mavi kızlar, pembe erkekler içindir. Pembe daha güçlü bir renk olduğundan erkeklere uygundur. Mavi ise kızlar gibi daha narindir…
19. yüzyıl İngiltere’sinde ise pembe kurdeleler genellikle erkek çocuklar için kullanılıyordu.
Osmanlı’da padişahların kırmızılı, yeşilli, pembeli, sarılı kaftanlar giydiğini zaten biliyoruz.
Mavi-pembe ayrımı, tıpkı kırmızılar içindeki Noel Baba gibi kapitalizmin icadıydı. Kitlelere pazarlama yapmanın bir gereği.
Pazarlaması kolay olsun diye etiketler yaratıp, o etiketleri üzerimize yapıştıran arsız kapitalizm, kendi kadınlarını, erkeklerini, çocuklarını icat etti yıllar içinde. Ve kadını üç aşağı beş yukarı şöyle tarif etti:
- Kadınlar pembe giyer, pembe sürer, pembe takar, pembe sever
- Bir şeyin ‘kadın’ versiyonunu yapacaksan pembesini yap yeter.
- Kadınlar iyi sürücü değildir, hele hele park etmeyi hiç beceremezler. O yüzden onlara küçük otomobiller satmak gerekir.
- Kadınlar biteviye rejim yapar
- Kadınlar yaşlanmaktan ölesiye korkar
- Kadınlar küçük ev aletlerine bayılır
- Kadınların en büyük derdi çıkmayan lekelerdir
- Kadının en büyük dostu sızdırmayan hijyenik ped’tir.
- Kadınlar teknolojiden çok da anlamaz
- Kadınlar AVM’lerden çıkmaz…
Milliyet’ten Gökhan Karakaş sayesinde öğrendik ki, bir AVM (kadınların doğal yaşam alanı), otoparkta kadınlar için ‘pembe park alanları’ oluşturmuş. Üzerinde şapkalı kadın figürü bulunan bu özel park alanları, kadınlar araçlarını daha rahat park etsin diye normalden 1 metre daha geniş yapılmış.
Kendimi sokaklara atıp, avazım çıktığı kadar bas bas bağırasım, buradan şöyle en buyurganından “Eyyyy kapitalizm” diye azarlayasım var.
Benim pembe sevdiğime sen karar verdin. ‘Adam’ gibi otomobil kullanamadığım algısını sen yarattın. Park edemediğim efsanesini sen yazdın. Şimdi kalkmış kendi icat ettiğin kadına park yeri yapmışsın. Salaksın oğlum sen! (BT/HK)