Fotoğraflar: Evrim Kepenek/bianet
Kız mısın erkek misin?
Cinsiyet öforisiyle disfori arasındayım
Kız mısın erkek misin?
Kendini tanımlama özgürlüğüyle boyun eğme özgürlüğü arasındayım….
1935 yılının Nisan ayı. Dönemin gazetelerinde bir haber yer alır. Habere göre, "basit" bir tehdit davası davalının cinsiyet kimliği nedeniyle ulusal basının derhal dikkatini çeker ve giderek bir skandala dönüştürülür.
Bugünün kavramlarıyla bir trans erkek ya da crossdresser olarak tanımlanabilecek davalı Kenan Çinili'ye basın "Erkek elbiseli kız", "Erkek-Kız", "Erkekleşen Kız", "Bayan-Bay" sıfatlarını yakıştırır.
Kenan Çinili bu kez 87 yıl sonra yine gündem oldu. Üstelik, bu kez hakkındaki gazete kupürlerini İstanbul Balat’taki Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde bulan Türkiye’den ve İsveç’ten iki sanatçı Ays Alayat ve Şafak Şule Kemancı sayesinde oldu bu.
“Kadın Eserleri Kütüphanesi’nden Yansıyanlar” sergisi Tophane’deki Depo sergi alanında sanatseverlerin ilgisine sunuluyor.
Depo, Türkiyeli ve İsveçli sanatçıların Kadın Eserleri Kütüphanesi arşivine odaklanan işlerinden oluşan “Kadın Arşivlerinden Yansıyanlar” başlıklı sergisini 30 Nisan’a kadar sanatseverlerle buluşturuyor.
“Kadın Arşivlerinden Yansıyanlar”da Larissa Araz ve Petra Bauer, Şafak Şule Kemancı ve Ays Alayat, Özge Açıkkol ve Elin Strand Ruin’ın Kadın Eserleri Kütüphanesi arşivini merkezine alan uzun soluklu kültürler ve disiplinler arası iş birliği ve sanatsal araştırmalarının sonucunda ürettikleri işler yer alıyor.
Proje kapsamında Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde araştırma yapmaya davet edilen, üçü İsveç’ten, üçü Türkiye’den olmak üzere altı sanatçı, arşivle birer sanatçı olarak ilişki kurdu.
Sanatçılar, Türkiye’deki kadın hareketi, küratöryel araştırma pratikleri ve arşivin düzeni ve içeriğine odaklanan yoğun bir araştırma ve tartışma sürecinin ardından, sergideki işler üzerinde çiftler hâlinde çalıştı. Bariz coğrafi ve kültürel ayrımların yanı sıra sanatçılar, feminist pratiğe farklı yaklaşımları ve kişisel bağlantılarını kesiştirmenin yollarını da aradılar.
Sergide üç farklı kategoride eser var. Eser sayısı kaç diye sorarsanız, sayısız diyebilirim. Bir bölüm tamamen Kenan Çinili’nin fotoğraflarından oluşuyor. Bu bölümün yaratıcısı Alayat ve Kemancı değil Kenan’ın fotoğrafına bakan herkes de iddia ederim “Gerçekten yalnız mıyım?” diye soruyor.
Ne duyuyorsun?
Mesela Kadın Eserleri Kütüphanesi’ndeki fotoğraflardan esinlenen Larissa Araz ve Petra Bauer, Kütüphanedeki 6000 imgenin tümünü inceledi.
İki sanatçı, tamamen kendi ruhlarına iyi gelen, kendilerini etkileyen bir yanıyla kendilerini kavrayan 33 imgeyi özenle tercih etti. Sergi salonunun bir duvarı tamamen bu imgelerden oluşuyor ve izleyene “Ne duyuyorsun?” diye soruyor. Ben o duvara her baktığımda her koşulda var olan, naif olduğu kadar sert mizaçlı kadınları gördüm mesela.
Çıkmaz Sokak içinize doğru akıyor
Serginin son bölümü de hakikaten çok ilginç. Çünkü Kadın Eserleri Kütüphanesi’nin içine ve dışına yani Balat’a odaklanıyor. Bu bölümün adı, “Çıkmaz Sokak”. Özge Açıkkol ve Elin Strand Ruin’in yaratısı ile ortaya çıkan bu bölüm insan ruhunun geçişkenliğini çok iyi anlatıyor. Mekanların ve ruhların geçişkenliği…
Uzun soluklu bir çalışma
Serginin fikirdaşlarından biri İsveç Başkonsolosluğu Kültür Ataşesi Mike Bode. “Ben Kadın Eserleri Kütüphanesi’ni ziyaret ettiğimde çok etkilendim” diyen Bode, şöyle devam ediyor:
“Belki İsveç’ten ve Türkiye’de altı kadın sanatçı birlikte çalışırsa burada başka bir ortaklık ortaya çıkabilirdi diye düşündüm. Bu proje öyle başladı.
"Uzun bir ortaklık çalışma süreci oldu. Bu ne sadece İsveç ne de Türkiye’den sanatçıların konusu bu iki ülkeden sanatçıların kadın eserleri kütüphanesi üzerinde ortak bir iş üretmesiyle ilgili, ortak bir sanat eseri üretmesiyle ilgili."
"Pandemi döneminde oldukça zorlu bir süreç oldu"
Kadın Eserleri Kütüphanesi kurucularından Füsun Ertuğ da sergiden çok mutlu olanlardan. Ertuğ, şöyle diyor:
“İsveç Kültür Ataşesi’nin fikriydi. Bir Türkiye’den bir de İsveç'ten bir sanatçı olarak başladık sonra bunu üçe çıkaralım dedik. Bu sanatçıların seçimi de çok zordu. Seçim esasında Depo’dan Asena Günal be Aslı Çetinkaya'nın etkisi ve çalışması çok oldu. İsveç’li sanatçılar konusunda da fikrimiz yoktu onu Mike Bode seçti. Pandemi döneminde oldukça zorlu bir çalışma süreci oldu. Yine de bence olağanüstü bir çalışma ortaya çıktı. Sadece sanatçı yanlarını değil araştırma yanlarını da gördük. Eser sayısısgörmek çok zor. 33 fotoğraf var. Bazı eserler camaltı tekniği ile yapıldı o fotoğraflara baktığınızda kendi yansımanızı görüyorsunuz.”
Sanatçılar ne diyor?
Kenan Çinili’ye dair bölümü hazırlayan sanatçılardan Şafak Şule Kemancı, şunları söylüyor:
“Biz Kadın Eserleri Kütüphanesi’ne gittiğimizde bizi ne heyecanlandırıyor buna baktık. Daha çok umut veren heyecan veren hikayelere yoğunlaştık. Dosyalara bakarken Kenan Çiniliyi keşfettik. Onun hikayelerini bir şekilde anlatmak paylaşmak istedik.
İsveçli sanatçı Ays Alayat da şu bilgileri veriyor:
“Arşive ilk gittiğimizde çok fazla ölüm haberi olduğunu gördük. Trans ve non-binary kişilerin ölüm haberini gördük. Bu bizi üzdü. Sonra bize örnek olabilecek yaşamımıza güç olabilecek isimler aradık. Sonra Kenan üzerine çalışmaya başladık. Bunun üzerine umut temasıyla iç içe geçen Kenan hikayesine yoğunlaştık.”
"Kadın Arşivlerinden Yansıyanlar" başlıklı sergiyi 30 Nisan'a kadar Depo'da ziyaret edebilirsiniz.
(EMK)