Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi bu sene Kent Düşleri Atölyeleri'nin beşincisini düzenliyor. Temmuz ayı boyunca bir çok mimarlık öğrencisi, mimar ve plancı İstanbul'un başka başka kıyılarında kent düşleri kurmak ve onları gerçekleştirmek için çalışıyorlar.
13 kişi de Kadıköy Meydanı ve sahil şeridinde dolaşıp, gözlem yapıp, sohbetler edip bir düş kurmaya ve nasıl gerçekleştirebileceklerini bulmaya çalışıyorlar. Ve...
14 Temmuz Çarşamba günü bu 13 kişilik ekipten yedisi önce Kadıköy sahilinde kahvaltı ediyor. Bu kahvaltıda etrafına bakınıyor, orayı biraz daha tanımaya çalışıyor, bir gün önce oralarda sohbetlendiği insanların hikayelerini paylaşıyor. Hikayeler de "tüm yetkiler sizde olsa, her türlü imkan sunulsa Kadıköy sahilinde ne hayal ederdiniz, ne yapardınız?" sorusunun cevaplarından oluşuyor. Hayallerin içerikleri, bisiklet yolu olması, sahil kenarında gölgelik bir yer olması, dağınık ve kaotik görüntünün değiştirilmesi, insanlara aktiviteler sunulması gibi cevaplardan oluşuyor. Bunlar konuşulurken fark ediliyor ki aslında belki de küçük değişikliklerle Kadıköy'de bir düş gerçekleşebilir. Şu anda ne yapabiliriz diye düşünmeye başlayan ekip, insanlara küçük düşler sunulabilir deyip neler yapabileceklerine karar veriyorlar.
Harekete geçiliyor
Önce malzemeler listesi çıkıyor, sonra plan yapılıyor ve harekete geçiliyor. Kırtasiyeden balonlar ve tebesirler alınıyor. Birinci adım meydanda insanları "günaydın" diyerek karşılamak. Balonlar şişiriliyor, her birinin üzerine GÜNAYDIN kelimesinin bir harfi yazılıyor ve balonlar birbirine bağlanıyor. Hedef Karaköy-Eminönü Vapur İskelesi'nin önündeki meydan.
Tam ortaya yere yapıştırılıyor ve tepkiler heyecanla bekleniyor. Kimisi gülümsüyor, kimisi tekme atıyor kimisi ise anlamak için dönüp bir daha bakıyor. Ekip çok heyecanlı. Fotoğraflar çekiyor çünkü hem kendi düşlerini gerçekleştirdiler hem de belki bir kaç insanınkini daha.
"Bu ne, sökün bunu"
Ve bir anda film yanıyor. Çünkü Kadıköy Belediyesi zabıta memuru direkt gelip balonları sökmeye başlıyor. Herkes koşuyor ve nedenini anlamaya çalışıyor. Zabıta memuru önce "bu ne, sökün bunu" diye tersleniyor ve sökmek için emir aldığını söylüyor. Kimden sorusuna yanıt, "benden, ben kendim verdim yetkiyi" diyor. Ekip açıklamalara başlıyor; neden burada olduklarını, neden yaptıklarını, bunun ticari ya da siyasi bir içeriğinin olmadığını, kalıcı ve mekana fiziksel zarar verecek bir özelliği olmadığını... Yanıt: "Sökün bunu buradan, insanların geçişini engelliyorsunuz, herkes bunu düşlemek zorunda değil ki..."
Tekrar sökmek üzere hamle yapıyor ve ekip kendisi söküp bu sefer de iplerin iki ucundan tutup GÜNAYDIN'larını oradan gelip geçenlere sunuyor. Zabıta memurları ise 10 dakika sonra izin verip vermeyeceklerine dair bizi bilgilendireceklerini söyleyip ayrılıyorlar. Bu olayları izleyen iki kişi ekibin yanına gelip ne olduğunu soruyorlar. Ekip sadece GÜNAYDIN demek istediklerini söyleyince ikisi de aynı ağızdan "e size de GÜNAYDIN o zaman" diyerek kahkaha atıyorlar.
Önce söyleniyorlar "Kadıköy ne hale geldi" diye sonra bizim balonlara bakıp gülümsüyorlar ve teşekkürler ediyorlar. Bir de anı fotoğrafı çektirmek istiyorlar ekiple ve günlerini güzelleştiren balonlarla.
Bir sonraki düş: Sek sek
20 dakika sonunda ümidi kesen ekip bir sonraki düşlerine geçiyor. Yer Kadıköy Meydanı; Atatürk heykelinin önündeki gölgeliği olmayan, bir kenarı heykel, bir kenarı yoğun trafik , bir kenarı demir korkuluklardan erişilemeyen deniz ve diğer kenarı da metal levhalardan bir duvarla sınırlandırılmış meydan.
Bir düş de oyun alanı yaratmak ve oradan gelip geçerken bile isteyen herkesin oyuna katılması üzerine. Oyun seçimi Seksek. Tebeşirlerle kocaman bir seksek çiziliyor ve ekip zıplayarak oynamaya başlıyor. Bir yandan endişeli de çünkü her an zabıta memurlarından biri gelip yine oyunumuza yani düşümüze müdahale edebilir diye. Etraftan gelip geçenler oyuna davet ediliyor, bir kısmı kabul edip kahkahalar atarak seksek oynuyor ve ardından Kadıköy ile ilgili düşlerini paylaşıyor (ki düşler daha öncekilerden farklı değil), bir kısmı ise daveti geri çeviriyor.
Artık hem yorulan hem de zabıta paranoyasından çıkamayan ekip son ve küçük bir düş daha planlayıp Beşiktaş İskelesi'nin önüne gidiyor. Herkes birer tane tebeşir alıyor ve aynı anda iskelenin karşısındaki boş alana büyük harflerle GÜNAYDIN yazıyor. Görenler gülümsüyor, yine dönüp dönüp bakıyor.
Biz sadece kendi düşlerimizi gerçekleştirmediğimizi düşünüyoruz. Çünkü bu kentte kendi kendimize yaşamıyoruz. Belki de bu kentte yaşayan kimsenin İstanbul'a dair erişilmez düşleri yok. Peki o zaman neden erişilmezmiş gibi hissediyoruz?
Bugünkü düşümüz GÜNAYDIN demek ve seksek oynamaktı. Peki bir gün düşlerimiz boyut değiştirebilecek ve yaşadığımız yer için gerçekten hayal edilmesi zor şeyler dileyecek miyiz? Ya değiştirirse, o zaman ne olacak?
Yapılan çalışma ile ilgili: Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nin Kent Düşleri Atölyeleri, mimarlık öğrencilerini Mimarlar Odası ile, daha da önemlisi İstanbul ile buluşturmak üzere yola çıktı. Kadıköy'de bir araya gelen öğrenciler, mimarlar ve plancılar hem mesleki deneyimleri/birikimleri ile hem de mekanın gündelik kullanıcıları ile mekanı yeniden deneyimliyorlar. Bilgi için: www.mimarist.org/kentdusleri. (EA/TK)