“Kimse, dünyanın o derin, adına köhnelik ve ölüm denen dev timsahlarla dolu zaman okyanusunda battığının farkında değil.”
71. Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı ile dönen Radu Jude imzalı Kaçık Porno / Bad Luck Banging or Loony Porn bir öğretmenin internete sızan amatör seks videosu üzerinden toplumun ikiyüzlülüğünü, yozlaşmayı ve ahlak anlayışını sorguluyor.
Çağdaş bir dönem taşlaması olan Kaçık Porno, eşiyle çektiği seks görüntülerinin internete sızmasıyla işini ve itibarını kaybetme noktasına gelen tarih öğretmeni Emi’nin (Katia Pascariu) onu ahlaksızlık(!) yapmakla suçlayan velilere karşı verdiği bir onur mücadelesi.
Pandemi koşullarını filmin evreninde de gösteren Jude, tüm oyuncuların maske ile oynamasından da çekinmiyor. Hatta aksine maskeli seks sahnesi ile başlayan filmde maske bir metafora dönüşüyor. Peki ikiyüzlülüğümüzü maske ile saklayabilir miyiz?
Kaçık Porno’da bir kahramanın yolculuğu ya da dramaturji yok. Klasik anlatım tarzını ters yüz eden Jude filmi üç bölüme ayırıyor: İlk bölümde bizi Bükreş sokaklarında dolaşan Emi’nin (Katia Pascariu) peşine takıyor, ikinci bölümde montaj sinemasına başvurarak Romanya’ya ve dünyamıza dair bazı sözcüklere açıklık getiriyor, üçüncü bölümde ise kendini velilere karşı savunmak zorunda kalan Emi’nin hak ve adalet mücadelesini gösteriyor.
Tek Yönlü Sokak
Filmin ilk bölümü “Tek Yönlü Sokak”’ta, Emi’nin peşine takılıyoruz. İstanbul’u anımsatan Bükreş sokaklarında yönetmenin uzun plan açıları ile gezerken saldırganlık, cehalet, kirlilik ve yozlaşmanın kenti nasıl sarmaladığına, şehrin nasıl bir talana uğradığına şahit oluyoruz.
İşgal edilmiş kaldırımlar, inşaat sesleri, kaderine terk edilmiş tarihi binalar, trafik, kalabalık... Kentler mi daha şiddet dolu toplum mu? Jude, Emi’nin izinde toplumu saran yozlaşmanın kenti de sardığını gösteriyor.
Anekdotlar, İşaretler ve Mucizeler sözlüğü
İkinci bölümde bir anda klasik film anlatımını ters yüz eden yönetmen; belirli sözcüklere odaklı, arka arkaya gelen arşiv görüntüleriyle dünyanın haleti ruhiyesini, ikiyüzlülüğünü, kötücüllüğünü hatırlatıyor bizlere. Sözcükler çok çeşitli ve düşündürücü:
*23 Ağustos: Romanya 23 Ağustos 1944’te müttefiklere katılmak için Nazi Almanyası ile ittifakını sonlandırırken bir gazete iki sayı birden hazırlar: Birinin manşeti “Yaşasın Stalin!”, diğerininki ise “Yaşasın Hitler!”
*Rumen Ortodoks Kilisesi: Bütün diktatörlüklere yakın olan kilise en güven duyulan kurumlardan biridir. 1989’da devrimciler ordu kurşunlarından kaçmaya çalışırken Katedral onlara kapılarını kapatır.
*Aile: Her on Rumen çocuktan altısının aile içi şiddete maruz kaldığını öğreniriz.
*Oral Seks: İnternetteki sözlüklerde en çok aranan kelimedir. İkincisi sırada “empati” vardır.
Tatbikat ve Kinayeler
Filmin son bölümünde ise Emi’nin veliler tarafından yargılandığı absürt, gayri resmi bir davayı izliyoruz. Bir önceki sözlük bölümünde sanal dünyada en çok aratılan oral seks ve empati kelimeleri gerçek dünyada anlamını yitiriyor. Seks videosunda eşine oral seks yaptığı için Emi erkekler tarafından fahişe olmak ile suçlanıyor.
Cinselliği açıkça konuşamayan muhafazakar anneler, kadın hazzını aşağılayan babalar karşısında Emi yaşadığı cinselliği büyük bir cesaretle savunuyor.
Ancak gelen herkes kararını önceden vermiş zaten: Emi; komünist, Yahudi, öğrencilerine tuhaf isimler öğreten bir tarih öğretmeni, sevişen bir kadın...
Sona geldiğimizde Bükreş sokakları gezintisi ve anekdotlar bölümü ile yönetmenin, aslında bizi bu yargılamaya hazırladığını da anlıyoruz. Yorum bize kalıyor: Gördüğümüz tüm bu saçmalıkların ya tarihsel bir nedeni mi var? Yoksa film bir şakadan mı ibaret? (YK)