Türkiye'ye en uzun kara sınırı olan ülke Suriye'de çıkan olaylar sonrası, Suriye'den kaçarak Türkiye'ye sığınan binlerce mülteci, çok zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyor. Türkiye'ye sığınan yersiz yurtsuz binlerce mülteci Hatay sınırına yığılmış durumda. Bir sürgün, bir göçmen, yersiz yurtsuz bir insan nasıl yaşarsa öyle yaşıyorlar; zor şartlarda, çadır koşullarında, biçare, hemen yanı başındaki ülkelerine ve yakınlarına derin bir özlemle.
Türkiye'de basın konuyu nasıl ele alıyor? Hâkim medya ve burjuva basın için esas şart 'haber'in pazarlanabilirliği olunca, işin içine bolca milliyetçilik ve magazinsellik serpiştirildiğini görüyoruz. Temelde vurgu, göçmenlerin problemlerinden, içinde bulundukları durumlardan kaydırılarak, Hollywood'un ünlü aktrislerinden Angelina Jolie'nin mülteci kamplarını ziyaretine ve 'Türk Kızılayı'na yapılıyor. Bir kadın olarak, alımlı, güzel bir kadın ve bir İyi Niyet Elçisi olarak, tüm popülerliğiyle Jolie'ye atfedilen önem, işin magazin boyutunu oluştururken, 'Türk Kızılayı' vurgusuyla da yardım elini mültecilere uzatan Türkiye'ye bir baba, koruyucu adam rolü biçiliyor ve bu yardımsever kesimin kim olduğuna dair milliyetçi bir ayrıntıya dikkat çekiliyor.
Gazetelere göz atacak olursak eğer:
Sabah: "Çadır kentte Angelina Jolie heyecanı" başlığı ve "Türk Kızılayı tarafından kurulan geçici çadır kentlerde Jolie için temizlik çalışmaları yapıldı. Mültecilerin Televizyondan izlemeleri için de uydu antenler kuruldu" girişiyle haberi verdi.
Hürriyet: "Hatay'da Angelina alarmı", "Rüzgar gibi geçti" başlıklarıyla verirken haberi, içeriğe de "Türk Kızılayı Jolie'yi çadır kent girişine astığı 'dünyanın iyilik meleği hoş geldin' yazılı pankartla karşıladı", "...ABD'li yıldız sadeliğiyle dikkat çekti. Hatay'a siyah pantolon, siyah tişört ve gözünden hiç çıkarmadığı güneş gözlükleriyle geldi. Kulağında küpe dahi yoktu," temasını yerleştirdi.
Zaman: Gazete, haberi "Angelina Jolie, Hatay'a geldi" başlığıyla verirken, içerikte de "Jolie, Suriye'deki olaylardan kaçıp, Türk Kızılayı'nın kurduğu çadırkentlere konaklayan Suriyelileri görmek üzere Hatay'a geldi" vurgusunu yaptı.
Milliyet: "İyilik meleği Hatay'a geldi" başlığını kullanırken, Radikal de: "Angelina Jolie Hatay'da" başlığı ile haberi girdi.
Angelina Jolie'nin binlerce mültecinin bulunduğu çadırkentlere ziyareti, basın tarafından bir filmin prömiyeriymişçesine resmedildi. Savaş mağduru mülteciler prömiyerin ünlü konukları, Jolie de prömiyerin açılış konuşmasını yapacak kişi olurken bu resimde, Türk Kızılayı ve Türkiye de sponsor işlevi gördü.
Basın asıl bahsetmesi gereken şeylerden bahsetmiyor. Mültecileri 'Jolie hayranı' olarak nitelemek, Jolie'yi ağırlamayı devlet meselesi haline getirmek, gündemi 'mültecilerin iltica haklarından' Jolie'nin giyindiği siyah tişört, siyah pantolon ve siyah güneş gözlüğüne çekmek basını asıl cezbeden şey oluyor:
- "Jolie neler hissetti?"
Angelina Jolie'nin hissettikleri, mülteci olarak Türkiye'ye iltica edenlerin hissettiklerinden nasıl daha önemli olabiliyor?
- "Hatay Jolie'ye ev sahipliği yaptı."
Jolie'ye ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyan, hatta memnuniyetten dört köşe olduğunu basın aracılığıyla duyuran Türkiye yönetimi; Suriye'den gelen mültecileri nasıl oluyor da yoğun bir tedirginlik ile karşılıyor?
- "Jolie için kaldırımlar boyandı, sokaklar süpürüldü."
Jolie'nin yüzündeki güzel makyaj gibi makyajlandı sokaklar da. Ona özel bir çevre temizliği yapıldı; ama mülteciler için kurulan çadırlar nasıl oluyor da bir an bile yetkililerin dilinden düşmüyor ve bir erdemmiş gibi böbürleniliyor?
"Esad rejiminden kaçarak Türkiye'ye sığınan 10 bini aşkın mültecinin, Antakya'daki kamplardan dış dünya ile bağlantı hakkından mahrum olmalarını, izolasyona maruz kalmalarını, aileleri ile görüşmelerine izin verilmemesini, ziyaretçi, telefon ve medya yasağını, bu doğrultuda da mültecilerin başlattığı açlık grevini," gündeme getiren tek yayın organı bianet.org oldu.
Medyanın esas görevini yerine getirmemesi, her türlü konuda 'rant' amacı gütmesi, içler acısı bir durum. Medya burjuva bir pazara iltica ediyor ve orada can buluyor. Mültecilerin hakları, bu konuyla alakalı uluslararası sözleşmeler, onların ne kadar süreyle iltica haklarının olduğu vd. önemli konuların gündeme getirilmemesi basının bu konudaki gediği ve ayıbıdır.
Türkiye sınırlarının gelen kişilere kapatılmaması, insani ve vicdani bir sorumluluğun da ötesinde bir gerekliliktir. 1951 Cenevre Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde garanti altına alınan ve uluslararası hukukun gerekliliği olarak, Türkiye'nin mültecilere yardım eli uzatması bir vicdan ve insaf meselesi olmaktan öte, bir gerekliliktir. Türkiye 1994 Yönetmeliği ile bu anlaşmalara taraf olmuştur. 1951 Cenevre Sözleşmesi çerçevesinde de mülteci statüsü almak isteyenlere iltica hakkı vermek ve onlara üç ay kesintisiz olarak Türkiye'de kalma haklarını tanımakla yükümlüdür. (BA/ŞA)