Documentarist'in 9. yılında düzenlediği etkinliklerden ikisi 30 Mayıs’ta Cezayir Salonu’nda gerçekleşti. İlk oturum olan “Kuir Sinema Okumaları” Can Candan ve Evrim Kaya'nın sunumlarıyla tartışmaya açıldı. Kuir sinemanın tanımlanabilir bir tür olup olmadığı ve bir filmi kuir yapan şeyin yalnızca karakterlerin cinsel kimlik çeşitliliğiyle sınırlı olamayacağı tartışıldı. Ayrıca, belgesel sinemada kuir anlatının nasıl mümkün olabileceğinden de bahsedildi. Bir filmin kuir okumasının; filmin karakterine, anlatısı ya da metnine ve izleyici üzerindeki etkisine bakılarak yapılabileceği önerildi. Filmler özellikle LGBTİ bir karaktere ihtiyaç duymadan, içinde bulunduğu normlardan farklılaşabilen bir karaktere ya da anlatı biçimine sahip olarak kuirleşebilirler.
Bunun yanında, öztemsilin kuirin önemli bir meselesi olabileceği tartışıldı. Anaakım sinemada çoğunlukla heteroseksüel erkek olan film üreticilerinin yarattıkları karakterler ve anlatı biçimi, normların sürekliliğine katkıda bulunuyor. Bu noktada görsel anlatıyı ve karakterlerin çeşitliliğini, zenginliğini sağlayacak olan şeylerden biri, farklı çevrelerden ve kimliklerden gelen kişilerin kendi meselelerinden yola çıkarak ve yeni bir dil oluşturarak film üretiminde bulunması.
İlk oturumda heteronormatif ve cinsiyetçi bakış açısının filmlere hakim olduğunu ve ana akım filmlerin dışında ne tür işler üretilebileceğini tartıştıktan sonra, ikinci oturumda Jin Fkirler ekibiyle ve ürettiği videolarla karşılaşmak oldukça heyecan vericiydi. Karşılaştığımız video üreticileri ile alışılagelen yönetmen imajı arasında oldukça büyük bir fark vardı. Videoların içeriği de alışageldiğimiz kamu spotu gibi didaktik olan ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığını mesele eden filmlerden farklılaşıyordu.
Jin Fikirler, Tarlabaşı’ndan 15-20 yaş arası sekiz genç kadının, Tarlabaşı Toplum Merkezi aracılığıyla bir araya geldiği ve Genç Ses projesi kapsamında video ürettiği bir oluşum. Videolarında kendi deneyimlerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığı yine kendilerine özgü, ironik ve yeni bir dille irdeliyorlar. Gelin videoları tek tek ele alalım...
Özlem Bozkuyu'nun “Bedenimin Ne kadarı Benim?” videosunda, bir dans performansına eşlik eden bir metinle karşılaşıyoruz. Özlem metinde, kendi bedeni üzerinde ne kadar söz hakkına sahip olduğunu sorguluyor. Videoda dansçının bedeni düğümlenmeye başladıkça, toplumsal hayatta kadın bedenine yönelik yüksek sesle dile getirilen uyarıları fısıltı olarak duyuyoruz: Düzgün otur, sen sus, yüksek sesle gülme, hiç bir şey giymeseydin, ört bacaklarını… Metin, genç bir kişinin bedeniyle kurduğu ilişkide neleri performe edebileceği ve neleri performe etmek zorunda olduğunu sorguluyor.
Burcu Sünger'in “Alışagelme” isimli çalışması Youtube'da fenomen olan kedi-salatalık videolarından oluşan bir kolajla birlikte genç erkek ve kadınların başlarından geçen cinsel taciz hikayelerini dinlediğimiz bir video. Videolarda kedilerin salatalığın aniden ortaya çıkışına verdikleri korku ve irkilme tepkisi, taciz hikayelerindeki anlatıyla birebir örtüşüyor. Burcu bu videolara gülünmesi ile taciz edenin eğlencesi arasında bir bağlantı kuruyor. Çünkü başlangıçta komik görülen bu videolar aslında hayvanların taciz edilmesinden öte bir şey değil ve gündelik hayatta karşılaştığımız cinsel taciz olayları da tıpkı bu videolar gibi sıradanlaştırılıyor.
Üçüncü video, belgesel türüne dahil edebileceğimiz Jin Team isimli çalışma. Aşiti Cebe ve Yasemin Budak futbol oynarken yaşadıkları cinsiyet ayrımcılığına karşı kızlardan oluşan bir futbol takımı kuruyorlar. Jin Team isimli bu takımın oluşum aşamasını da hazırladıkları video ile bizlere anlatıyorlar. Videoda takımı oluştururken duydukları heyecanı ve mahallelinin tepkilerine nasıl göğüs gerdiklerini görüyoruz. Filmde sporun cinsiyetsiz olduğunun ve dayanışmanın öneminin altı çiziliyor.
Yeşilçam filmlerindeki taciz bakışları ve jestlerinden bir remix yapan Gülsüme Demir “Jön Sana Derler” videosuyla cinsiyetçi söylemlere ve hareketlere dikkat çekmeye çalışıyor. Videonun ismi, 'jön'ün yakışıklı, iyi, ideal, talep edilen erkek anlamını boşa çıkaran bir etkiye sahip. Söyleşide, “bazı şeyleri bir arada ve art arda gördüğümüzde fark edebiliriz” diyen Gülsüme'nin bu çalışması, izleyenleri filmlerde kadınlara söylenen hakaretlerin, yöneltilen bakışların ne kadar ayrımcılık içerdiğine dair bir uyarı niteliğinde. Bu anlamda Jön Sana Derler videosu, patriyarkayı güçlendiren söylemleri ve hareketleri açığa çıkaran ve eleştiren bir iş.
“Ayıptır Söylemesi” videosu ile Hilal Takak ayıp kavramını yaptığı röportajlarla sorguluyor. İnsanlar ayıp kavramıyla ne zaman karşılaştıklarını anlatırken, kavramın kadın bedeni üzerindeki baskısı açığa çıkıyor. Adet döneminin toplumsal olarak ayıp ya da hastalık olarak görülmesi bunun örneklerinden yalnızca biri. Bu film erkeğin karşısında kadın bedenini namahrem ve hastalıklı olarak konumlandıran genel ahlak öğretisini görünür kılmakla kalmıyor; röportaj verenlerin deneyimleri ile bu öğretinin sarsılabilir ve değiştirilebilir olduğunu izleyenlere gösteriyor.
Zeynep Direk'in ifadesi ile “Normlarla mücadele etmek için başka modellerle düşünmek yetmez; özgürlüğümüzü neyin, nasıl, hangi mekanizmalarla yok ettiğini kavramsallaştırmak gerekir.”*
Jin Fikirler tarafından üretilen videoların ortaklaştığı nokta, toplumsal cinsiyet normlarını ve yaptırımlarını kavramsallaştırması ve cesurca sorgulaması. Kendi hayatlarından yola çıkarak toplumsal cinsiyet normlarıyla başa çıkmak ve mücadele etmek için yeni bir dil arayışında olan Jin Fikirler'in bir yöntem olarak videoyu kullanması, onları ifade yöntemlerinin çeşitliliği açısından da (videoremix, perfomans, röportaj vs.) özgürleştiriyor.
Kuir teorinin önerdiği yeni ve özgürleştirici feminizmin öğelerini bu videolarda bulmak mümkün. Kuir film okumalarının olanaklarını ve olasılıklarını düşünürken, filmlerin izleyiciler üzerinde bıraktığı etkiden bahsetmiştik. Bu videoların üzerimizde bıraktığı etki; heyecan, umut ve cesaret duyguları bizi bu yazıyı yazmaya ve bu işleri daha da görünür kılmaya itti.
Yakında Vimeo'da paylaşılacak videolar ve ayrıntılı bilgi için şu adrese bakılabilir. (DÇ/NM/AS)
* Zeynep Direk'in Queer Kuram ve Cinsiyet Farklılığı makalesi, Cüneyt Çakırlar ve Serkan Delice'nin derlediği Cinsellik Muamması kitabı içinde bulunabilir.