Görsel: Köy enstitülerinden
Çocukların eğitimi, toplumu etkileyen hassas bir konudur. Çünkü çocuk, geleceğimizin sosyal aktörüdür. Bu nedenle, onu toplumda aktif ve sorumlu birey yapmak için mümkün olan en uygun biçimde eğitmek gerekir.
Okullar arasındaki rekabet ve şu anda uygulanan eğitimin metalaşması ve sıradanlaşmasıyla aktif pedagoji artık bazı okulların diğerlerinden daha çok öne çıkmasının bir aracı hâline geldi.
Tam da bu konuda aktif pedagoji, öğrenciyi eğitimde asıl aktör yapma arzusundadır ve ortak bir dizi öğretim yöntemi belirlemiştir. Bu tür pedagoji, teoriden pratiğe doğru ilerlemeye başlayan geleneksel pedagojiden farklı olarak, yaparak-yaşayarak öğrenme ilkesine dayanır.
Hayatımızda yer etmiş kavramları somutlaştırmak için gerçeğe yakın pedagojik uygulamalara dayanır. Buna göre seçilen konulara ilgi ve iyi ders materyallerinin tasarımı, uygulayıcılarını harekete geçirir.
Öğrenme ilkeleri arasında, deneyim ve pratik, işbirliği, yapılandırma, problemle karşılaştırarak çözüm üretme ve bir projeye dâhil olarak öğrenme de vardır.
Aktif öğrenmeden bahsederken pedagojide ve özellikle ilk ve ortaokullardaki uygulamalarda devrim yaratanlar akla gelir. 20. yüzyılın başında egemen olan durağan pedagojiye karşı bu düşünürler, pedagojik alternatifler önermek ve öğretimin kalitesini artırmak için bazen birlikte, bazen bireysel hareket etmişlerdir.
Aynı zamanda yaklaşımlarının temel amacı, eğitim yoluyla toplumu değiştirmek olan bir toplumsal başkaldırının parçasıdırlar. Pedagog, psikolog ve çocuk psikolojisi profesörü Jean-Ovide Decroly bunlardan biridir. Önce Decroly’i tanıyarak, eğitimde nasıl bir yol izlediğine bakalım.
Jean-Ovide Decroly kimdir?
J. Ovide Decroly, 1871'de Belçika’nın Flaman bölgesinde bulunan Ronse'de doğdu. 1932'de Brüksel’e bağlı Uccle'da yaşamını yitirdi. 1896'da doktor olduğu Ghent'te tıp okudu. Uzmanlık alanı olarak anatomi ile patoloji arasında bir disiplin olan anatomopatolojiyi seçti. Bu da akıl tıbbını keşfetmesini sağladı. Eğitimini Berlin ve Paris'te tamamlayarak (Salpêtrière ile Sainte-Anne hastaneleri) Nöropsikiyatri alanında uzmanlaştı.
1898’da Brüksel'in merkezinde, işçi sınıfı bölgesinin kalbindeki Policlinique des Éperonniers'de işe alındı. 1901'de bir Pediatri Derneği, Decroly'ye engelli çocuklar için bir klinik-laboratuvarının başhekimi olmasını önerdi. Çocukları günlük yaşamlarında gözlemleyebilmek için bu kliniğin kendi evinde açılması şartıyla kabul etti öneriyi. Her cinsiyetten çocuğun bulunduğu karma Özel Eğitim Enstitüsü böyle kuruldu.
O andan itibaren Decroly çalışmalarının çoğunda, çocuk psikolojisine bilimsel bir yaklaşımla desteklenen pedagoji sorunlarına odaklandı. Onun popülaritesi ve enstitüsünün ünü, pedagojisini engelli çocuklar sınırından çıkardı ve tüm çocuklara yaygınlaştırdı.
1907’de Decroly Okulu (École de l’Ermitage)’nu kurdu. “Yaşam aracılığı ile yaşam için eğitim” şeklinde özetlenebilecek eğitim ilkesini uygulayan okulun başarısı ile büyük ün kazandı Decroly. Sonra Yeni Okul adlı bir dernek kurdu. 1913’te Yüksek Eğitim Enstitüsüne profesör oldu. 1914’te savaş yetimleri için bir eğitim yurdu açtı.
1920’de Brüksel Üniversitesinde çocuk psikolojisi profesörlüğüne getirildi. 1932'de çalışmaları ve araştırmaları, 20. yüzyıl eğitiminde büyük yankı uyandırdı. Belçika Devleti birinci dereceden Decroly düşüncesinden ilham alan reformlar yaptı. Ayrıca Adalet Bakanlığı'nda çocuk suçları için müfettiş oldu.
Belçikalı pedagog insandaki ilgi merkezleri teziyle, özgün bir eğitim sistemi geliştirdi. Ovide Decroly, her şeyden önce Belçika'da ve dünyada doktor-eğitimci, yeni eğitim pedagogu, küreselleşme kavramının başlatıcısı ve ilgi merkezine dayalı eğitim programı öncüsü olarak tanındı.
Pedagojisinin dikkate değer temalarını bir doktor olarak deneyimlerinden aldı. Küresel okuma yönteminin babası olarak bilindi ve proje yoluyla uygulanan pedagojinin destekçisi oldu. “Küreselleşmenin İşlevi” adlı kitabı, 1906'dan beri yazdığı birçok makaleyi içerir. Ayrıca bu alanda yayımlanmış çok sayıda eseri var.
J. Ovide Decroly Kavramları ve Pedagoji Konsepti
Decroly’i 20. yüzyıl başlarındaki Belçika ve dünyadaki gelişmelerden ayrı ele alamayız. 1. Dünya Savaşı tüm dünyayı sarıp sarmışken Belçika’da da zorunlu eğitim 1914’e kadar resmileşmez. Tam da böyle bir zamanda Decroly kimsenin yapamadığını yapar. 1904’te, Belçika eğitim sistemini yetersizliği yüzünden kınar.
Bu konuda genel bir eğitim doktrini çizer. Decroly'nin en büyük kaygısı, seçkinler için ayrılmış bir okulun, çocuklara uygun hâle getirilerek düzensizleştirilmesidir. O toplumsal ilerlemeye yönelik önceliklerinin, bilime dayalı ve aklı destekleyen yaklaşımlar bütünü olarak çocukları kapsasın ister.
Decroly’nin hedefi, çocuğu her yönüyle tanımak, kişiliğinin tüm yönlerini geçmişinin verileriyle kavramaktır. Bunun için öğrenci ile bulunduğu ortam arasındaki ilişkilerin kendiliğinden oluşmasına izin vererek eğitimi yaşam çevresine uyarlamak amaçları arasındaydı.
Bu açıdan eğitim, toplumda bir bütün olarak değişim yaratmanın ayrıcalıklı bir aracıdır ona göre ve bunu yapmak için tüm okulun gözden geçirilmesi gerekir. “Okul, doğa neredeyse hayat neredeyse iş neredeyse orada olmalı,” ilkesine göre düzenlenmesi gerektiğine inanır ve bunu savlar.
Sınıfı da atölye ya da laboratuvar, yani çocukların yaşadığı ve hareket ettiği yer olarak tanımlar. Ancak bu “sınıf” okulun ötesine geçer ve tam anlamıyla her yerdedir. Çünkü Decroly, öğrenme yerlerinin ayrışmasını savunur: mutfak, atölye, mağaza, sokak gibi.
Böylece okulun temel kavramı olan “somuttan soyuta” ilkesiyle açıklanır. Ona göre çocuk, önce kendisini tanımalı, sonra çevresini… Kendi yönünden öğrenerek adım atmalı.
Çünkü insanı öğrenmeye yönelten, kendisinde var olan “ilgi merkezleri” ile orantılıdır. İlgi merkezleri, beslenme, doğa koşullarına ve düşmanlara karşı korunma, çalışma ve etkin olma gibi temel etmenlerden oluşmuştur. Topluma uyum sağlaması için yapılan eğitim de çevresindeki doğal ve sosyal olgulara göre biçimlendirilmelidir. Araştırıcı ve yaratıcı olmasının önü açılmalıdır. Bunun üç aşaması var ona göre.
İlki, deney ve gözlem aşaması… İkincisi, aynı konuda diğer deneyim, gözlem ve bilgilerin birleştirildiği genelleştirme ve çağrışım aşaması. Son aşama ise elde edilmiş ve özümsenmiş bilginin ifade edilmesi... İfade etme yazı, resim, model ve benzeri araçlarla olabilir.
Decroly'nin pedagojik yaklaşımı, teori ve pratiğin iç içe olduğu bilimsel ve entelektüel temellere sahiptir. Çocuğun gelişiminin, biyolojik büyümesinin ve kendisini bulabileceği ortamdaki aktif deneylerinin sonucu olacağını belirtir. Onun pedagojik eylemine göre sosyal ve politik bir projeye öncelikli olarak bakılmalı.
Çünkü toplumdaki endüstriyel değişim, ekonomi ile sosyal eşitsizlik arasındaki bağlantılara dair gözlemleri, çocuğu dışlanmaya karşı kampanya yürütmeye yöneltir. Sosyo-ekonomik, kültürel ya da politik boyutun baskısındaki birey, sanki varoluşun dayattığı koşullarla yetinmek ve yetinmek zorundaymış gibi, toplumsal sisteme hiçbir eleştiri yöneltilmez. Bu anlamda birey, belirli bir sosyal determinizm içinde gelişir.
Decroly'nin pedagojik yaklaşımının bilimsel ve entelektüel temeli, teori ve pratiğin iç içe olmasıdır. Teori, ancak pratik onu doğruladığında anlam kazanır. “Yaşam boyunca eğitim” kuramı, Decroly'nin vizyonunu mükemmel bir şekilde özetleyen sloganıdır da.
Decroly'nin pedagojisi, “kişisel ve kolektif inisiyatif ve sorumluluk; tekilliklerinde bireye saygı, dayanışma, sosyal ilişkilerin geliştirilmesi, hoşgörü, farklılıklara saygı, gelişime verilen öncelik, kişisel, yaratıcılık ve yaptığından zevk almayı” savunur. Ancak çocuğa koşulsuz pozitif bir vizyon kazandıran bu pedagoji, “asla şiddet, korku, hüzün, kafa karışıklığı, çatışma” uyandırmaz. Ondaki iyi ve güzel değerleri önemser, kalıcılaştırmaya çalışır.
Bunun için iyi bir eğitimciye vurgu yapar. Doğru okumaları seçen öğretmenler de bu anlayışın ayrılmaz parçasıdır. Bu nedenle öğretmelerin işlevi çoktur.
Öğrencileri etkinliklere teşvik ederek onlara rehberlik eder. Öğrenmenin garantisi, disiplinler arası yaklaşımın olmazsa olmazıdır öğretmenler. Ona göre öğretmenler, öğrencilerin disiplinli, özenli gözlemleyicisi, yardımseverliği ve kendine güvenen tutumları ile de örnekleridir.
Okul, çocuklara dünyayla ilgili bilgi edinmek ve becerilerini geliştirmek için çevrelerindeki olayları gözlemleme fırsatı sunar. Bilgi, sadece okul bilgisiyle sınırlı değil, “hayata hazırlanma” ile de ilgilidir.
Bilgi birikimi, öğrenciler tarafından sınıfta görülenlerin toplamıdır. Bu pratik çerçeve ideal olarak, öğrenciler tarafından, otomatik ve farkında olmadan özümsenecektir. Eğitim çalışmaları sınıf öğretmenleri ve gruplardaki öğretmenlerle işbirliği içinde yürütülür.
Çocukların okulun içyapılarına katılımıyla, gruplarda olmalarıyla demokratik karar vermeyi öğrenmeye başlamaları için fırsat sunulur. Bu fırsatlar arasında oyun için senaryo seçimi, delegasyon atamaları, okul gezileri gibi alanlarda kendini gösterir. Okul organizasyonu, projelere ve çalışma planlarına dayalıdır.
Öğrenciler çalışma konularını seçmekte özgürdür. Herkes ele almak istediği konuları önerir. Teklifler gruplar tarafından görüşülüp tartışılır. Bu ilkeler aktif pedagojide, çocuğun kendi hızında gelişmesine izin verir. Çoklu zekâ alanlarında kendini ifade etmesine, özgür seçimler yapmasına, iyi bakım ve güven duymasına olanak tanır.
Decroly'ye göre, çocukların el faaliyetleri, eğitimin tüm aşamalarında özel konuma sahiptir. Okul ve özellikle sınıflar, toplumdaki yaşamın icra edildiği, normal yaşamda olduğu gibi işlerin yapılıp geri alındığı ortamlardır.
Çatışmalar dinleme isteğiyle ele alınır. Herkes dinlenir. Hatalar damgalanmadan kabul edilir. Günümüzde Wallonia-Brüksel Federasyonu tarafından sübvanse edilen ve bir mezhebe bağlı olmayan okullar ağının parçası olan Decroly Okulunun 3 ila 18 yaş arası bin öğrencisi bulunuyor.
Decroly Okulu’nun Türkiye’deki etkileri
O dönemde batıdaki bu gelişmeler, Türk Milli Eğitimi alanında hızlı şekilde taraftar buldu. Bu okul aracılığıyla Avrupa ve dünya çapında yayılan ilkeler, Türk eğitim sistemini de etkiledi.
1926’da çıkartılan ilkokul programının giriş kısmındaki hüküm değiştirildi. Buna göre bütün dersler arasındaki bilgi, ilişki ve yaşam, toplum çevresinde ve toplu olarak öğretimi esas alacak şekilde düzenlendi. Bunun için eski programda tabiat tetkiki (doğa araştırmaları), mübahasat (karşılıklı konuşmalar) ve coğrafya dersleri ayrı gösterildi. Yeni programda 'Hayat Bilgisi' adı altında toplandı.
Bu ders bütün öğretimin bel kemiği olacak ve diğer dersler buna dayanacaktı. Mihver dersler arasına alınmıştı çünkü. Dolayısıyla Hayat Bilgisi dersi, sınıfta yapay olarak işlenemezdi.
Aksine fiziki ve sosyal çevre ile etkileşerek gerçekleştirilmeliydi. Ancak Cumhuriyet’in ilk yıllarında, ilköğretimin ikinci kademesinde, tedrisat için uygulanan bu durum bir takım girişimlerden dolayı, birinci kademedeki kadar başarılı olamadı.
Bu amaçla 1931-32 öğretim yılında ilköğretimin ikinci kademesinde tabiat bilgisi, fizik, kimya gibi dersler, 'fen bilgisi' adı altında birleştirildi.
1953’te Köy Enstitüleri ve Öğretmen Okulları programında tarih, coğrafya, yurttaşlık bilgisi dersleri altında toplandı. 1997’deyse ilköğretimde sosyal bilgiler ve fen bilimleri dersleri programa alındı.
Tüm bunlar bize çocukların serbest şekilde işbirliği yapmalarını (küme çalışması) esas alan Decroly öğretim yönteminin önemini gösteriyor.
(BD/EMK)
Refaranslar
- https://ligue-enseignement.be/ovide-decroly-homme-passionne-par-lenfance-et-la-pedagogie/
- http://www.histoire-des-belges.be/quelques-celebrites-belges/ovide-decroly
- https://fr.wikipedia.org/wiki/Ovide_Decroly
- http://www.ecoledecroly.be/index.html