Etsu Inagaki Sugimoto, 1874 yılında şu anda Japonya'nın Echigo Eyaletindeki Nagaoka'da doğmuş.
Babası bir zamanlar Nagaoka'da yüksek rütbeli bir samuray memuru olan Sugimoto’nun doğumundan kısa süre önce Japonya’daki feodal sistemin çökmesiyle ailesi de ekonomik olarak bir çöküntü yaşamış.
Doğduğunda bir rahibe olması planlanan Sugimoto, görücü usulüyle abisinin bir tanıdığı olan ABD’nin Ohio eyaletinde yaşayan bir tüccarla nişanlandı. ABD’deki yaşam uyum sağlamak için Tokyo’da bir Medotist okuluna gidip Hıristiyan olmuş. Burada aldığı eğitimi tamamladıktan sonra 1898 yılında ABD’ye giderek nişanlısıyla evlenen Etsu Inagaki Sugimoto, kocası öldükten sonra Japonya’ya dönmüş ancak bu defa da kızlarının eğitimini tamamlaması için yeni ABD’ye gitmiş.
Uzun yıllar New York’ta yaşayan Sugimoto, burada edebiyatla ilgilenmeye başlamış ve Columbia Üniversitesi’nde Japon dili, kültürü ve tarihiyle ilgili dersler vermiş.
Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayımlanan Sugimoto, 1950 yılında vefat etmiş. Yazarın, Christopher Morley’nin teşvikiyle kaleme aldığı “Samuray’ın Kızı”, Ketebe Yayınları’ndan Bülend Ayyıldız çevirisiyle Türkiyeli okurlarla buluştu. Japonya’daki feodal sistemin sonlarında dünyaya gelen bir kız çocuğunun gözünden dönemin Japon yaşam tarzına değinen kitap, Sugimoto’nun otobiyografik eseri olmakla birlikte, Japon modernleşmesinin, ülkenin bir devrini nasıl adım adım kapattığına şahitlik ediyor.
Kitabı yazdığında 51 yaşında olan Etsu Inagaki Sugimoto, kitabı yazmadaki amacını Doğu’yla Batı arasındaki insanları karşılaştırmak olduğunu ifade etse de, “Samuray’ın Kızı”, yüz yıllar boyunca seçkin bir sınıf olarak bilinen samurayların yavaş yavaş köklerinden uzaklaşmasını ve yeni bir hayat tarzının ortaya çıkışını tüm ayrıntılarıyla okura aktarıyor. Japonların modernleşme öncesi yaşamlarını her noktadan dokunan Sugimoto, bir dönem romanından çok daha fazlasını duygusal bir yaklaşım biçimiyle birleştirerek yitip giden geleneklerin, dönemin Japon halkı üzerindeki etkisine ayna tutuyor.
“Samuray’ın Kızı”, tüm bunların ötesinde, yirminci yüz yıl başında tüm dünyadaki cinsiyet eşitsizliğine de satır aralarında serpiştirdiği ufak anekdotlarla dikkat çekerken; romanın bu tarafı, zamanının feminist eserleri arasında yer alıyor.
(BS/EMK)