Batman, Çanakkale, Diyarbakır ve İzmir’den gençlerle şehirlerin hafızasına odaklanarak ortak fotoğraf ve video projeleri üretilmesini amaçlayan Anadolu Kültür ve Diyarbakır Sanat Merkezi’nin yeni projesi Hatırlamak ve Anlatmak için Şehre BAK kapsamında 27 Haziran 2013 Perşembe 18.30’da İzmir Fransız Kültür Merkezi’nde Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’yla ortaklaşa düzenlenen film gösterimi ve söyleşi gerçekleşecek.
2008 yılında İstanbul’dan Anadolu Kültür ve Erivan’dan Altın Kayısı Film Festivali’nin girişimiyle kurulan Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’nun desteklediği Kaybolmayın Çocuklar (Gülengül Altıntaş, 2010) ve Kunduralarımı İstanbul’da Bıraktım (Nigol Bezjian, 2011) filmlerinin gösterimini yönetmenlerin katılımıyla Türkiyeli ve Ermenistanlı sinemacıların ortak yapım deneyimleri üzerine bir de söyleşi takip edecek.
Hatırlamak ve Anlatmak için Şehre BAK projesi kapsamında pazartesi günü yine İzmir Fransız Kültür Merkezi'nde gerçekleşen Birzamanlar Yayıncılık’tan Osman Köker'in “19. Yüzyıldan Bugüne Batman, Çanakkale, Diyarbakır ve İzmir’de Kültürel Çeşitlilik” başlıklı sunumunda tüm azınlıklara ve özellikle Ermeniler’e reva görülen uygulamaların Türkiye için ne kadar büyük bir kayba yol açtığı bir kez daha gözler önüne serildi.
Sinemada ortak yapım, projeler ve deneyimler
Ermenistan Türkiye Sinema Platformu kuruluşundan bu yana 11 filmin üretimine destek sundu. Platform tarafından desteklenen filmlerden ikisinin gösteriminin ardından, yönetmenleri ile deneyimlerini aktardıkları bir söyleşi gerçekleştiriliyor.
Gülengül Altıntaş'ın yönettiği 30 dakikalık Kaybolmayın Çocuklar'da Hrant Dink'in de temelinde çalıştığı ve kalıp büyüdüğü Tuzla Ermeni Yetimhanesi (Kamp Armen) anlatılıyor, belgeselin yapım yılı 2010.
Yönetmen Nigol Bezjian'ın Kunduralarımı İstanbul'da Bıraktım (2011) isimli 64 dakikalık yapımı ise şair Sako Arian hakkında; bir yüzyıl kadar önce atalarının terk etmek zorunda kaldığı İstanbul'a Arian’ın biraz korkuyla ama artık önüne geçemediği bir özlemle yaptığı bir yolculuğa tanık oluyoruz. Nesim Bencoya'nın Görsel-İşitsel Koordinatörlüğünü yaptığı Fransız Kültür Merkezindeki söyleşi Çiğdem Mater'inmoderatörlüğünde gerçekleşecek.
Bir zamanlar çoktular
Pazartesi günü yapılan sunumda ise Osman Köker'in sakin ama etkin üslubuyla resmî tarihte yer almayan azınlıklarla ilgili birçok ayrıntı, köklü Levanten cemaatinin temsilcilerinden Orlando Carlo Calumeno'nun tarihî kartpostal koleksiyonu aracılığıyla tanıtıldı. Yok edilmek istenen dünya mirası Hasankeyf'teki Hıristiyan izlerinden, 30'lı yıllarda Trakya olayları ortalığı kasıp kavurunca Çanakkaleli Yahudiler'in başına gelenlere, Diyarbakır'daki Ermeni Kilisesine ait çan kulesinin minareden daha yüksek olması sebebiyle top atışıyla yıkılmasından, İmroz'daki öğretmen okuluna devam edenlerin köylerde silahlı talim yapmalarına kadar çeşitli gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldık.
1915 soykırımı öncesinde de çeşitli vesilelerle katliamların hedefi olan Ermeniler’in Diyarbakır'daki Gregoryen, Katolik ve Protestan kiliseleri, Keldani, Süryani, Yahudi ve Rum'lara ait ibadethaneler şehrin mozaik dokusuna dair sağlam bir fikir vermiş oldu, Yezidiler'le Şemsiler de cabası. İncelemeye alınan Osmanlı'nın son dönemlerindeki Çanakkale, Ermeniler’in de dahil olduğu kozmopolit bir liman olarak parlarken, insani boyutlardaki yerleşim hem mimari ve kültürel değerleriyle dikkat çekiyor, hem de ticari gücüyle tüm dünyanın ilgisini üzerinde topluyormuş. Fakat Cumhuriyetle birlikte renkli dokusunun parçalanmasından 1970 yılına kadar İmroz adını koruyabilen Gökçeada da fazlasıyla etkilenmiş, Lozan Antlaşmasında belirtildiği üzere Bozcaada’yla özel statüye sahip olmasına rağmen ada karanlık politikalara tabi tutulmuş: İstimlak, Anadolu'dan getirilen yeni yerleşimciler, açık cezaevi, ada ekonomisini batıran hayvancılıkla ilgili kısıtlamalar, askerin kalabalık varlığı, Kıbrıs olaylarının birebir yansımaları, talan ve tecavüzlerle İmrozlu Rumlar bezdirilmiş ve ada bugünkü hazin kaderiyle baş başa bırakılmış.
Sunumda yer alan konulardan biri İzmir'in Sarı Kışlası gibi şehrin mimari dokusuna katkıda bulunan bir binanın niye yıkılmış olduğuydu; tekrar inşa edilmesi ve AVM olarak hizmet vermeye başlaması fikri salonda hararetli tepkilere ve gülüşmelere sebebiyet verdi.
Bir diğer hassas mevzu olan 1922'deki büyük İzmir yangınının kimler tarafından çıkartıldığı konusunda çeşitli tezler ileri sürülse de "Yansın…" dendiği biliniyor. Fakat sonuçta olan özellikle Ermeniler’in mahallesine olmuş, Rumlar’la birlikte evleri, kütüphaneleri, okulları, kilise ve hastanelerinden edilmişler; Kültür Park, namıdiğer Fuar alanındaki bir kilisenin '50 veya '60'lara kadar ayakta kaldığı bilinse de Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Latin Katolikler, Bulgarlar ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelip İzmir'e yerleşen yabancılardan müteşekkil zengin demografik yapı sekteye uğratılarak millileştirmenin temelleri böylece atılmış oldu.
İzmir'in en faal kültürel mekânlarından Fransız Kültür Merkezindeki sunumun izleyicilerinden biri şehirde halen Ermeni olup olmadığını sorunca bir diğeri Müslüman ahaliye karışmış olanları tanıdığını ifade etti.
32.İstanbul Film Festivali, 6. Ege Belgesel Film Günleri ve 6. Documentarist'te yer almış Sonnur Vardar'ın Yolun Başında adlı eserinde de anlaşıldığı gibi Ermeni konusu açık görüşlü gençleri bile zorlamaya devam ediyor, ilginç yapım katedilmesi gereken uzun bir mesafe olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Oysa Anadolu'nun zengin mirası gözönünde bulundurulduğunda geçmişimizi araştırarak Fethiye Çetin'inkine benzer keşiflerde bulunmamız işten bile değil, ne mutlu bize! (MT/HK)
Sinemada Ortak Yapım, Projeler ve Deneyimler: Ermenistan Türkiye Sinema Platformu
Konuşmacılar: Gülengül Altıntaş, Nigol Bezjian, Moderatör: Çiğdem Mater
Tarih: 27 Haziran 2013 Perşembe Saat: 18:30’dan itibaren
Yer: İzmir Fransız Kültür Merkezi, Cumhuriyet Blv. No:152 Alsancak - İzmir
* Fotoğraflar: Kaybolmayın Çocuklar'dan