Milletvekili seçildikten sonra katıldığım ilk eylem Karaburun’a yapılan rüzgar enerji santrallerinin (RES) iptal edilmesiyle ilgili eylemdi. Üzerinden aylar geçti İzmir’in enerji sektörünün yağma hedefinde olması değişmedi.
Türkiye’de kurulu RES kapasitesinin illere göre dağılımında İzmir yüzde 17,18’lik bir orana sahip. İnşa halindeki RES kapasitesinin illere göre dağılımında ise yüzde 21,7’lik oranı tek başına İzmir oluşturuyor. Tam anlamıyla İzmir RES "terörü" yaşıyor.
Peki İzmir her tarafı geniş ve işlevsiz arazilerle örülü, her türlü enerji üretimine müsait verimsiz topraklardan oluşan bir yer mi? İzmir böyle bir kent mi? İzmir bir tarım kenti, bir hayvancılık kenti, bir turizm kenti, tarih kenti, doğa kenti. Rüzgâr potansiyelinin olması, diğer tüm üretim alanlarının ve değerlerinin göz ardı edilebileceği anlamına mı geliyor? Asla!
Karaburun’da karakeçileri, Kemalpaşa’da arıcılığı, Çeşme’de yerleşim yerlerinin 400 metre yakınında insan sağlığını tehdit eden RES’ler, şimdi de İzmir körfezini, Yamanlar Milli Parkı’nı, yaşam alanlarına çok yakın ormanları ve şehri tehdit ediyor. Yakın zamanda ÇED gerekli değildir kararı çıkması çok muhtemel. Toplam 12,5 MWe kapasiteli (7 Adet 1,5 MWe + 1 Adet 2 MWe) 8 türbinin Karşıyaka ve Menemen sırtlarına inşa edilmesi planlanıyor. Bir dönem arkeolojik kazıların bulunduğu alanda yapılması planlanan RES, Emirelam ve Koyundere’nin üst bölgelerinde Karşıyaka’nın Yamanlar’a bakan sırtlarında rahatlıkla görülebilecek.
Daha önce de Karaburun’da, Kemalpaşa’da, Çeşme’de ısrarla belirttiğim gibi; yenilenebilir enerjiye karşı değilim, tam aksine destekliyorum. Ancak doğal enerji ihtiyacının diğer tüm ihtiyaçların ve üretimlerin gözden çıkartılarak yaşam alanlarının orta yerine yapılmasına kesinlikle karşıyım. Eğer kuracağınız RES o bölgede hayvancılığa zarar verecekse buna karşıyım. Verimli tarım arazilerine, canlı ve bitki çeşitliliğine, milli parklara, tarihi dokuya, şehirciliğe, kültürel mirasa, canlıların ve insanların yaşamına zarar verecekse buna kesinlikle karşıyım.
İhtiyacı iyi hesaplayıp kısa vadeli çözümler için uzun vadeli kayıplara kapı aralayamayız. Karşıyaka ve Menemen sırtları Yamanlar Milli Parkı sınırlarındadır. Çok sayıda canlının, bitkinin, su kaynaklarının bulunduğu bir bölgedir. Ayrıca yerleşim yerlerine çok yakın mesafededir. Öyle ki Yamanlar mahallesi santral sahasına kuş uçuşu sadece 1.300 metre uzaklıktadır. Yamanlar mahallesinde insanlar yaşar, orada evler, okullar, çocuklar vardır. Ayrıca RES inşaatı için açılacak yollar orman alanına zarar verecek, çıkacak hafriyat ciddi bir kirlilik yaratacaktır.
Res türbinlerinin yerleşim alanlarının yakınına yerleştirilmesinin insan sağlığı açısından olumsuz etkileri defalarca kanıtlanmıştır. RES türbinlerinin çıkardığı 20 megahertzin altındaki duyulamayan, düşük frekanslı ses, uyku bozukluğu, baş ağrısı, kulak içi organ rahatsızlığı, vertigo, kulak çınlaması, kulakta basınç, sersemlik hissi, baş dönmesi, bulantı, bulanık görme, kalp çarpıntısı, hafıza sorunları, hareket duyarlılığına bağlı panik nöbetleri, uyku bozukluğu ve konsantrasyon eksikliğine yol açmaktadır. Bu etkiler 5 kilometre mesafe içinde oluşmaktadır. Bu etkiler tıpta "Rüzgâr Türbini Sendromu" olarak adlandırılıyor.
Getirip bu insanların tepesine dev rüzgar türbinleri dikmeye kimsenin hakkı yok. Önceliğimiz insanlarımızın ve tüm canlıların sağlığıdır. Bunun yanı sıra çağdaş ülkelerde olduğu gibi kent estetiğinin korunması ve yaşadığımız toprakların geçmişimizi, köklerimizi geleceğe aktarır şekilde korunması da ayrıca önemli bir konudur. Kent merkezinden bakınca İzmir’in dağlarında türbinler değil ağaçlar görmek isteriz. (ZAA/HK)