“İade-i itibar” ifadesi kulağa hoş gelir. Bir parça da huzur verir; zira adalet yerini bulmuş ve yaşanan haksızlık telafi edilmiştir.
Oysa bu ifadede, toplumda itibar alma ve verme gücünü elinde bulunduran odakların olduğu, itibarın bir meta muamelesi gördüğü gizil gerçekliği de barınmaktadır.
Yani itibarın vanalarını kontrolünde tutan odaklar vardır. İtibarlandırma da itibarsızlaştırma da bunların tekelindedir.
Kişi, halk nezdinde itibarlı biri bile olsa, bu odak –ki güç ve iktidarı ellerinde bulunduran kesimlerdir– ile çeliştiği andan itibaren itibarsızlaştırılmaya çalışılır. Musluğundan akmaya başlayan yalanları, iftiraları ve kara çalmaları hayretler içerisinde seyreder.
Tam aksine kişi, halk nezdinde herhangi bir itibarı olmayan, hatta kötü itibara sahip biri bile olsa bu odak ile iyi ilişkiler içerisindeyse itibarlılaştırılmaya çalışılır. Musluğundan akan taltifleri, övgüleri ve yüceltmeleri kibirle seyreder.
İtibarın vanalarının iktidarların kontrollerinde olması son derece sakıncalı ve tehlikelidir. Bu, her türlü keyfi tutuma ve istismara zemin sunar. İktidar istediğinde vanayı bir tehdit aracı olarak kullanabilir ve böylece kişileri, kişiler şahsında da halkı boyun eğmeye zorlayabilir.
Yani itibar, insana ve insanlığa karşı bir silaha dönüştürülebilir.
Bu bağlamda itibar iadelerinin de tam bir tiyatro gösterisi olduğunu belirtmekte fayda vardır.
Şayet itibar, itibarsızlaştıran iktidar tarafından iade ediliyorsa, burada ya itibarsızlaştırma politikası ters tepmiş ve geri adım atmak zorunda kalınmış ya taraflar arasında iktidarın lehine bir uzlaşma sağlanmış ya da itibarsızlaştırılan öznenin çevresi kazanılmak ve muhalif pozisyondan çıkarılmak istenmiştir sonucu çıkar.
Şayet itibar yıllar sonra başka bir iktidar tarafından veriliyorsa bu, ya ilgili öznenin yandaşlarının iktidara gelmiş olmasına ya da o iktidarın ilgili öznenin itibarsızlaştırılmasında bir sorumluluğunun olmamasına yorumlanabilir.
Elbette hakkaniyet ilkesinin dürtmesi sonucunda iade edilen itibarlar da mevcuttur ve her zaman olasılık dâhilindedir. Ama her iade-i itibar da hakkaniyet amacı güdülmeye bilinirken bir parça siyaset güdülebilinir.
Aslolan, itibar vanalarının iktidarların kontrollerinden alınarak halkın kontrolüne bırakılmasıdır. Bu vanalar iktidarların kontrollerinde olduğu müddetçe, bunu kendi muhaliflerine ya da kendilerinden farklı düşünenlere karşı bir silah olarak kullanacaklardır.
Bu da olmuyorsa, muslukları söküp boruları tıkaçlarla kapatmak gerekir. Böylece vanaların işlevleri kalmayacaktır.
Bir general, kızını kaçıranı Çar I. Nikola’ya şikayet eder. Evlenmiş olmalarına rağmen general bu evliliğe razı olmaz. Çar, biraz düşünür, sonra da şöyle buyurur:
“Evliliğin feshedildiğini, kızın bundan böyle bakire sayılmasını ferman ediyorum.” (AB/APK/KU)