Manşette fotoğrafında gördüğünüz gibi, bir sokak sanatçısı İtalya’nın yeni başbakanı, eski Avrupa Merkez Bankası başkanı olan “Süper Mario” lakaplı ekonomist Draghi’yi “Süper Mario” kılığında resmetti. Yeni başbakanın İtalyanlar için ne anlama geldiği, muhtemelen daha iyi anlatılamazdı. O “atanan” bir kurtarıcı ve şimdi kendisinden İtalya’yı kurtarması bekleniyor. İtalya'daki koalisyon hükümeti 26 Ocak'ta istifa etmişti.
Toskana Büyük Dükü Francesco de 'Medici'nin eşinin soyundan gelen bir soylu olan Bayan Draghi “Kocam politikacı değil” diyordu fakat 73 yaşındaki Draghi, Umbria’daki malikanelerinden ayrılıp Roma’daki Chigi Saray’ının ilk katındaki ofisinden kaosun ve belirsizliğin içine dalmayı memnuniyetle kabul etti.
Geçen hafta Draghi kabinede yer alacak isimleri açıkladı. Buna göre toplam 23 bakanlıktan 15’i seçilmişlere ve 8’i teknokratlara verildi. Teknokratların yöneteceği önemli bakanlıklardan bazıları ise şöyle: İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı. Bu bakanlıklarda seçilerek gelenler değil, alanlarında uzman olan kişiler bakanlık yapacak.
TIKLAYINIZ: İtalya'da hükümet krizi
Neden "Süper Mario"?
2011 yılında Draghi Avrupa Merkez Bankası başkanı koltuğuna geldiğinde, AB euro krizinin ortasındaydı. Uluslararası ününe rağmen, atanması başta büyük ölçüde İtalyan stereotiplerine dayanan bir kuşkuculuğa yol açtı. Öyle ki Alman Bild gazetesi bu haberi "Mamma Mia! İtalyanlar için enflasyon, spagettili domates sosu gibi bir yaşam tarzıdır” sözleriyle yansıttı.
Fakat kuşkulara rağmen Draghi'nin olağanüstü performansı, İtalyan ulusal gururunun kaynağı oldu. Draghi, euro krizi tırmanırken Avrupa Merkez Bankası başkanı olarak 2012’de Londra’da krizin seyrini değiştiren İngilizce bir konuşma yaptı ve o meşhur "Euro'yu korumak için ne gerekiyorsa yapılacak. (Whatever it takes) İnanın bana bu yeterli" sözünü verdi. O zamandan beri bu sözleri adıyla beraber popüler kültürde kendine yer ediniyor.
Mario Draghi 'Ne gerekiyorsa yapılacak’ sözünü söylediğinde başta İtalya olmak üzere İspanya, İrlandalı ve Yunanistan da kriz batağına saplanmıştı. Üstelik ekonomik kriz birliğin bütünlüğünü de tehdit ediyordu, Yunanistan’ın AB’den ayrılacağı konuşuluyordu. Dönemin Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi krizden çıkışı meşhur konuşmasıyla başlatmış oldu. O gün sadece krizi bitirmekle kalmadı, aynı zamanda birliği bir arada tutmayı da başardı.
“Euro'yu Kurtaran Adam”
AB'nin kurtarma fonlarından yaklaşık 200 milyar avroyu idare etmesi için göreve getirilen Draghi kadar şanslı ya da belki de şanssız bir başbakan var mıdır, bilinmez. Ancak, Draghi’yi Roma’da zor günlerin beklediği açık. Avrupa Komisyonu'nun cömertçe bu fonu verirken uygulanmasını istediği tartışmalı yapısal reformlar bir yana, salgında Avrupa'nın en kötü performans gösteren ekonomisini de devralacak. Bir yandan da parlamento çoğunluğunu her bir konuda anlaşmaya varmaya ikna etmeye çabalayacak.
Öte yandan, Draghi'nin lehine birkaç şey var. Birincisi, AB’nin kurtarma fonu göz önüne alındığında önceki teknokrat İtalyan hükümetlerinin uygulamak zorunda kaldığı gibi kemer sıkma önlemlerini uygulamak zorunda değil.
İkincisi, hem yurtdışında hem de yurtiçinde inanılmaz bir saygı görüyor; onlarca yıldır hem İtalyan hem de Brüksel siyasetiyle boğuşan ve oyunu nasıl oynayacağını çok iyi bilen bir teknokrat. Zaten başbakan olacağı haberi, Brüksel ve diğer AB başkentlerinde büyük bir rahatlama ile karşılandı. Draghi’nin kurtarma fonunu konuşlandırmadaki başarısı veya başarısızlığı ve kilit reformlara başlama, yalnızca İtalya’nın geleceği için değil, aynı zamanda euronun doğuşundan bu yana AB’nin de bütünlüğü için kritik olacaktır. Avrupa parlamentosunun güçlü Avrupa Halk Partisi grubu başkanı Manfred Weber, "Bu, ülkenin ekonomisine yatırım yapması ve iddialı bir reform planıyla geleceğe hazırlaması için tarihi bir fırsat" diyor. “İtalya'nın tüm üye devletlerden beklediğimiz gibi ödevini yapmasını bekliyoruz. Anlaşmanın açık bir parçası olduğunu unutmayın."
Üçüncüsü ise, gelecek yıl Cumhurbaşkanı Mattarella'nın görev süresi sona erecek ve ülkenin cumhurbaşkanı olarak Draghi’nin adı geçiyor. Bu da diğer parti liderlerinin gelecekteki özlemlerine yönelik o kadar da politik bir tehdit oluşturmadığı anlamına geliyor.
İtalya’nın kurtuluşu AB için neden önemli?
İtalya, Fransa ve Almanya’nın ardından Euro bölgesinin üçüncü büyük ekonomisi, ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana İtalyan siyasetinin değişmeyen tek unsuru, ülkenin koalisyon hükümetlerini bir arada tutma mücadelesi.
Draghi öncesi son koalisyon, AB'nin koronavirüs kurtarma fonundan ülke için ayrılan 200 milyar euro'dan fazla fonun nasıl dağıtılacağı konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle dağıldı.
Ülkenin cumhurbaşkanı Sergio Mattarella, İtalya'nın siyasi partilerini yeni bir hükümet kurmak için bir uzlaşmaya vardırmaya çabaladı, ancak başaramayınca, pandemide yeni bir seçimden kaçınarak Mario Draghi'ye yeni bir hükümet kurma görevini verdi. Draghi'nin tüm siyasi aktörlerle görüşmeye başlamasıyla bu durum ülkede rahatlamaya yol açtı; üstelik Draghi’nin kamuoyunda desteği de bir hayli yüksek. (Yüzde 71 halk tarafından onay oranı)
Siyasi bir geçmişi olmayan bir teknokrat olarak göreve getirilen Draghi’nin halk tarafından onaylanması da parlamentodaki çoğu partinin bu ilk günlerde onu desteklemeye istekli olmasına neden oluyor. Çoğu parti, pandemi ülkeyi ve bununla birlikte siyasi hesapları da altüst ettiği için seçimlere geri dönme konusunda ihtiyatlı davranıyor. Roma'daki pek çok siyasetçi, 2023 ilkbaharındaki seçimlere kadar uzmanlardan oluşan yarı teknokratik bir hükümetin ülkeyi şahlandıracağını düşünüyor.
Draghi’nin yapılacaklar listesi
Draghi’nin acil önceliği pandemiyle mücadele olacak. İtalya'nın aşılama planlarını hızlandırma veya değiştirme konusunda, bu işler Brüksel’e bırakıldığı için, fazla bir manevra kabiliyeti yok. Ancak birkaç hafta içinde sona ermesi planlanan ülkedeki olağanüstü halin uzatılıp uzatılmayacağına karar vermesi gerekecek. Ayrıca, salgın nedeniyle topallayan işletmelerin ve maddi kayba uğrayan ailelerin ayakta kalmaları için ekonomik desteğin nasıl ve ne şekilde genişletileceğini bulmakla görevlendirilecek (yani aileler ve işletmeler için daha fazla teşvik).
Sonra işin zor kısmı geliyor – Brüksel’den gelen yüklü miktardaki paranın nasıl değerlendirileceği meselesi. Bir kısmı kredi ve bir kısmı hibe olarak İtalya'ya yaklaşık 209 milyar euro verilecek, ancak tutarın tamamını eksiksiz almak Brüksel'in İtalya'nın reform önerilerini imzalamasına bağlı. Peki bu reformlar neyi gerektirecek? İtalya'nın düzeltmesi gereken çok şey var, ancak listede ana başlık olarak şunlar var: Daha yeşil bir ekonomiye geçiş, daha iyi altyapı oluşturma, devletin kamu işlevini arttırma ve dijitalleştirme, bürokrasiyi azaltma, işçilere yardımcı olmak için vergi reformları uygulama, hukuk davalarını kısaltmak için yargı reformları ve kapsamlı eğitim reformları. Son olarak listede yıllardır Roma’nın yapılacaklar listesinde yer alan ama yapıl(a)mayan İtalya’nın karman çorman seçim sistemini yeniden biçimlendirmek var.
Milyarlarca euro yardımla ve Draghi gibi bir ekonomistin direksiyona geçmesiyle bile elbette ülkede tüm bu reformların gerçekleştirilmesi çok zor olacak. Bunun nedeni ise İtalyan siyasi ortamının her zamanki gibi parçalanmış olması ve birçok partinin politika öncelikleri konusunda taban tabana zıt olması. Şimdilik herkes Draghi'yi destekliyor gibi görünüyor, ancak bunun muhtemel sebebi Draghi’nin kamuoyunda suskunluğunu koruyarak reformlarının ne olacağı konusunda detaylı hiçbir şey söylememesi. Kılıçlar, fikirler dillendirildiğinde çekilecek. Tarihsel olarak, ilk 6 ila 12 ay, teknokratik hükümetler için hedeflerine ulaşmada çok önemlidir. Bu, yeni hükümeti kurmak için bir güven oylaması yapılır yapılmaz saatin işlemeye başlaması anlamına geliyor.
(NÖ)