Londra'daki St Pancras istasyonundan. (Fotoğraf: Mike Bird / Pexels)
Şöyle bir düşünün... Bir ay boyunca hemen her hafta fazla mesai yaptınız, işvereniniz istedi diye işten geç çıktığınız, öğlen yemeğine çıkamadığınız ya da mesai saatlerinin dışında çalıştığınız günler oldu.
Gelin görün ki ay sonunda elinize geçen maaşınızda da sonrasında gördüğünüz maaş bordronuzda da bunların hiçbirinden eser yoktu.
Yok hayır, bugünlerde Türkiye'de çokça tartışılan ve hepimizin muzdarip olduğu "vergi dilimi" uygulamasından bahsetmiyorum.
Bahsettiğim, şüphesiz Türkiye'de de olan, fakat özellikle ABD'de belli bir kavram üzerinden tartışılan başka bir konu: Maaş/ Ücret hırsızlığı.
Hırsızlık şüphesiz ağır bir itham.
Öte yandan, çalışanların - bazen farkında bile olmadan - maruz bırakıldıkları emek hakkı ihlalleri öyle bir boyuta varabiliyor ki ortaya çıkan durum için hırsızlık demekte pek de bir beis kalmayabiliyor.
O zaman gelin Türkiye'yi şimdilik bir kenara bırakıp 'dünyadan bir not' olarak ücret hırsızlığının ne olduğuna, ne boyutlara ulaşabildiğine ve emekçilerin bu durum karşısında ne yaptığına ABD örneği üzerinden bakalım.
Ücret hırsızlığı hangi şekillerde karşımıza çıkıyor?
Ücret hırsızlığının (wage theft) ne olduğunu kabaca bir tanımla tarif etmek gerekirse "işverenin kanuna göre ödeme yapmaması" ya da "işverenin size borcu olanı vermemesi" olduğunu söyleyebiliriz.
Forbes dergisinin örneklendirdiği üzere, ücret hırsızlığı emekçilerin karşısına pek çok farklı şekilde çıkabiliyor. Birkaç örnek:
➝ Defalarca düzeltilmesini istemenize rağmen maaşınızın yanlış yatması.
➝ Yemek molasına çıkamamanız ya da işten çıkış saatiniz gelmiş olmasına rağmen çalışmaya devam etmek durumunda kalmanız.
➝ Patronunuzun mesai saatleri dışında çalışmanızı istemesi.
➝ İşyerinizin çalışma durumunuzu veya titrinizi yanlış bildirmesi, bu durumun da sizi asgari ücret ya da fazla mesai ücreti almaktan alıkoyması (Örneğin, bir firma için üstlenici olduğunuz, yani başka bir çalışanın işini yaptığınız, ama çalışanlarla aynı imkânlardan faydalanamadığınızda).
➝ Kendi paranızla işveren için bir şey satın almanız, ama işverenin size bu parayı geri ödememesi.
➝ İşten ayrıldıktan sonra son maaşınızın ödenmemesi.
Tespit etmek her zaman çok kolay değil
Ücret hırsızlığını problematik kılan noktalardan biri ise yukarıda da gördüğümüz gibi bu hırsızlık türünün pek çok şekilde karşımıza çıkabilmesi, fakat bunların bazılarının tespit edilmesi zor durumlar olması.
California'daki Önce Çalışanlar İş Hukuku bürosu kurucusu - avukat Jonathan LaCour'un sözleriyle ifade etmek gerekirse:
"Bazen bunu tespit etmek kolaydır, örneğin işveren size fazla mesailerinizi ödemiyordur, onun yerine her zamanki maaşınızı alıyorsunuzdur.
"Fakat maalesef ücret hırsızlığı bazen çalışanın tespit etmesinin zor olduğu biri durum olabilir ve bilançodaki nihai kâr-zarar hanesini şişirmeye çalışan işverenler onlarca, hatta yüzlerce çalışanın emeğini çalabilir."
Her yıl ortalama 50 milyar dolar ücret hırsızlığı
Bu "onlarca, hatta yüzlerce çalışan" ifadesi ilk okuyuşta biraz abartılı gelmiş olabilir. Öyle olmadığını görmek için bazı verilere göz atalım.
Örneğin, Demokrat Partili Temsilciler Meclisi üyesi Rosa L. DeLauro'nun 2022 yılının ilk aylarında verdiği "Ücret Hırsızlığını Önleme ve Maaş Telafisi" yasa teklifinde paylaştığı verilere göre, ABD'deki işverenlerin her yıl işçilerinden 50 milyar dolar ücret hırsızlığı yaptığı tahmin ediliyor.
En az 10 yıldır iş hayatında olan ABD'li yurttaşların ise yaklaşık yüzde 40'ı bu süre içinde en az bir kere bu durumu yaşadıklarını söylüyor.
Wage Justice (Ücret Adaleti) internet sitesinin paylaştığı veriler de Los Angeles'ın "ABD'nin ücret hırsızlığı başkenti" olduğunu ortaya koyuyor. Buna göre, Los Angeles'ta her yıl 1,4 milyar dolar ücret hırsızlığı yaşanırken, listede ikinci ve üçüncü sırada olan Chicago ve New York ile birlikte düşünüldüğünde toplam çalınan rakam 3 milyar dolara ulaşıyor.
Farazi rakamları bir kenara bırakıp somut bir örnek vermek gerekirse, Forbes dergisini hatırlattığı şu vakaya bakabiliriz:
"San Francisco'daki 200'ün üzerinde Burger King çalışanı asgari ücret ya da fazla mesai ücreti olmadan, zaman zaman ise mola vermeden çalışıyordu. Şirket, buradaki tüm şubelerini ya sattı ya da kapattı, fakat işçilere halen 1,9 milyon dolar borcu bulunuyor."
En çok kimler ve hangi sektörler etkileniyor?
Ücret hırsızlığını en çok hangi sektörlerde yaşandığına ve kimleri etkilediğine baktığımızda ise işin içine çoğu zaman eşitsizliğin girdiğini, dezavantajlı grupların bu durumdan daha çok etkilendiğini görüyoruz.
Business Insider'dan Paul Kim'in aktardığına göre, ABD Çalışma Bakanlığı'nın 2021 verileri, yapılan ücret hırsızlığı şikayetlerinin en çok iki sektörden geldiğini gösteriyor: Önce gıda, ardından inşaat sektörü. Bu iki sektörü ise perakende, tarım ve sağlık sektörü izliyor.
Dahası, ücret hırsızlığı asgari ücretli işçilerin yanı sıra kadınları, beyaz olmayan ABD'lileri ve göçmenleri özellikle daha fazla etkiliyor.
Los Angeles Üniversitesi (UCLA) Emek Merkezi'nden Saba Waheed, bunu şöyle açıklıyor: "Bazı düşük maaşlı sektörler ücret hırsızlığı yaşamaya daha eğilimli. Çünkü bu alanlarda seslerini çıkarmakta daha çok tereddüt edebilen veya haklarını bilmeyebilen daha kırılgan işçiler var."
İşçiler haklarını aramak için ne yapıyor?
ABD'de ücret hırsızlığına maruz kalan işçilerin izleyebilecekleri bir yol, Çalışma Bakanlığı'na başvurmak.
Bu başvuruları değerlendiren Bakanlık, 2017-2020 döneminde toplam 3 milyar dolarlık bir ücretin işçilere geri ödenmesini sağlamış. 2021 yılında geri ödenmesini sağladığı toplam miktar ise 230 milyon dolar.
Yine daha somut bir örnek üzerinden ilerlemek gerekirse, ABD çapında toplam 242 şubesi bulunan Kuzey Carolina merkezli donut (tatlı çörek) ve kahve zinciri Krispy Kreme örneğini verebiliriz.
Business Insider'ın haberine göre, Çalışma Bakanlığı'nın "yaygın ve sistematik" bir şekilde çalışanlarına hak ettikleri ödemeyi yapmadığını tespit ettiği şirket, Bölge Hakimi Rebecca Grady Jennings'in onayladığı muvafakat metni uyarınca, 516 çalışanına daha önce ödemediği fazla mesai ücretleri için tazminat dahil toplam 1,1 milyon dolar ödemeyi kabul etti.
Bu ise bazı çalışanların Krispy Kreme'den kişi başı 13 bin doların üzerinde bir miktarı geri alabileceği anlamına geliyor.
Sahip olduklarınız, bizden çaldıklarınızdır
ABD'de yaşanan ücret hırsızlığı durumunu ele almaya çalıştığımız bu yazıya son verirken belki bir noktanın altını tekrar çizmekte fayda var.
Bu yazıda her ne kadar ücret hırsızlığını ABD'de yaşananlar üzerinden ele almaya çalıştıysak da - bu şekilde kavramsallaştırılsın ya da kavramsallaştırılmasın - ücret hırsızlığı ne yazık ki Türkiye'de de sık karşılaşılan, çoğu zaman sistematikleşmiş bir durum.
Tevekkeli değil, Türkiye işçi sınıfının bu ve bunun gibi durumlar karşısında kullandığı, yıllar geçse de geçerliliğinden hiçbir şey yitirmeyecek bir slogan var: "Sahip olduğunuz servet, bizden çaldıklarınızdır."
O zaman, bitirirken, hep birlikte tam yerine rast gelen başka bir sözü daha hatırlayalım: "Zincirlerimizden başka kaybedecek neyimiz var?"
Dünyadan kısa kısa...Bir hatırlatma: Ruh sağlığı desteği lüks değil, insan hakkıdır
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) 11 Aralık tarihli twit'inde hatırlattı; biz de buradan tekrar hatırlatmış olalım: "Herkesin, özellikle de savaşı yaşayan, zulüm korkusu içinde olan kişilerin ruh sağlığı desteğine erişebilmesi gerekiyor. Ruh sağlığı desteği lüks değil, insan hakkıdır." Birkaç fotoğraf: Yılbaşını savaş altında karşılayan Ukrayna
Rusya işgalinin 24 Şubat 2022'den bu yana devam ettiği Ukrayna'nın İçişleri Bakanlığı Danışmanı Anton Gerashchenko, Harkiv'de bir metro istasyonunda yapılan Noel/ yılbaşı hazırlıklardan fotoğraflar paylaştı. Fotoğraflar, savaşa rağmen hayatın devam ettiğini, umudun şu an belki de hiç olmadığı kadar elzem olduğunu gösterir cinsten. Bir yıl biterken: 2022'nin kahramanları, İranlı kadınlar
ABD'nin TIME dergisi, Jîna Mahsa Amini'nin ölümüyle başlayan protestolar sürerken, "özgürlük için savaşan" İranlı kadınları "Yılın Kahramanları" olarak seçti. |
(SD)