Çocuğun cinsel istismarı suçu ile ilgili değişiklikleri içeren “Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı” 9 Nisan 2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuldu.
16 Nisan'da Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nda görüşülen tasarı bugün Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda yine tali olarak görüşüldükten sonra 18 Nisan Çarşamba günü esas komisyon olan Adalet Komisyonu'nda ele alınacak.
Tasarı birden fazla Kanun’da düzenleme yapıyor. Çok iyi düzenlemeler de var, üzerinde biraz daha çalışılması gerekenler de. Ancak, herşeyden önemlisi Tasarı’nın esas düzenlemek istediği cinsel istismar suçunun cezası ile ilgili hükümler.
İki tespit
15 yaşını dolduran çocuklar için düzenleme yok
Öncelikle şu iki tespiti yapmak gerekir:
1) Tasarı çocuğa yönelik cinsel istismar eylemlerinin hepsini içerecek biçimde cezaları ağırlaştırmıyor. Sadece 103. madde ile düzenlenen 15 yaşını doldurmamış çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarının bazıları için cezanın miktarını arttırıyor ve müebbet ya da ağırlaştırılmış müebbet cezası getiriyor.
Bazı suçlarla ilgili, özellikle de 15 yaşın dolduran çocuklara yönelik cinsel istismar suçları ile ilgili bir düzenleme yapılmıyor. Bu da, açıkça cinsel istismar olan öğretmen veya baba gibi kişilerin eylemlerinin “reşit olmayanla cinsel ilişki” kapsamında değerlendirilmesine devam edileceği anlamına geliyor.
Dolayısıyla, rızanın söz konusu bile edilemeyeceği istismar vakalarında, mağdur çocuğun rızasının varlığının tartışılmasına ve 104. maddede öngörülen cezaların azlığı nedeniyle de indirim ve erteleme ile faillerin hapis cezasının infazına geçilmeden serbest kalmasına devam edilecek anlamına geliyor.
TCK, çocukları da fail görüyor
2) Bir diğer önemli sorun da, Türk Ceza Kanunu’nun çocukları da istismar suçunun faili olarak görmesi. Oysa istismar, yetişkin tarafından işlenebilecek bir suç. Bunun sonucu olarak da, çocuklar gelişimlerinin bir parçası olan eylemler sebebiyle ağır ceza tehdidi ile karşı karşıya kalıyor.
Çözümler
Bu iki sorun da çözümsüz değil:
18 yaşına dek tüm çocukları kapsamalı
1) Çocuğun cinsel istismarı başlığı altındaki düzenleme, failin yetişkin olması durumunda 18 yaşına kadar bütün çocukları kapsayacak biçimde yapılmalı.
Ceza sorumluluğu değil güvenlik tedbiri sorumluluğu
2) Akran çocukların cinsel davranışları, ceza sorumluluğuna değil, güvenlik tedbiri sorumluluğuna tabi tutulur.
Öncelik alternatif tedbirlere
3) Türk Ceza Kanunu’nun 31. Maddesinde yapılacak bir düzenleme ile çocuklar için cezaların son çare olması prensibi benimsenmeli. Akranlık için de iç-beş yaşlık bir sınır belirlenmeli.
Çocukların bir suçun şüphelisi veya sanığı olduğu hallerde soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin esası belirliyor. Buna göre 12 yaşını doldurmuş, 18 yaşını doldurmamış bir çocuğun ceza sorumluluğu varsa ve eylemi gerçekleştirdiği ispat olmuşsa, hakimin verebileceği tek karar var, o da ceza. Kısa süreli cezaların başka yaptırımlara çevrilmesi veya cezaların ertelenmesi ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi alternatifler olsa da bunlar hep cezalandırmaya ilişkin yöntemler.
Oysa Çocuk Hakları Sözleşmesi ve çocuk adaletine ilişkin prensipler, her durumda önceliğin alternatif tedbirlere verilmesini öngörür. Örneğin eğitim, tedavi, meslek edindirme, çocuğa ya da aileye rehberlik gibi yöntemlerdir bunlar.
18 yaşından önce evlilik olmamalı
4) Evlenme ehliyeti yaşı onsekiz olarak düzenlenmeli ve "erken evlendirme" suçu tarif edilmeli.
Çocukların doğası
Ancak çözümün anlatılması da anlaşılması da pek kolay olmuyor ne yazık ki. Bu çözüm dile getirildiği anda, “çocuklar arasında cinsel ilişkinin serbest bırakılmasının istendiği”, “ahlaksızlığın teşvik edilmeye çalışıldığı” zannediliyor.
Oysa sadece, çocukların doğaları gereği, her şeyi olduğu gibi cinselliği de öğrenmek için bazı denemeler yapmaya ihtiyaçları olduğu ve bu ihtiyaca eğitim ve danışmanlık ile çözüm bulunabileceği söyleniyor.
Bu tür denemelerin, çocukların sağlıkları ve gelişimleri açısından zararlı olduğu düşünülüyorsa, yöntem çocuğun cezalandırılması olmasa gerekir. İki çocuğun el ele tutuşmalarını veya öpüşmelerini engellemek için, hakimin devreye girmesi, yargılama yapıp, ceza vermesi size de yöntem olarak garip gelmiyor mu?
Müebbet hapis cezası tehdidi
Çocukların doğasından söz edince, bu sefer de "o zaman evlensinler" önerisi ile karşılaşılıyor. Babası tecavüz ettiğinde “cebir, tehdit yok, olsaydı bağırırdı” diyerek, açık ve ağır istismarı “reşit olmayanla cinsel ilişki” sayan Kanun ve bunu yadırgamayan toplum, akran iki gencin öpüşmesini ahlaksızlık kabul ediyor.
Yetişkin bir insanın, hatta bir öğretmenin 18 yaşından küçük bir çocuk ile hatta öğrencisi ile evlenmeye niyetlenmesinde bir sorun görmüyoruz, ama cinselliği öğrenmeye çalışan çocuklar doğru bilgiye ve yönlendirmeye sahip olmadıkları için, nesilden nesile aktarılan oyunları denediklerinde karşılarına müebbet hapis cezası tehdidi ile çıkıyoruz. Bunun ahlak olmadığını da, ahlakın böyle korunamayacağını da hepimiz biliyoruz.
Çocukların, öğrenme ve deneme ihtiyaçlarını "ahlaka uygun" yapmalarının yolu eğer evlenme ise, neden yaşıtları ile sınırlandırılmıyor da yetişkine de açık bir olanak haline getirilmeye çalışılıyor?
Bunun çocuğun korunması ile de ahlakın korunması ile de bir ilgisi bulunmadığını anlamak için geçmişten çıkarılabilecek dersler var. Osmanlı’da çocuk evlilikleri ile ilgili bir araştırmada, Anadolu’da çocuk evlilikleri çocuklar arasında yapılırken, İstanbul’da ‘ağa’, ‘bey’ diye anılan yetişkinlerin çocuklar ile evlendikleri tespit edilmiş. 1819 yılında yapılan bir araştırmanın raporunda, cinsel ilişkiye girme olgunluğu ile evlenme olgunluğunun aynı olmadığı, görüşü ileri sürülmüş.[1]
Çocukların cinsel kimliklerinin oluşmaya başlaması, cinsel ilişkiye girebilir hale gelmeleri, çocuk doğurma, bakma ve evlilik birlikteliğinin getirdiği sorumlulukları taşıma olgunluğuna eriştikleri anlamına gelmediğini hem bilimsel veriler ortaya koyuyor, hem de günlük hayatta yaşanan çocuk mağduriyetleri.
Evlenmeye bağlı cezasızlık sorunu
Çocuklar, cinsel davranışları sebebiyle ağır ceza tehdidi ile karşı karşıya kalmasınlar denirken, toplum ve hukuk bu davranışlar karşısında kayıtsız kalsın denmiyor. Bu davranışlar ile eğitsel nitelikli yaptırımlar ve tedbirler ile ilgilenilsin, ceza uygulayarak çocuklar için anlamsız ve zarar verici müdahalelerden kaçınılsın deniyor.
Aynı zamanda da, çocukların erken yaşta evlendirilmelerini ve özellikle de yetişkinler ile evlendirilmelerinin önünü açacak herhangi bir düzenleme yapılmasın deniyor. Bu tehlikeye karşı dikkatli olmak gerekiyor. Böyle bir düzenlemenin, önemli teknik sorunlar da içereceğine de dikkat etmek gerekiyor. Aynı cinsiyetten çocuklar arasında veya birden fazla çocuğun katılımı ile gerçekleşen eylemlerde, bu yöntemin uygulanamayacak olması nedeniyle eşitlik ilkesiyle çelişkili bir sonuç doğar.
Eğer evlenmeye bağlı cezasızlık getirilemeye kalkılacak olursa, hangi cinsel suçun evlenme ile cezasız kalacağının belirlenmesinde de sorunla karşılaşılaşılacaktır. Sadece organ ve sair cisim sokulması hali için öngörülecek olursa, tecavüz eden evlenerek cezasız kalacakken, ona göre daha hafif olan öpme eylemini gerçekleştiren için böyle bir olanağın olmaması kabul edilemez. Öte yandan, öpüşen iki çocuğun evlenmek zorunda kalmaları, her ikisi için de çok ağır bir ceza olur. Dolayısıyla, bu yöntemin adil ve çocuğun yararına uygun bir kullanım biçiminin olmadığını anlamalıyız.
Cinsel suçlarla ilgili düzenlemelere ilişkin öneriler 2000’li yılların başlarından beri, her yasalaşma çalışması sırasında ve sonrasında gündeme getirilmesine rağmen yasa koyucuları ikna etmek mümkün olamadı. Sonuç; 14 yılda üç Anayasa Mahkemesi iptal kararı, üç değişiklik, mağdur binlerce çocuk ve memnuniyetsiz toplum oldu. Bu sefer bu fırsatı doğru kullanalım. (SA/BK)
[1] Yahya Araz, “Osmanlı İstanbul’unda Çocukluk, Çocuk Evlilikleri ve Cinsellik Yaşı Üzerine Bir Değerlendirme/Cinsel İlişkiye Uygundur Lakin Kendi Adına Konuşamaz!” Toplumsal Tarih Dergisi Sayı: 274 Ekim 2016, sf. 42