Yanlış soru
Şimdi soru şu: Ne yapmalı da radikal İslami sağın önünde bir baraj oluşturmalı ?
Sorunun yanıtı da, genellikle, "seçim mühendisliği " çalışmalarıyla bulunmaya çalışılıyor. "Seçim barajı zaten gereğinden çok yüksek. Daha da yükseltilemez. O halde, iki turlu seçim sistemini uygulayarak, hiç olmazsa ikinci turda radikal partileri saf dışı bırakabilir miyiz?" "Seçimlerde yeterli oy alamayan sistem partilerini , seçim mühendisliği marifetiyle, Mecliste çoğunluk oluşturacak hale nasıl getiririz ?"
Peki, sistemi bu hale getirenleri Mecliste çoğunluk yapmaya çalışarak hangi ülke sorununun çözümünü sağlayacağız?
Sistemin sorunlarının merkez sağda, merkezde ve merkez solda yer alan siyasal partilerin yetersizliğinden, ülke sorunlarını çözecek politikaları üretmede gösterdikleri beceriksizlikten ve duyarsızlıktan, kirlenmişliklerinden, eskimişliklerinden kaynaklandığı kabul edilse, çözüm de belki başka yerlerde aranabilecek. Soruyu yanlış sorarak getirilecek çözümün çözüm olmadığı görülmek istenmiyor.
Temsil Sorunu
Türkiye'nin elbette bir temsil sorunu var . Seçim barajının % 10 gibi yüksek bir oran olması, aslında pek de küçük sayılamayacak siyasal partilerin bile Meclis dışında kalmasına yol açıyor.
Milletvekillerinin seçim çevrelerine yani illere dağıtımında da sorunlar var . Kırsal Türkiye kentsel Türkiye'ye göre Mecliste çok daha ağırlıklı olarak temsil ediliyor. Bazı illerde milletvekili seçilebilmek için 10.000-20.000 oy almak yeterliyken bazı seçim çevrelerinde 150.000 oy seçilmek için zar-zor yetiyor. Bu eşitsiz temsil sorunu ise pek dikkati çekmiyor.
Seçim harcamalarına bir tavan getirilmemesi, partilerin ve adayların seçim harcamalarının belirlenecek bir tavanı aşıp aşmadığının etkili bir denetiminin öngörülmemesi, seçim kampanyaları sırasında siyasal partilere ve adaylara yapılacak bağışların sınırı ve denetiminin öngörülmemesi halkın parlamentoda temsilini olumsuz etkileyen faktörler. Mecliste halk mı temsil edilmeli sermaye mi ? Bu soruya verilecek yanıt, bu konularda yeni düzenlemelerin yapılıp yapılmaması gerektiğini belirleyecek.
Devlet yardımı
Bir başka sorun siyasal partilere yapılan devlet yardımı ile ilgili. Bugün, % 7'nin üzerinde oy alan ya da Mecliste 3 ve daha fazla milletvekiline sahip olan siyasi partilere, yasada öngörülen oran ve miktarlarda mali yardım yapılıyor. Başkaca bir koşul gerektirmeyen bu yardım, siyasal parti sistemini yaralayıcı etkilerde bulunuyor. En başta, yalnızca devlet yardımı alabilmek için, üç milletvekilini arasına alanlar siyasal parti kurabilirler. Mevcut siyasal partiler, ülke sorunlarına çözüm arama zahmetine girmek yerine, "küçük dükkanlarını" muhafaza edip devlet yardımı almakla yetinebilirler. Öyle ya, trilyonlarla ölçülen parayı, bazıları holding sahibi bile olsalar kazanmayı umut edemeyebilirler. Üstelik bu kadar parayı devletten alıp oturmak için TBMM'ye girmek bile gerekmiyor! O halde, yapılacak devlet yardımının koşullarını mutlak surette gözden geçirmek ve parti üyelerinin ödedikleri "gerçek" aidatlara endekslemek te yarar olabilir. Bu sorun, ciddi bir biçimde tartışılıp yeniden düzenlenmeye muhtaçtır.
Bir başka sorun, genelde düşüncenin ifadesi özgürlüğünün, özelde farklı düşüncelerin siyasal parti halinde örgütlenmesi ve propaganda özgürlüğünün önündeki engellerle ilgilidir. Siyasal parti özgürlüğü dar bir alana sıkıştırılmıştır. Bu dar alanda, siyasal partiler, birbirlerine benzer önerileri tekrarlamaktan başka bir şey yapamamaktadır. Seçmen ise, siyasal partilerin gerçek programlarını gerektiği gibi öğrenebilme hakkını kullanamamaktadır. Bu durum, ya seçmeni sandıktan uzaklaştırmakta ya da sağlıklı seçim yapma olanağını ortadan kaldırmaktadır. Seçim sistemiyle doğrudan ilgili görülmeyebilecek olan bu özgürlük sorununun da çözümlenmesi gereği ortadadır.
İki Turlu Seçim
Yukarıda anılan sorunlara değinmeden, "oyların değerlendirilmesi" üzerine yapılacak tartışmalar, siyasal partilerin gerçekten siyaset üretmesini sağlamayacağı gibi, ortaya atılan iki turlu seçim formülü başka sakıncaları ortaya çıkarabilecektir.
İki turlu seçim nasıl olacak? Her halde, seçim çevresi tek milletvekilinin seçileceği çevreler haline getirilecektir. İlk turda adaylardan herhangi birisi % 50+1'in üzerinde oy alamazsa ikinci tura kaç aday/parti katılacaktır? Bunun için bir asgari oy oranı mı belirlenecek yoksa aday/parti sayısı mı sınırlandırılacaktır?
İki turlu seçim, hedef alındığı gibi radikal partileri saf dışı bırakacak mıdır? Yoksa, radikal siyasi partiler, güçlerini birleştirerek ılımlı partiler i siyasetten silecek midir? İkinci tura iki aday/parti kalacaksa, bunun ikisinin de aşırı sağ aday/parti olmayacağının güvencesi var mıdır? İkinci tura ikiden fazla aday/parti kalacaksa, merkez sağ ile merkez solun çatışmasından radikal sağ yararlanmayacak mıdır?
Öte yandan, seçim çevresinin tek milletvekili seçecek küçük çevreler olarak belirlenmesi, seçimde, en azından ülkenin önemli bir bölümünde, aşiret, mezhep, tarikat, etnisite ve paranın belirleyiciliğini önemli ölçüde artıracaktır. Demokrasi kültürünün eşit düzeyde gelişmediği, özgür bireyleşmenin tamamlanamadığı, insanlarımızın hala tam olarak yurttaşlık bilincine kavuşamadığı ülkemizde, iki turlu bir seçimin temsil sorununu çözeceğini ve hedeflendiği gibi aşırılıkları törpüleyeceğini iddia etmek son derece zordur.
Yaşanan siyasal dağınıklık ve istikrarsızlığın giderilmesi, salt seçim mühendisliği yaparak sağlanamaz. (ZÜ/EK)