Fotoğraf: İstasyon Dergisi'nin sayfasından alındı.
Farsların şeb-î yelda, biz Kürtlerin şeva yalda veya şevçile olarak bildiğimiz koca bir yılın en uzun gecesi seçilmişti İstasyon Dergisi okur-yazar buluşması için.
Maltepe Belediyesi'nin geniş Kültür ekibi, Nurten-Ulaş-Burcu Geroğlu’lar ile birlikte 27. sayısını yayınlayarak ikinci yaşını kutladı(k) belediyenin Türkan Saylan Kültür Merkezinde.
İstasyon Dergisine yazdığım için ben de konuktum. Yetkin Dikinciler’in harika performansı ve Ferhat Livaneli müzik orkestrasının ritmiyle adlarıyla müsemma öte yakaya göçmüş edebiyatçıların sahneden sırasıyla geçişiyle şarkılar, sözler, kelamlar peşpeşe akıp geçti.
İstasyon yazarları da konuştu tabii ki. Zülfü Livaneli, Ataol Behramoğlu, Yaşar Seyman, Ahmet Telli, Şükrü Erbaş ve …
Pelin Batu’nun geceyi baştan sona alıp götüren sunumuyla ben de hayli uzaktan gelen dergi yazarı kimliğimle gecenin final konuşmasını yaptım.
Farklı bir şeyler olsun istedim kelama dair. Malum bilinen bir hâldir: “En uzun seyahatler dahi ilk adımla başlar” derler, doğrudur.
Bir de bu sözle örtüşen bir başka söz vardır: Menzile ulaşmak için yürürken yolun başında bir süre başkasının pabuçları ile yürümeyi denemek…
Sanırım burada tüm ötekileştirilenler, yok sayılanlar için bir empatiden yola çıkmanın gereğine işarettir aslolan. Öyledir de!
Malum bir çift pabuç iki tekten oluşur. Aslolan iki tekin uyumudur. Sanki şöyle mi yapmalı; teklerden biri yürüyüşü gerçekleştiren pabuç sahibin, diğeri ise ötekileştirilenin pabucu olsa! Yürürken ritm-tempo-ahenk bir tekten öteki tekin ayağına dolaşmadan birlikte yürünse.
Bu mealde onca sözü neden dedim, şimdi bunları niye buraya yazıyorum ki sahi! Gerekli de ondan.
Gündelik hayatın akışkanlığı içinde muktedir ya da muhalif kimliklerimizin zırhına, koruma kalkanına sığınılarak o kadar çok egemen / ezici / yok sayıcı / retçi-inkârcı diller-yürüyüşler “doğal hâl”imizmiş gibi orta yere boca ediliyor ki!
İşte aslolan buna parmak basmak!
Malum İstasyonlar birer durak. Ordan bir yerlere taşınır insanlar. Ordan yürünür bir yerlere.
Ve düşündüm trenlerin çıkış noktası gardır, duraklar ise istasyon. Her bir istasyon size kendini, indiğiniz ya da bindiğiniz yerin hikâyesini fısıldar. O hikâyelerdir ki size “yolluk” kabilinden yoldaşlık eder.
İstasyon, evet altı üstü bir belediyenin çıkardığı henüz üçüncü yaşına 27. sayısıyla yeni girmiş bir edebiyat, kültür, sanat dergisi. Ama içeriği kültürün engin kucaklayıcı diliyle adresine ulaşmaya çabalayan bir dil. Niyeti de öyle…
İlk kez tanıştım Maltepe Belediye Başkanı değerli Ali Kılıç ile. Özel sohbetimizde belediye olarak Maltepelilere kazandırdıkları Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nden de heyecanla söz etti. Sadece İstasyon dergisinin değil kültür sanat alanının kadın emekçilerinin adlarını birer birer saydı…
Felsefeci, yazar ve Gine devriminin önderi Amikcar Cabral Ulusal Kimliğin oluşumu, ayakları üzerinde durabilmesini ve talepkâr bir hâle evrilmesini “kültürel varoluş”a bağlar. Bu bağlam çok anlamlıdır. Sığ siyasetlerin bütün gürültü patırtılarına, günü kurtarma çığırtkanlıklarına rağmen kültür politikalarında kendi itiraflarıyla “başarısız” olduklarını dillendirmeleri boşuna değil!
Bu sebeple Maltepe belediyesinin İstasyon Dergisi buluşması ekseninde bu yazdıklarımın, orada söylediklerimin bir istasyondan bir yerlere yürüyüşün ritmik, ahenkli menzil farkındalıklı bir tercih olduğunun altını çizerek; İstasyon Dergisine nice yaşlar, uzun erimli ömürler diliyorum…(ŞD/EMK)