Şüphesiz bu araştırmanın sonuçları bir çok farklı yoruma açık. Yöneticiler açısından baktığınızda İstanbul'un sorunlarını bu sonuçlarla yorumlamak mümkün. İstanbul'daki doğa ve kültür tahribatını, projelerin kalıcı olamamasını, kuralların uygulanmamasını buna bağlamak mümkün. Hatta bazıları için "biz eskiden..." diye başlayarak, geçmişi hasretle anmak da mümkün. Araştırma, sonuçları itibarıyla bu yorumlara güçlü bir destek veriyor gibi gözüküyor.
İstanbullulara şehir kültürü kazandırmak
Yerel yönetim açısından bu sorunu -başka sorunlarda da olduğu gibi- bir projeye dönüştürmek de mümkün. Nitekim belediyenin "İstanbullulara İstanbulluluk kazandırmak" için başlattığı yeni bir proje var.
Bu projeyi kamuoyuna anlatmak için Başkan Ali Müfit Gürtuna televizyon programına çıktığında, bütün yorumcular ve proje katılımcıları, önceden söz birliği yapmış gibi "İstanbulluların İstanbul'u tanımadığı, İstanbulluluk kültürünün kalmadığı"ndan sözettiler. Uzmanlara, aydınlara, İstanbul duyarlılığını taşıyan kişilere göre de, "İstanbullulara şehirlilik kültürünün kazandırılması gerekiyor."
İlginç bir konu yıllardır 'aydın duyarlılığı' olarak adlandırılan hissiyatın büyük olasılıkla bu kesimin dışındaki insanların oyunu alarak seçilen kişilere de sinmesi. Ne de olsa yerel yöneticiler sorunları görmek ve çözümler geliştirmek zorundalar.
Siyasal topluma katılım imkanları
Oysa bu araştırmadan başka bir sonuç çıkarmak, tespitleri ve yerel yöneticileri etkilediği için bu sevinmemiz gereken "aydın duyarlılığı"nı başka bir türlü de yorumlamak mümkün:
İstanbulluların büyük bir bölümü belediye projelerinin, kararlarının birilerine para kazandırmak dışında, kendilerini çok fazla ilgilendirmediğini, yönetimlerin kendi oyları ile de gelse, gerçekten kendilerini temsil etmediğini düşünüyor ve hatta kendilerini bu nedenle de bu şehirde yabancı olarak hissediyor olabilirler.
Örneğin Hollanda, Almanya gibi ülkelerde yaşayan buralardan gitme vatandaşların, oradaki siyasal topluma katılım imkanları sayesinde, ve üstelik hiç de Hıristiyan veya o ülkenin vatandaşı olmadıkları halde, yerel yönetimleri sahiplendiklerini ve oradaki kuşaklardır yerleşik gruplarla kendilerini bir tuttuklarını gördükçe, benim aklıma hep bu ihtimal de geliyor.
Sonuçta belediyenin yaptırdığı bu araştırmanın, araştırmayı yaptıranın sorunsalına ait bir yorum içermesi kadar, başka bir şekilde de yorumlanma ihtimali de gözden uzak tutulmamalı. Ancak yerel yönetimin ve araştırmayı yöneten kişilerin şimdilik aklına bu ihtimal gelmemiş.
Sömürge yöneticilerinin yerel halka bakışı
Gördüğüm kadarıyla, böyle bir ihtimal gündemde olmadığı için, akıllarına hemen eğitim, bilinçlendirme gibi yeni projeler gelmiş. Bu projenin İstanbulluların İstanbul'un tarihini, güzelliklerini öğrenmesini sağlamak için önemli bir adım olacağı kuşkusuz. İstanbul'da yaşayanların hiç olmazsa bir bölümünü "şehirlilik"le tanıştırmak, kültür seviyesini geliştirmek için bu tür projelerin yararı tartışmaya bile gerek duyulmayacak bir gerçek.
Hızlı kentleşme, göç gibi sorunlar nedeniyle oluşan bu açığı belediyenin gerçekleştireceği eğitim projeleriyle kapatmak gerek.
İstanbul'da yaşayan insanlara İstanbulluluk aşılanması için belediyenin sürekli çalışması gerekiyor.
İstanbul'da eskiden nasıl yürünürdü, nasıl giyinilirdi, nasıl yemek yenirdi bunları bilmeyen İstanbullulara öğretmek ve başka kültür seviyelerinde olan insanlara bunları öğreterek onları zaman içinde "İstanbullu" yapmak gerekiyor. Belediyenin İstanbulluları İstanbullu yapması için de uzmanların tıpkı diğer projeler gibi bu sorun üzerinde çalışması gerekiyor.
Bu bir geçiş aşaması. Bu süreç tamamlandığında İstanbul halkı kaçak yapı yapmaktan, yeşil alanları yağmalamaktan, kültür mirasını yok etmekten vazgeçecekler. Yukarıda söylediğim ihtimalin söz konusu olması durumu ise, İstanbulluları İstanbullu yapma projesini biraz sömürge yöneticilerinin yerel halka bakışına benzer bir hissiyat yaratması tehlikesini taşıyor.
Yerel demokrasi bu araştırmanın da ortaya koyduğu gibi, İstanbul halkı için şimdilik bir lüks olduğu kadar, eğitimle ulaşılması gereken bir nihai aşama.
Çare, İstanbulluların İstanbullu olmasını beklemek mi?
Kısacası İstanbullu vatandaşların İstanbul'a yabancı olması nedeniyle, İstanbul'un belediyesinin de kendi vatandaşlarına yabancı muamelesi yapma hakkı doğuyor. Bu durumda belediyenin kendi projelerini katılıma açması, bilgi paylaşması, imar haklarını şeffaf bir şekilde düzenlemesi için hiç bir gerek yok. Çünkü araştırmanın da ortaya koyduğu gibi, İstanbullular henüz İstanbullu değiller. Dolayısı ile bütün ülkelerin şehirlerinin vatandaşlarına tanıdığı hakları onlara da tanımaya gerek yok. Bunun için İstanbulluların İstanbullu olmasını beklemekten başka çare yok. Hem yönetim olarak belediye, hem proje yapan uzmanlar olarak bütün seçkinlerimiz Dünya'da olup bitenlere gözlerini kapatıp, rahatlayabilirler.
Ta ki İstanbullular İstanbullu olmanın onların, yani uzmanların, seçkinlerin söylediği gibi kılık, kıyafet, davranış biçimi ile değil, yönetimin, icraatların kendi adlarına yapıldığını onlara hatırlatmasına kadar. (BB/NK)