Söyledikleri Kürtçe şarkılar ile dinleyicilerine ulaşan Serhat Kural ve Ruken Yılmaz, geçen Cuma akşam İstanbul Taksim'deki Mezopotamya Sahne'de bir kez daha müzikseverlerin karşısındaydı.
Kural ve Yılmaz'ın sesinin insanda bıraktığı iz kadar Mezopotamya Sahne de anlatılmayı hak ediyor. Çünkü, sanata yönelik baskının arttığı böylesi bir dönemde, sinema atölyelerinden, Kürtçe tiyatro oyunlarına kadar bir çok alanda faaliyet gösteriyorlar. Her şey kolektif bir emek üzerinden var ediliyor. Yaklaşık 14 yıldır sinema üretimlerinin yapıldığı mekanın hikayesi de Türkiye'deki politik baskılara bağlı olarak ileriyor.
Sahne verilmeyince kendi sahnelerini kurdular
Mesela, Kürtçe tiyatrolar kapanmaya başlayınca, Kürtçe tiyatro sergileyen Teatra Jiyana Nû (Yeni Yaşam tiyatrosu) Mezopotamya Sinama'nın çalışma yaptığı yere taşınmak zorunda kalmış.
Mezopotamya Kültür Merkezi'ne (MKM) bağlı olarak çalışan Mezopotamya Sahne ile benim tanışmam da böylesi bir döneme denk geliyor. Yaklaşık iki yıl önce, Kürtçe tiyatroların tek tek kapatıldığı bir dönemde, kendisini Kürtçe olarak var eden Teatra Jiyana Nû (Yeni Yaşam tiyatrosu) oyuncularından Rugeş Kırıcı ile yaptığımız söyleşi sırasındaydı. İnşaat halindeki sahneyi anlatırken, "Bize oyunlarımız için sahne vermediklerinden biz de duvarları kırıp kendi sahnemizi kurduk" diye anlatmıştı.
Şarkılar çok başlıklı bir kitap gibi
Cuma akşam Kural ve Yılmaz'ı dinlemeye gittiğimde, Kırıcı'nın sözlerini hatırladım. Kırık dökük inşaat halinde gördüğüm apartman katını, gerçek bir sanat alanına dönüştürmüşler. Mekan, dinleti ve oyun gösterimlerinin yapıldığı sahnenin dışında, minik kütüphanesi, duvarlarındaki sinema görselleri ve ses-kayıt odasıyla, birçok sanatseverin ortak noktası haline dönüşmüş.
Kural ve Yılmaz'ın sahnede yaydıkları enerji de Mezopotamya Sahne gibi insanın ruhunda birçok çağrışıma neden oluyor. Aileleriyle birlikte gelen bebeklerden ve çocuklardan oluşan dinleyici grubunun karşısına ilk olarak Yılmaz geliyor ve izleyici ile öyle bir temas kuruyor ki herkes pür dikkat onu dinliyor. Dinletinin ortalarında sahneye Kural geliyor.
Kural, Yılmaz'ın bıraktığı yerden hüznü kaldırıyor ve başka bir duygu doluyor sahneye. Söylenilen şarkılar çok başlıklı bir kitap gibi hüzün, neşe, isyan, yaşam gibi akıyor.
Her ikisi de şarkıları söylerken, belli ki başka bir âleme gidiyor. Dinleyiciler de kendilerini Kürtçe bilmeseler bile o şarkılara eşlik ederken bulabiliyor.
Atölyelere başvurular devam ediyor
Dinleti sonrasında Kural ile sanat üzerine konuşma şansımız oldu. Dinleti sonrasında Kural ile sanat üzerine konuşma şansımız oldu. "Slogan atan filmler, oyunlar, şarkılar yapılıyor. Bunlar yapılabilir, bunu tercih edenler de olabilir. Zamana göre böyle üretimler olabiliyor. Ancak, slogan atmadan da birçok şeyin anlatılabileceğini, müzik, sinema yapılabileceğini düşünüyorum. Estetik kaygıları olan üretimler de yapabilmeliyiz. Bunları tartışmak gerek" diyor.
Hatırlatmak da fayda var, bu mekanda asıl olarak Mezopotamya Sinema faaliyet yürütüyor. Uzun yıllardır sinema atölyesi düzenleyen Mezopoyamya Sinema'nın "sanat tasarımı" gündemli yeni atölyesi de burada gerçekleşiyor. Şubat'ın ilk haftası başlaması planlanan atölyenin ilk konuğu Sanat Yönetmeni Mustafa Ziya Ülküncüler.
Atölyelera katılm başvurusu yapmak için geç değil.
TIKLAYIN - Mezopotamya Sinema ve atölyeler için detaylı bilgi
(EMK)