5 Ekim günü sabah saatlerinde İstanbul'daki Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) yönetici ve üyelerinin evleri basılarak 120 kişi gözaltına alındı. Yakalama ve arama kararları İstanbul Özel Yetkili Mahkemeleri tarafından verilmişti.
Gözaltına alınanlar sorgulanmak üzere İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldüler.
Gözaltına alınanlar Emniyet Müdürlüğü'ne götürülürken Türkiye'deki olağan uygulamaya uygun olarak şiddet gördüler, aileleri ve kendileri hırpalandı, evleri ve özel eşyaları darmadağın edildi.
Ama bu kez yaşananlar arasında, rutine uymayan bir uygulama daha gerçekleşti. Arama yapmak ve gözaltına alınmak üzere bir BDP ilçe başkanının evine gidildiğinde kendisi evde yoktu.
''Aranan'' evde yoktu, eşini aldılar
Evde arama yapıldı ve başkanın eşi kocasının yerine gözaltına alınarak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Verilen gözetim izninin tamamlanmasından sonra çıkarıldığı savcılık tarafından serbest bırakılana kadar da, Emniyet Müdürlüğü'nde tutuldu ve sorgulandı.
Bu operasyonda başta siyasal haklar, siyasi faaliyet yürütme hakkı ve örgütlenme hakkı olmak üzere, Anayasa ve yasal mevzuatla düzenlenen haklar ihlal edilmiş, daha da önemlisi Kürt halkının siyasi mücadele alanından koparılmasını hedeflemiş ve öyle uygulanmıştır.
Partinin tüm merkez ve ilçeleri dinlenmiş, bina girişleri kontrol edilerek içeri girenlerin fotoğrafları çekilmiş, tüm telefonlar dinlenmiş ve kaydedilmiştir. BDP ye yönelik operasyonun amacı ve sonuçları hakkında uzun bir tartışma süreci yaşanacaktır.
Ancak bu operasyon ile birlikte işlevleri en açık şekilde ortaya çıkan Özel Yetkili Mahkemelerin rolü ve uygulamaları, bunların hukuk sistemi içindeki konumu ayrı bir değerlendirmeyi gerektirmektedir.
Polis sabaha karşı yaptığı ev baskınları sonucu, partinin yönetici ve çalışanları ile partiye gidip gelmek dışında bir bağı dahi olmayan pek çok kişiyi gözaltına alınırken, İstanbul Özel Yetkili Mahkemesi 5 Ekim gününden itibaren geçerli olmak üzere "24 saat süre ile şüphelilerin müdafileri ile görüşmesinin " ve "müdafilerin dosya içeriğini incelemesi ve örnek almasının engellenmesi amacıyla " kısıtlanmasına karar vermiştir.
24 saat görüştürülmediler
Bu karar gereğince 24 saat boyunca şüpheliler müdafileri ile görüştürülmediler. 24 saatin dolması üzerine, gözaltındakilerle görüşmek üzere emniyet müdürlüğü'ne gidildiğinde görüşme yapılmış, ancak şüphelilerin ifadesinin alınmasına sıra geldiğinde, avukatın hazır bulunup imzaladığı ifade örneğinin kendilerine verilmemesi üzerine, mahkemenin aldığı kısıtlama kararının içeriği öğrenilmiştir.
Mahkemenin gerekçesi son derece vahimdir ve bu karar ile birlikte, şüphelilerin savunma hakkının tamamen ortadan kaldırıldığı bir süreç başlamıştır.
Mahkeme'nin gerekçesi
Mahkemenin buraya aynen aktardığımız kararına göre "Soruşturma kapsamında halen şüphelinin ve irtibatta bulunduğu kişilerin yakalanamaması, yakalanması halinde kimlik ve adres bilgilerinin ve belgelerin müdafiler aracılığıyla diğer örgüt mensuplarının eline geöçebileceği, suç delillerinin kaçırılabileceği, karartılabileceği ve örgüt mensuplarının kaçabilecekleri dolayısı ile soruşturmanın amacının tehlikeye düşebileceği değerlendirildiğinden" soruşturma kapsamındaki tüm evrak hakkında inceleme ve örnek alma konusunda kısıtlama kararı verilmiştir.
Bu aşamadan sonra şüphelilerin emniyette ifadesi alınmamıştır. Avukatlar kendilerine örneği verilmeyen ifade tutanaklarını imzalamayacaklarını söylemiş, bunun üzerine şüpheliler ifadeleri alınmadan emniyetin hazırladığı bir tutanak ile savcılığa sevkedilmiştir. Gözaltına alınan 100 den fazla insan, hangi suçlama ile karşı karşıya olduğunu bilmeden savcılığa çıkarılmıştır.
Savcılık ve mahkeme sorgusunda ise hukukun ve yargılama işleminin en önemli kuralı kabul edilen savunma hakkı tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Tek bir soru
Şüphelilere hangi eylemler ile suçlandıkları ve bunların delillerinin neler olduğu açıklanmamış, sorguya müdafi olarak katılan avukatlardan şüpheliyi itham eden deliller gizlenmiş ve bir tek soruya cevap vermeleri istenmiştir.
Soru: PKK/KONGRA-GEL üyesi misin?
Cevap: Hayır
Bu şekilde hazırlanan tutanaklarla hangi eylemi gerçekleştirdiği için örgüt üyesi olduğu suçlaması ile tutuklandıklarını dahi öğrenemeyen 94 kişi, cezaevlerine yollanmıştır.
Onlar iddialardan habersiz gözaltına alınır, sorgulanır ve tutuklanırken, bazı gazeteler günlerce kimin ne ile suçlandığını, hangi vahim eylemlerin yapıldığını manşetlerine çıkarmış, yalan yanlış haberlerle insanları hedef haline getirmiştir.
Soruşturma savcıları bu gazetelere müdahale etmemiş, bu kadar sıkı şekilde gizlenen soruşturmanın gazete manşetlerinin konusu olmasına engel olmamıştır. Anlaşılan şüphehili ve avukatı için gizlilik uygulanmaktadır.
Çaycı, anne, amca cezaevinde
Kocasının yerine gözaltına alınanlar, partinin çayını demlemek eylemini işleyen çaycı, okuma yazma bilmediği halde evinde kitap bulunduğu ve PKK/KONGRA-GEL örgütünün yöneticisi olduğu söylenen yaşlı analar, amcalar şimdi cezaevlindeler ve yaşadıkları bu adaletsizliğin elbet birgün sonlanacağına inanmaktalar.
Bütün bunların yaşandığı dört günlük süreç, hukuk devleti ve demokratik kuralların geçerli olduğu iddiasında bulunanlara gösterilmesi gereken ibret verici ugulamalarla doludur.
Bu süreçte yaşananlar ve alınan kararlar biz avukatları maalesef bir oyunun figüranlarına, sadece iddiadan ibaret, sanık ve savunma tarafının fiilen yer almadığı bir ritüelin pasif tamamlayıcısına dönüştürmektedir.
Avukatlar savunma hakkını kullanamadı
Avukatlara, savunma hakkını kullanamayan şüpheliye herhangi bir hukuki yardımda bulunamadan, sadece savcılık ve mahkemede hazır bulunma işlevi yükleyen özel yetkili mahkelemelerin bu kararları ile, avukatlık yürütülemez bir görev haline getirilmektedir.
Bu hali ile ya özel yetkili mahkemeler ya da hak arama özgürlüğü tamamen ortadan kalkacaktır.
Bu nedenle özel yetkili mahkeler ve bu mahkelerin asıl yasal dayanağı olan Terörle Mücadele Yasası kaldırılmalıdır. Aksi takdirde cezaevlerinde tutulan 125 bin kişiye binlercesi daha eklenecek, devlet adalet adına yeni hapishanelere yatırım yapmaya devam edecektir. (SB/BA)