İstanbul Film Festivali’nin programında belgesel sinema örnekleri gittikçe artarken çeşitli tarzdaki eserler seyirciyi kesinlikle tatmin edecek gibi görünüyor.
Etkinlikte yer alan en iddialı yapımlar arasında kesinlikle Aquarela'nın öne çıktığı söylenebilir.
Belgesel ustası Viktor Kossakovsky'nin elinden çıkma çarpıcı eser su elementinin gücüne bizi ikna edecek. Donmuş Baykal gölünde avlananlardan Kutup'taki bir fırtınaya, hortumların dövdüğü coğrafyalardan coşkun şelalelere, suyun çeşitli biçimlerine doyacağız. Kossakovsky'nin Amsterdam'da dediği gibi: "Putin'le, Trump'la uğraşacak vaktim veya durumum yok, gereken cevabı onlara gezegenimizdeki sular verecektir". Heavy metal tınılarının hakkını veren, bir sulu boya resim gibi akışkan ama aynı zamanda fazlasıyla sert bir tecrübeye hazır mısınız?
Biyografik
Biyografik yapımlar arasında son yılların en aktif ve prestijli belgesel yönetmenlerinden Mark Cousins'ın Orson Welles'in Gözleri (The Eyes of Orson Welles) adlı eseri kaçmaz. Geleneksel belgesel dilinden farklı yaklaşımları yeğleyen Cousins sayesinde sinema dehası Welles'in özel yaşamına, travmalarına eğilerek sanatına güç katmış hadiselere vâkıf olacağız. Ustanın çizimlerinin izinden gitmek kesinlikle eğlenceli ve tahrik edici.
Leyla Gencer: La Diva Turca adlı belgeselde Selçuk Metin Türkiye'nin opera dünyasına kazandırmış olduğu en büyük değere eğilmiş. Merakla beklenen belgeselin metinlerini ve senaryosunu Zeynep Oral yazmış, görsellerden anladığımız kadarıyla filmde Gencer'in Adampol (Polonezköy) kökenleri de irdelenmiş.
Piazzolla: Köpekbalığı Yılları (Piazzolla Los Años del Tiburón) adlı belgesel, tangoyu yıllar sonra gündeme yenileyerek getirmiş olan usta müzisyene eğiliyor. Daniel Rosenfeld'in yönettiği albenili film Astor Piazzolla'yı yakından tanımak, huzursuz ruhunu bir nebze de olsa hissedebilmek için biçilmiş kaftan.
El Pepe, Yüce Bir Yaşam (El Pepe, Una Vida Suprema) adlı belgesel, dünyada benzeri pek kalmamış bir kişiliğe eğiliyor. Gerilla geçmişi sırasında senelerce hapis yatıp işkencelere maruz kalmış olmasına rağmen Mujica akabinde Uruguay'ın devlet başkanlığını başarıyla yürütmüştü. Meşhur sinemacı Emir Kusturica'nın elinden çıkma belgesel gayet çalkantılı bir süreçten geçmekte olan Latin Amerika'nın ortasındaki nispeten sakin ve mutlu Uruguay'dan tevazu ile sesleniyor.
Türkiye'den katılımlar
Dünya festivallerini başarıyla gezen ve sık sık ödüllerle donatılan Gürcan Keltek bu seneki festivale Gulyabani ile katılıyor. Kendine has sinema dilinde mütemadiyen ilerlemeler kat eden Keltek son eseriyle de görsel bir sanat dalı olarak sinemanın sınırlarını zorlamaya devam ediyor.
Şehitler Köken Ergun'un Çanakkale şehitliklerinde düzenlenmekte olan anma törenlerine odaklanıyor. Yeni Zelanda ve Avustralya'dan gelenlerleTürkiye'den Gelibolu yarımadasını ziyaret edenler arasındaki farklar ister istemez perdeye yansıyor.
Hasankeyf'in kısıtlı bir süreliğine faydası dokunacak bir baraja gömülmesi insanın aklına ister istemez kötü fikirler getirebiliyor. Rûken Tekeş’in Aether adlı eseri coğrafyada olanları izlerken yorumda bulunmuyor, meditatif bir tarzla binyıllar boyunca ayakta kalmış bir medeniyetin yok edilme sürecine bizi dahil ediyor.
Yönetmen hanesinde Stephan Talneau'yu gördüğümüz Saz (Saz The Key of Trust), Almanya yapımı olsa da Anadolu'nun sembol çalgılarından saz'a eğiliyor. Horasan'a kadar uzanan bu engin müzikal seyahatte, filmin kahramanı müzisyen Petra Nachmatova'nın dışında Erdal Erzincan, Erkan Oğur ve Murat Ertel gibi sanatçılarla da karşılaşacağız.
Gazetecilik hakkında
Animasyon destekli İsviçreli Chris (Chris the Swiss) son Balkan savaşlarına şahit olup görev sırasında hayatını kaybetmiş bir gazetecinin üzerindeki gizemi aralıyor. Yönetmen Anja Kofmel Chris'le olan akrabalık bağları sayesinde çok özel ayrıntılara vâkıf olmamızı sağlarken savaşın nasıl ticarete dönüşebildiğini de bir kez daha kanıtlıyor.
Hayattan Bir Gün Daha (Jeszcze Dzień Życia) ise bizi Angola'nın kanlı mazisine sürükleyecek. Polonyalı idealist gazeteci Ryszard Kapuściński'nin anılarını aktardığı kitabından yola çıkılarak çekilmiş filmdeki animasyon uzun süre hafızanızdan silinmeyecektir. Raúl De La Fuente ve Damian Nenow'un beraber kotardığı eser savaş dehşetini iliklerimizde hissetmemize sebep olacak.
Kadın hakları
#Dişil Haz (#Female Pleasure) Barbara Miller'ın yönettiği, festivalden festivale koşan, kadın hakları hususunda zehir zemberek bir belgesel. Din baskısından bıkıp usanmış, daima erkeklerin lehine işleyen zihniyetlerden mustarip, her fırsatta taciz edilen, cinselliği mütemadiyen baskı altında tutulan, hatta elinden alınan kadınların çığlıkları artık daha fazla duyuluyor.
Hollywood'da kadın olarak var olabilmenin zorlukları ise Bu Her Şeyi Değiştirir (This Changes Everything) adlı belgeselde ortalığa saçılacak. Tom Donahue'nun yönettiği filmde Meryl Streep'ten Cate Blanchett'a, Jessica Chastain'den Natalie Portman'a birçok yıldız erkek egemen bir sanayi alanındaki tecrübelerini aktarıyor. Algı mekanizması olarak da Hollywood'un dünyaya dayattığı kadın imajını ayrıca sorgulamanın vakti geldi, geçiyor.
Siyaset
Gorbaçov'la Görüşme (Meeting Gorbachev) Werner Herzog'un André Singer'le yönettiği, Sovyetler Birliği'ne son noktayı koyan adam olarak tarihe geçmiş Gorbaçov'a odaklanan usta işi bir belgesel. Silahlanma karşıtı duruşunu muhafaza eden tecrübeli politikacı Putin'den ve icraatından pek hoşnut olmadığını da hissettiriyor.
Zaten Putin'in Tanıkları (Putin's Witnesses) adlı belgesel Moskova'nın karanlık koridorlarında bizi gezdirirken tüylerimizi diken diken edecek. Vitaly Mansky'nin elinden çıkma, Rusya'nın o zamanlar yeni lideri Putin'in sevimsizliğine bir kez daha maruz kalacaksınız.
Santiago, Italia adlı film İtalya sinemasının başarılı kurmaca yönetmenlerinden Nanni Moretti'yi karşımıza taraflı bir belgeselci olarak getiriyor. 1973 yılında Salvador Allende'ye yönelik olarak yapılan askerî darbe yıllarına geri dönüp o zamanlar İtalya Büyükelçiliğine sığınan Şilili muhaliflerin izini sürüyoruz. Pinochet diktatörlüğü sırasında İtalya'ya siyasi mülteci olarak kabul edilenlerin anıları da belgeselde yer alıyor. Darbelerin ve diktatörlüklerin arasındaki benzerlikler sizi şaşırtmayacaktır.
Franco rejiminin İspanya'da yok ettiği insanlar hakkındaki Diğerlerinin Sessizliği de
(The Silence of Others) size yabancı gelmeyebilir. Almudena Carracedo ile Robert Bahar'ın beraber kotardığı ödüllü belgesel üzeri özenle örtülmeye çalışılan suçların ve kayıpların artık yavaş yavaş ortaya çıkarılışına bizi dahil ediyor. Franco sonrasında bile suçluların korunmasına yönelik olarak uygulamaya konan yasalar İspanya'nın yıllar boyunca büyük ayıplarla yaşamasına neden olmuş, suça bir şekilde bulaşmış herkesin gerçekleri inkâr etme durumunu kronikleştirmiş.
ABD'de Afrika kökenlilere yönelik ırkçılık da sanki değişmesi istenmeyen bir dinamik. Dünya Yanarken Ne Yapacaksın? (What You Gonna Do When The World's On Fire?) ile Roberto Minervini kahramanlarının özel dünyasına nüfuz ediyor. Siyah beyaz görüntülerin çarpıcılığı Minervini'nin yakın plan çekimleriyle harmanlanıp hipnotik bir sonuç ortaya çıkarıyor.
Daha önce Büyükelçi (Ambassador) adlı filmini sevmiş olduğumuz yakışıklı ve muzip Mads Brügger bu sefer karşımıza biraz daha zorlama hissini veren Faili Meçhul (Cold Case Hammerskjöld) ile çıkıyor. İroniyi seven sinemacı 1961 yılında şüpheli bir uçak kazasında hayatını kaybetmiş Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Dag Hammarskjold'un peşinden giderken kendisini uluslararası komploların ortasında buluyor. Afrika ülkelerinin bağımsızlığını hazmedemeyenlerin icraatı bir yana, AIDS virüsünün istemli şekilde insanlara bulaştırıldığını bile öğreniyoruz...
PJ Harvey'in başrolde olduğu A Dog Called Money adlı belgesel ünlü sanatçının bir albüm kaydına bizi birebir dahil ediyor. Yönetmen ve fotoğrafçı Seamus Murphy'nin dünyanın sorunlu diyarlarına Harvey ile ziyarette bulunurken kaydettiği görüntülerle seyirciyi etkiliyor. Harvey ise gezegenin vahim vaziyetini anlamaya çalışırken dizeleri ve besteleriyle, gördüklerini, yaşadıklarını, hissettiklerini aktarmaya çalışıyor.
38.İstanbul Film Festivali hepimize hayırlı olsun! (MT/EKN)