24 Eylül 2014 günü birçok gazete ve haber sitesinde (1), “İstanbul’da eşcinsel evlilik”, “İstanbul Boğazı’nda eşcinsel düğünü” gibi çeşitli başlıklar altında, eşcinsel bir çiftin, Emrullah ve Ekin’in, düğününe ilişkin haber, röportaj ve görüntülere yer verildi. İnternet sitelerinde bu haberlere ilişkin yapılan yorumlarda hakaret boyutuna varan homofobik ve ayrımcı dil öne çıkarken, bir ölçüde haberin sunumdan da kaynaklanan algı karışıklığına bağlı bazı hukuki sorular da ortaya çıktı.
Bunlar genel olarak, düğünün “resmi olarak kendilerine sorun çıkarabileceği”, bunu yapmak için, “hangi mevzuatın izin verdiği”, “Medeni Kanunu’muzda eşcinsellerin evliliğine izin vermeyen” bir hükmün bulunmadığı veya tam tersine, “evliliğin, bir kadın ile bir erkek arasında kurulabilen bir ilişki olduğuna dair bir hükmün yer almadığı” noktalarında toplanıyor.
Bu ve benzeri yorumlara bir ölçüde yanıt verebilmek amacıyla;
1- Her şeyden önce, söz konusu haberlere konu olan olay, bir evlilik ya da nikah değil; “düğün”dür.
2- Türkiye Cumhuriyeti hukuku uyarınca eşcinsel evliliğin mümkün olmaması ayrı bir konu, düğün yapılması ise ayrı bir konudur. Düğün, tıpkı doğum günü gibi bir kutlamadır. Nikah ve evlilik ilişkisinden farklı olarak düğün, hukuk tarafından düzenlenen ve kendisine sonuçlar bağlanan hukuki bir kurum değildir. Hukuk tarafından da düzenlenmediği için, tıpkı doğum günü yapmak gibi düğün yapmak için de herhangi bir mevzuatın izin vermesi ya da yetkili bir merciden izin alınması, bunun yapılacağının önceden bildirilmesi gibi bir durum söz konusu olamaz.
3- Eşcinsel ilişki, Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmediği için, yapılan düğünün ileride kendilerine hukuki açıdan bir sorun çıkarması da mümkün değil. Burada, çevreye rahatsızlık verilmesi, idari mevzuatın öngördüğü esaslara uyulmaması ya da düğünün yapılacağı teknenin kiralanması ve verilen hizmetle ilgili sözleşmenin ihlal edilmesi gibi ihtimaller söz konusu olmadıkça, bu düğüne hukukun müdahale edebileceği bir alanın bulunmayacağı düşüncesindeyim (3).
4- Türkiye hukuku uyarınca eşcinsel evlilik mümkün değil. Türk Medeni Kanunu’nda açıkça düzenlenmemiş olmasına karşın, evliliğin ancak bir kadın ile bir erkek arasında kurulabilen bir hukuki ilişki olduğu kabul ediliyor. Kanun’daki birçok hükümde evliliğin, ancak bir kadın ile bir erkek arasında kurulabileceğine dair pek çok ifade yer alıyor (TMK m. 124, 134, 136 gibi). Nitekim Evlendirme Yönetmeliği uyarınca evlilik, “bir kadın ile bir erkeğin, usulüne göre yetki verilmiş bir memur önünde bir aile kurmak amacı ile yapmış oldukları resmî akit” olarak tanımlanıyor (Yönetmelik m. 2, f). Hukukta evliliğin, bir kadın ile bir erkek arasında olması, evliliğin kurucu unsuru olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla eşcinsel evlilik, Türkiye Cumhuriyeti hukuku uyarınca yok hükmündedir. Bir diğer ifadeyle bu durumda bir evlilik ilişkisi hiç doğmayacaktır.
5- Hukuk sistemleri, evliliğin farklı cinsiyetten iki kişi arasında kurulabilen bir ilişki olmasını, uzun süre boyunca bu ilişkinin doğasına özgü bir koşul olarak görmüşlerdir. Medeni kanunların hazırlandığı dönemlerde evliliğin, bir kadın ile bir erkek arasında kurulması dışında bir ihtimal düşünülmediğinden, bu koşulun açıkça düzenlenmesine ihtiyaç dahi duyulmamış. Dolayısıyla evliliğin butlanını (3) gerektiren ve kanunda sınırlı sayılan sebepler arasında (mevcut evlilik, evliliğe engel derecede hısımlık gibi), eşlerin aynı cinsiyetten olması öngörülmemiş. Evliliğin butlanına yol açan ve sınırlı olarak sayılmış bu sebepler karşısında evliliğin kurucu unsurunun bulunmadığı hallere özgü olarak ise “yokluk” yaptırımı yaratılmış.
6- Günümüzde ise yaşanan toplumsal gelişmeler karşısında Hollanda ve Belçika’dan başlayarak pek çok ülke hukukunda, evliliğin yalnızca “bir kadın ile bir erkek arasında” kurulabilen bir hukuki ilişki olmasının ötesine geçildi. Ortak bir yaşam kurmak isteyen ve bunun hukuki sonuçlarına tabi olmak isteyen kişiler arasında cinsiyet farkı koşulu aranmaksızın, eşcinsellerin evlenmeleri mümkün kılındı. Bunun sonucunda evliliğin tanımı da kökten değişerek, varolan bir kurumun eşcinsel çiftleri de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi söz konusu oldu.
7- Türkiye’deki sosyal ve hukuki duruma bakıldığında, LGBT bireylerinin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği, yaşam mücadelelerinin sürdüğü bir düzende eşcinsel birlikteliklere, evlilik veya yaşam ortaklığı (partnership) şeklinde hukuki bir çerçeve tanınması, bugün için belki bir hayal olacak kadar uzak. Ancak, bu yazının kaleme alınmasına vesile olmuş Emrullah ve Ekin’in düğününün, görünürlüğün sağlanmasına, LGBTİ haklarının tartışılmasına ve evliliğin, herkes için bir hak olduğunu vurgulanmasına katkısının yadsınamaz olduğu düşüncesindeyim.
Bitirirken, bir yastıkta ömür boyu mutluluklar dilerim…. (CY/ÇT)
* Candan Yasan, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi.
(1) http://www.milliyet.com.tr/istanbul-da-escinsel-dugunu-gundem-1945168/; http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/27260988.asp; http://www.radikal.com.tr/hayat/istanbulda_ilk_escinsel_evlilik-1214641; http://www.cnnturk.com/haber/turkiye/istanbulda-escinsel-evlilik; http://www.odatv.com/n.php?n=istanbulda-escinsel-dugunu-2409141200.
(2) Bununla birlikte 2007 yılında Tekirdağ’da gerçekleştirilen iki kadın arasındaki düğünün basına yansıması üzerine, Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Söz konusu olaya ilişkin haber için tıklayın.
(3) Butlan, bir hukuki ilişkinin kurucu unsurlarının mevcut olmasına rağmen, geçerlilik şartlarından kamu düzenini ilgilendirecek önemde bulunanların gerçekleşmemiş olması halidir. Evliliğin butlanı halinde kanunun aradığı esaslı unsurların gerçekleşmemiş olması sebebiyle geçersiz bir evlilik söz konusudur. Ancak böyle bir evlilik, hakim kararı ile sona erene kadar geçerli bir evliliğin tüm sonuçlarını doğurur (TMK m. 156).