İngiltereli sanatçı David Hockney 20. yüzyılın en ilham verici sanatçılarından biri olarak kabul ediliyor. 1960'larda pop-art akımına yaptığı katkıların yanı sıra 21. yüzyılda da doğayı resmetme konusunda getirdiği yeniliklerle biliniyor.
Hockney, 2020'de pandeminin patlak vermesiyle birlikte herkes gibi evine kapandığı sırada sanatını icra ederken yeni teknolojileri kullanmış. Normandiya'daki evinde geçirdiği süre boyunca iPad'i ile pek çok resim çizmiş.
Bu seriden oluşan bir seçki, Londra'daki Loyal Academy ve Brüksel'deki Bozar'ın ardından üçüncü durak olarak İstanbul'da sergileniyor.
"Baharın Gelişi, Normandiya, 2020" sergisinde yer alan 116 resim 29 Temmuz'a kadar Sakıp Sabancı Müzesi'nde görülebilir.
Fırça, boya ve kolaj
Hockney'nin yeni teknolojilerle sanatının buluşması yeni bir durum değil. 2000'lerin başından beri iPhone ve iPad ile resimlerini üretiyor, fakat pandemi koşulları sadece bu cihazlar üzerinden üretim yapabilmesinin bir bahanesi olmuş gibi gözüküyor.
Dijital fırça, boya ve tuvali ile önünde uzanan yeşil bir orman, sisli bir patika ya da baharın canlandırdığı çiçekleri resmettiği manzaralardaki en vurucu özelliğin renk paleti olduğunu söylemek yanlış olmaz. Keza serginin girişinde izlediğimiz bir belgeselle Hockney, ziyaretçileri resmedilecek manzaralar keşfine davet ediyor. Ressamı işine başlamadan önce, resim yaparken ve resim üzerine konuşurken izliyoruz.
Yine keşfe çıktıkları bir yolculukta Hockney, yardımcısından arabayı orman yoluna ayrılan bir patikanın köşesinde durdurmasını istiyor. Yardımcısı, surat ifadesinden de anlaşıldığı üzere ressamın bu puslu yerde ne bulduğunu sorguluyor. "Ne demek ne buldum?" diye tersliyor Hockney, müziği bile renklerle algılayan biri olarak... Doğayı algılayış şeklindeki farklılığı ortaya koyuveriyor.
Sanatçı, fotoğraf veya video gibi araçlar kullanarak devamlılığı olan fakat bir noktada birbirinden ayrılan eserler ortaya çıkarıyor. Aynı şey belgeselde 6 büyük tuvali yan yana koyarak oluşturduğu devasa resimde de görülüyor. Parçaların bir araya gelişi doğanın kendine haslığını vurgulamanın bir yöntemi olmasının yanı sıra sanat eseri ortaya koymada açının da önemini ön plana çıkarmış oluyor.
Yeni teknolojiler ve sanat
iPad ile çizdiği Normandiya 2020 resimleri David Hockney'nin alışılmış canlı renk paletinin bir uzantısı olmaya devam ediyor. Bu sergideki en dikkat çekici özellik ise uzaktan bütüncül gözüken resimlerin yanına varıldığında noktaların ve yer yer savruk çizgilerin gittikçe belirginleşiyor olması...
Yeni teknolojilerin artık hayatın içine girdiği düşünüldüğünde, makul kabul edilebilen bu yeni sanat teknikleri geleneksele alışmış pek çok insan için sanatın ne olduğunu sorgulatıyor. Postmodernizm ile her şeyin sonuna kadar sorgulandığı, parçalara ayrıldıktan sonra daha da ufalandığı anlam ile birlikte sanatın üretim teknikleri de sorguya açık hale geliyor.
iPad ile çizilmiş bir resmin tuval üzerinde, renkleri birbiriyle harmanlayarak oluşturulandan daha kıymetsiz olup olmayacağı ya da sanatçının değerini nerede konumlandırdığı sergiyi ziyaret edenlerden duyduğum cümlelerden birkaçı. Bazıları sanat eserini harcanan vakte ve emeğe göre ölçerken bazıları fikir ve düşünce eksenli değerlendiriyor.
Her halükarda, yeni teknolojiler ve sanat anlayışına aşinalık kazanmak zaman alıyor. Toplumdaki teknolojiye olan güven sanatta direnç mekanizması olarak karşılık buluyor.
Buna rağmen David Hockney, 21. yüzyıldaki hemen her konuda olduğu gibi tartışmalı ve her görene hitap etmeyebilecek bir sanat örneği sunuyor. Sanatçı kendisini postmodernizmin önüne en ufak hücresine kadar eleştirilmeye hazır ve nazır bir şekilde atıveriyor.
*Sergide ilk 500 öğrenci bileti ücretsiz. Öğrenci biletleri internet üzerinden veya Sakıp Sabancı Müzesi'nin hemen yan tarafındaki gişeden edinilebilir.