TÜİK’in Ocak ayı işsizlik verileri, iyimserliği bir görev olarak benimsemiş iktisatçılarda dahi karamsarlığa yol açtı. Çok açık konuşulmamakla birlikte hükümetin ekonomi ile ilgili üyelerinde de benzer bir havanın varlığı seziliyor. Gerçi Mehmet Şimşek krizin iyi yanlarının da olduğunu azimle anlatmaya çalışıyor ama pek inandırıcı bulunmuyor.
Bütün bunlara karşın başbakanın, krizin teğet geçeceğine ilişkin ısrarını sürdürmesi ilginç. Tamam, başbakanın iddiacı ve inatçı bir tabiatı olduğunu biliyoruz. Günümüzde ekonominin psikolojinin bir alt dalı gibi algılandığını, güven vermenin her şeyden önemli olduğuna iman edildiğinin de farkındayız. Yine de, bir başbakanın birkaç ay sonra “yanılmışım, meğer teğet geçmiyormuş” deme riskini göze alması biraz zor. Başbakan büyük ihtimalle birçok veriye birden bakıyor ve bütün verilerin olumsuz olmadığını görerek umutlanıyor. Gerçekten de bütün veriler olumsuz değil. Ama bu rahatlamaya değil tam tersine daha da endişelenmeye yol açmalı çünkü “henüz” iyi olan veriler, krizin dibe vurmadığının, önümüzdeki dönemde bozulmanın süreceğinin göstergesidir.
2009 Ocak ayında işsiz sayısının bir önceki yılın aynı ayına göre bir milyon kişiden fazla artarak 2,6 milyondan 3, 65 milyona çıktığı saptandı. (Burada TÜİK’in işgücüne katılma oranının hesaplanmasına ilişkin tuhaf tanımlamalarının tartışılmasına gerek yok). Ama aynı dönemde toplam istihdam da 75 bin kişilik de olsa artış gösterdi. Sanayi sektörü istihdamı 300 bin kişiden fazla azaldı. İnşaat sektöründe de az da olsa düşüş var. Buna karşılık tarımda 250 binden, hizmetlerde de 150 binden fazla istihdam artışı var. Tarımsal istidamı etkileyen faktörler farklı ama hizmetlerdeki artış gerçekten ilginç.
Bu durumu anlayabilmek için öteki istatistiklere bakmak gerekiyor. Kurulan ve kapanan şirket sayıları hizmetler sektörü açısından önemli bir gösterge. 2008 yılında 49 bin şirket kurulmuş, 9.500 dolaylarında şirket de kapanmış. Bu sayılar 2007 değerlerinden biraz aşağıda ama aşağı yukarı 2006 yılı verileri düzeyinde. Yani ortada kriz denebilecek düzeyde bir kötüleşme yok. Aylık değerlere baktığımızda da durum çok farklı değil. Her ay 4 binin üzerinde şirket kurulurken, 2008 Ağustos ayından itibaren bir azalma görülüyor. Ama 2009 yılına geldiğimizde hala her ay 3.500’ün üzerinde şirket kuruluyor. Kapanan şirket sayısında da benzer bir durum var. Ocak ayını bir yana bırakırsak, her ay 600-700 dolaylarında şirket kapanıyor ki, geçen yıllarda da durum farklı değildi.
Kurulan ve kapanan ticari ünvanlı işyerlerine ilişkin sayılar da kriz izlenimi vermiyor. 2007 yılında 48 bin, 2008 yılında 46 bin dolaylarında işyeri kurulmuş. Her ay ortalama 4 bin dolaylarında işyeri açılırken, 2008 Ağustos ayından sonra bu sayıda belli bir düşüş görülüyor (çok değil 3 binin üzerinde kalıyor hep). 2009 yılına geldiğimizde hala her ay 4 bin dolaylarında işyeri açıldığı görülüyor. Kapanan işyerleri ile ilgili veriler, tanım farklılıklarından ötürü, kıyaslanmaya pek uygun değil. Yine de çok belirgin bir farklılaşma olmadığı söylenebilir.
Oysa sanayi sektörüne ilişkin verilerde çok belirgin bir farklılaşma söz konusu. Örneğin imalat sanayi kapasite kullanım oranı 2007 yılı başından, 2008 yılı Temmuzuna kadar sürekli olarak yüzde 80’in üzerindeyken, Ağustos ayından itibaren düşmeye başlıyor. Ağustos- Kasım ayları arasında yüzde 70’lerde tutunurken, Aralık ayında yüzde 64’e düşüyor ve Mart ayında kadar da bu düzeyi üstüne çıkamıyor. Yani son dört aydır imalat sanayinde kapasitenin üçte biri kullanılamıyor.
Sanayi ile ilgili bir diğer gösterge de sanayi üretim endeksi. Bu endekse göre, bir önceki yılın aynı ayına göre üretim düzeyindeki değişim 2008 yılı Temmuz ayına kadar hep pozitif değer taşıyor. Öteki göstergeler gibi bu endeks de Ağustos ayından sonra olumsuz değerler taşımaya başlıyor. 2008 Ağustos ayında 2007 Ağustosuna göre sanayi üretimi yüzde 3,6 oranında azalıyor. Azalma her ay artarak sürüyor, yıl sonunda yüzde 17,8 değerine ve 2009 Şubat ayında yüzde 23,7’ye kadar ulaşıyor. Mart ayı verileri henüz yayınlanmadı ama olumsuz eğilimin süreceği belli gibi.
Bütün bu göstergeler toplam istihdam ve işsizlik değerleriyle ilgili bir durumu işaret ediyor. Dünyada finans sektörü ile başlayan ve giderek sanayiye yayılan kriz Türkiye’de kendini ilk olarak sanayi sektöründe göstermiştir. Sanayide yaşanan krizin hizmetlere yansımaması düşünülemez. Hizmetler sektörü krizi elbette hissetmektedir ama bu durum henüz istihdama büyük ölçüde yansımamıştır. Şirket ve işyeri sayısında çarpıcı azalmalar yoktur. Herkes dişini sıkıp iyi kötü işini sürdürmeye çalışmaktadır. Toplu işten çıkarmalar yaşanmamaktadır.
Türkiye’de toplam istihdam 20 milyon kişi dolaylarındadır. Bunun 4 milyondan fazlasını tarımda çalışanlar oluşturur. Sanayi sektöründe de 4 milyonun üzerinde insan çalışır. Bir milyon dolaylarında kişi inşaat sektöründedir. Hizmetler sektöründe ise 10 milyonun üzerinde istihdam sağlanmaktadır. Yaşanan krize karşın bu sektörde istihdam azalışı henüz gündeme gelmemiştir.
TÜİK’in Ocak ayı işsizlik verileri sanayi sektöründeki çöküşü yansıtmaktadır. Önümüzdeki aylarda bu çöküşün hizmetlere yansımasının sonuçları yayınlanacaktır. Toplam istihdamın yarısını oluşturan hizmetlerde yaşanacak işsizlik çok daha vahim olacaktır. Başbakanın endişelenmesi gerekir. (BD/EÜ)