1999 yılında yürürlüğe giren 4447 sayılı yasa ile ilk defa gündeme gelen işsizlik sigortasında, hak kazanmayı güçleştiren koşullardan biri değişiyor. Halen TBMM’nde Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan teklife göre, işsizlik sigortasından yararlanma koşullarından biri olan, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden önceki 120 günde primin sürekli olarak ödenmiş olması koşulu yeniden düzenleniyor.
İşsizlik ödeneğinden yararlanabilmek için, öncelikle yeterli miktarda primin yatırılmış olması, sonra da sözleşmenin sona erme biçimi önem kazanıyor. İşsizlik Sigortası Kanunu’nda yapılması düşünülen değişiklik, ödenen prim koşullarından biriyle ilgili. Yasaya göre, işsizlik ödeneğine hak kazanılabilmesi için gerekli koşullardan, üç yılda en az 600 gün prim yatırma koşulunda bir değişiklik yok. Değişiklik, hizmet sözleşmesinin sona erdiği günden geriye 120 gün sürekli olarak primin ödenmiş olması koşulunda.
Üç yılda en az 600 gün prim ödemiş olma koşulu, istihdamın düzenli olmaması halinde hak kazanmayı güçleştiren bir koşul olsa da, sonuçta bu koşulun yerine getirilmiş olması özellikle tam süreli çalışan işçiler için yine de olanaklı. Ancak, mevsimlik çalışan işçilerle, kısmi süreli çalışan işçiler için tamamlanması o kadar kolay değil. 600 günlük prim ödeme koşulunun gerçekleştirilmiş olduğunu varsaydığımızda bile, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden önce 120 gündür sürekli olarak prim ödenmesi koşulu, sözleşme türünün niteliği gereği kesin olanaksızlık yaratıyor.
Halbuki, mevsimlik veya kısmi süreli çalışan bir işçi ile tam süreli çalışan bir işçi arasında işsizlik sigortası primi ödemek açısından bir fark yok. Mevsimlik işçi de, kısmi süreli işçi de çalıştığı günler üzerinden primini aynı oranda (yüzde 1) ödüyor. Dolayısıyla yasada, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden önceki 120 günde sürekli olarak prim ödenmiş olması koşulu açısından yapılmak istenen değişiklik, tam süreli çalışanları da ilgilendiriyor olsa bile mevsimlik işlerde çalışanlarla, kısmi süreli çalışanları özellikle ilgilendiriyor.
Mevsimlik işçiler hak kazanıyor
Nitekim yasadaki, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden önceki 120 gündür sürekli sigorta priminin ödeniyor olması koşulu, hizmet sözleşmesinin 120 gündür devam ediyor olması şeklinde değiştiriliyor. Yani, mevsimlik çalışan işçilerle, kısmi süreli çalışan işçiler, sözleşmenin feshinden önce işin niteliği gereği sözleşmesi devam ettiği halde, 120 gün fiilen çalışmadığı için işsizlik ödeneğinden yararlanamazken, 120 gündür sözleşmesi devam ettiğinden artık bu engel ortadan kalkmış olacak. Böylece, bir şekilde 600 gün prim ödenmiş olması koşulunu karşılayan mevsimlik çalışan işçilerle, kısmi süreli çalışan işçiler de, bu değişiklikten sonra, işsizlik ödeneğinden yararlanabilme hakkını fiilen kazanmış olacaklar. Bu nedenle yasada yapılmak istenen bu küçük değişiklik, özellikle mevsimlik çalışan işçilerle kısmi süreli çalışan işçiler açısından önemli bir değişiklik olacak.
Zorluklar sürüyor
Ancak,
Yapılması düşünülen değişiklik, mevsimlik çalışan işçilerle kısmi süreli çalışan işçiler açısından önemli bir değişiklik olsa da, işsizlik sigortasından yararlanmayı sınırlandıran koşullardaki güçlükler aynen devam ediyor.
Üç yıl içinde en az 600 gün prim yatırılmış olması koşulu bunlardan biri. Taban süre olarak belirlenmiş üç yıl koşulu, AB ülkeleriyle kıyaslandığında belirlenmiş en yüksek sürelerden. 1080 gün içinde en az 600 gün prim ödenmesi koşulu da öyle(1).
Bu koşul, istihdamın düzenli olması konumuna göre düzenlenmiş. Özellikle, kurumsal özelliği olan, sendikalı işyerleri için bu koşulun güçlük oluşturduğu söylenemez. Ancak, istihdamdaki hareketliliğin yüksek olduğu özellikle orta ve küçük ölçekli işyerleri düşünüldüğünde, üç yıl içinde en az 600 günlük prim koşulu, işsizlik ödeneğine hak kazanmayı güçleştiren bir koşul. Bu güçlük, mevsimlik çalışan işçilerle, kısmi süreli çalışan işçiler için, işsizlik sigortasından yararlanmayı neredeyse olanaksızlaştıran bir nitelik kazanıyor.
Üstelik, yasaya göre mevsimlik çalışan, kısmi süreli çalışan işçiler de, tam zamanlı çalışan işçiler gibi her gün için yüzde 1 üzerinden işsizlik sigortası primi ödüyorlar. Ancak, sigorta mevzuatına göre, kısmi süreli çalışan işçilerin primleri, ay içinde çalıştıkları saatlerin, günlük çalışma süresi olan 7,5 saate bölünmesi suretiyle bulunan gün sayısı üzerinden ödendiğinden, 1080 gün (üç yıl) içinde 600 gün sigorta primi ödenmesi olanaksız gibi. Bu sorun, kısmi süreli sözleşmenin niteliğinden kaynaklanmakla birlikte, benzer sorunlar, yılın belli zamanlarında çalışan mevsimlik işçiler için de geçerli.
Yine, işsizlik ödeneğine hak kazandıran koşullara bakıldığında, hak kazandıran nedenlerin, sözleşmenin işveren tarafından bildirimli feshine, haksız feshine, işçinin haklı olarak hizmet sözleşmesini feshetmesine ve belirli süreli sözleşmenin süre sonunda sona ermesine bağlı olarak sınırlandırıldığı görülüyor. İşçinin bildirimli feshinde bu hak kazanılamıyor.
Yasaya göre, işverenin sözleşmeyi fesheden iradesinin haksız olduğu anlaşıldığında, işçinin işsizlik ödeneğinden yararlanma olanağı bulunsa da, feshin haksız olduğu yönünde karar çıkıncaya kadar uzun süreler geçtiğinden, işsizlik ödeneğinden yararlanma olanağı güçleşiyor.
Aslında, işsizlik ödeneğine hak kazanmış bir işçinin en azından üç yıldır çalışıyor olması nedeniyle, başka bir neden olmadan, bağlanacak işsizlik ödeneğinin miktarı, gelire göre asgari ücretin yüzde 40 ile yüzde 80’i arasında olacağından, işsizlik sigortasından yararlanmak amacıyla iş sözleşmesini feshetme güdüsünün oluşacağını söylemek kolay değil. Zaten, başka bir işe geçmek amacıyla işinden ayrılan işçi de, yeni işinde çalışmaya başlayacağından, işsizlik ödeneği ödenmesine gerek olmayacak. Bu nedenle, sözleşmenin işçi tarafından feshinde de işsizlik ödeneğinden yararlanabilme hakkının verilmesinin, sistemi mali anlamda zorlayacak bir sonuç doğurmayacağı düşünülmektedir.
Koşullardaki sözü edilen zorluklar nedeniyle, işsizlik ödeneğinden yararlanma oldukça sınırlı kalıyor. Nitekim, ülkemizdeki işsiz kalan işçi sayısı ile işsizlik ödeneğinden yararlanan işçi sayısı arasındaki oranlara bakıldığında, bu tespit, açıkça görülebiliyor.
Örneğin, ülkemizde işsizlik sigortasından yararlananların işsiz sayısına oranlarının, 2009 yılında 5.2, 2010 yılında yüzde 4,6, 2011 yılında yüzde 5.4, 2012 yılında yüzde 6.7, 2013 yılında yüzde 6.8, 2014 yılında yüzde 8, 2015 yılında yüzde 7.8 ve 2016 yılında yüzde 10.5 olduğu görülüyor(2). Yıllar içinde, giderek daha çok işsizin, işsizlik ödeneği almaya başladığı görülse de, bu oranların, işsizlik ödeneğine hak kazandıran koşulların yeniden ele alınmadıkça, daha fazla artmayacağı anlaşılıyor.
Yararlananların Toplam İşsizlere Oranı (2013)
Ülkeler | 2007 | 2008 | 2009 | 2010 | 2011 | 2012 | 2013 |
Bulgaristan | 27.1 | 44.8 | 45.6 | 30.8 | 28.4 | - | - |
Çekya | 31.5 | 42.7 | 40.4 | 30.8 | 25.8 | 20.5 | 21.2 |
Hırvatistan | 22.5 | 24.2 | 26.2 | 25.9 | 24.4 | - | 20.0 |
Macaristan | 42.6 | 41.3 | 48.0 | 39.5 | 35.7 | 31.4 | - |
Yunanistan | 53.9 | 58.0 | 57.7 | 43.1 | - | - | - |
İtalya | 42.5 | 43.9 | 61.3 | 56.2 | 55.8 | - | - |
Avusturya | 89.8 | 90.4 | 91.3 | 91.4 | 90.5 | - | - |
Almanya | 80.6 | 86.1 | 86.4 | 87.6 | 86.3 | 88.0 | - |
Fransa | 67.4 | 67.2 | 66.0 | 62.3 | 59.8 | 58.2 | 56.2 |
Türkiye | 4.3 | - | - | - | 5.4 | 6.5 | - |
Not: Tablodaki ülkeler, diğer ülkeler arasından seçilmiş AB ülkeleridir. Sosyoekonomi- 2017, Vol 25(33), 195-220
Yine, işsizlik sigortası fonunda birikmiş miktar ile işsizlik ödeneği olarak ödenen miktarlar karşılaştırıldığında, koşulların yeniden ele alınmasını önleyecek bir imkansızlığın bulunmadığı anlaşılıyor.
2017 yılı sonu itibarıyla fonda 116 milyon 720 bin 522 TL’nin bulunduğu, fiili yararlanmanın başladığı tarihten itibaren 2017 yılı sonuna kadar yaklaşık 6 milyon işsize toplam 18,5 milyar lira civarında ödeme yapıldığı anlaşılıyor (3) Görüleceği üzere, işsizlik ödeneği almayı güçleştiren koşullarda yapılabilecek düzenlemeler için fonun yeterli olacağı görülüyor.
Sonuçta, İşsizlik Sigortası Kanununda yapılmak istenen ve sözleşmenin sona ermesinden önce primin 120 gün süreyle sürekli olarak ödenmesi koşulunda yapılan değişiklik, özellikle kısmi süreli çalışan işçilerle mevsimlik çalışan işçilerin işsizlik ödeneğinden yararlanabilmelerini, en azından kural olarak olanaklı hale getiriyor. Bu nedenle önemli bir değişiklik.
Ancak, giderek artmış olsa da, 2016 yılı itibariyle ülkemizdeki işsizlerin sadece yüzde 10,5’una işsizlik ödeneği verilebilmiş. Bu sonuç, işsizlik ödeneğine hak kazanma koşullarının ağırlığını gösteriyor. Nitekim, işsizlik ödeneğinden yararlanmanın başladığı tarihten 2017 yılı sonuna kadar yapılmış işsizlik ödeneği toplamının, aynı tarihte fonda (cari giderler, istihdamı teşvik ödemeleri düşüldükten sonra)birikmiş miktarın ancak yüzde 10’u civarında olduğu görülüyor. Bu nedenle, işsizlik sigortasından yararlanma koşulları yeniden değerlendirilmeli. (DK/HK)
(1) H. Yunus Taş- Avrupa Birliği ve Türkiye’de İşsizlik Sigortasının Sosyo-Ekonomik Açıdan Karşılaştırılması HAK-İŞ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi © Cilt: 5, Yıl: 5, Sayı: 11 (2016/1) ISSN: 2147-3668
(Tablo 4- İzlanda Son 12 ayda 90 gün, İrlanda 12 ayda 273 gün, Japonya 12 Ayda 180 Gün, Hollanda 36 Haftada 26 Hafta, İtalya 24 ayda 365 gün, İspanya 72 Ayda 360 Gün, İsviçre 24 Ayda 365 Gün),
(2) Handan Kumaş, Oğuz Karadeniz,Türkiye’de İşsizlik Sigortası Ödeneği’nden Yararlanan İşsiz Sayısının Düşük Olma Nedenleri: AB Ülkeleri ile Karşılaştırmalı Bir Analiz Şekil: 3- Sayfa 209- Türkiye’de İşsizlik Ödeneğine Başvuranların İşsiz Sayısına Oranı (%) ve İşsizlik Ödeneği Devam Edenlerin İşsiz Sayısına Oranı (%), 2009-2016 Tablo: 2- Sayfa 208
(3) Sabah Gazetesi 15.01.2018