İşsizliğin hemen her meslek grubu açısından beraberinde getirdiği fiziki ve psikolojik tahribatlar artık herkesin bildiği gerçekler. Yine de genel olarak bakıldığında işsiz kalan kişinin önce hayatını belli bir standartta sürdürmesini sağlayan maaşından olması, dolayısıyla o standartta belirgin bir düşüşün yaşanması ilk görülen fiziki etki. Böylece başlayan yoksullaşma, işsiz açısından strese, özdeğer kaybına, kaygıya, sinirliliğe, bunların tetiklediği depresyona ve toplumdaki o işle sağladığı itibarında azalmaya neden oluyor.
Birçok örnekte, işsiz kalmış kişilerin ailevi ve sosyal ilişkilerinde bozulmalar, gerilimler yaşadığı tespit ediliyor. Özellikle evli çiftler arasında işsiz kalanın diğer eşin gözündeki değerinin de düştüğü, çiftlerin karşılaştıkları yoksullaşma nedeniyle zamanla birbirlerini suçlamaya başladıkları, nihayet aradaki “sevgi-saygı” ilişkisinin zayıflaması nedeniyle boşanmaların yaşandığı görülüyor. [1] Bu “boşanma” işsizin yakın çevresinde de beliriyor ki özdeğer kaybını artıran da bu tür dışsal etkiler oluyor.
İşsizliğin hemen herkeste gösterdiği artık malum başka psikolojik etkiler de var, içe kapanıklık, uzlaşmacılıktan kaçma, eleştiriye kapalılık [2], kaygı bozukluğu, kendini değersiz hissetme, umutsuzluk, çaresizlik, karamsarlık vb… Tüm bunların bazı kimselerde kimi fiziksel hastalıkları da tetiklediği biliniyor. Tabii bu etkilerin kişilerin cinsiyeti, medeni durumu ve eğitim düzeyine göre farklılıklar gösterdiğini not etmek gerekiyor. [3] Psikolojinin neredeyse artık bir alt dalı haline gelen “işsizlik psikolojisi” başlıklı metinlerin –çok genel hatlarıyla- anlattıkları bunlar. [4]
İşsizliğin kısa ve uzun dönemde sonuçları
[5]
Gazeteciliğin farkları
Peki herhangi bir sektördeki işçiyle gazetecinin işsizliği arasında bu yönlerden farklar olabilir mi? Ve bu farklar, dolayısıyla “sıradan” işsiz ile gazeteci işsizliğinin psikolojik sonuçlarını birbirinden değiştirir veya sonuçları itibariyle ağırlaştırabilir mi? Kişiden kişiye, gazeteciden gazeteciye değişebileceği notunu düşerek soruya evet demek gerekiyor. Bunun da birkaç somut ve psikolojik sebebi var.
Fiziki sebeplerin başında gazetecinin, diğer mesleklerden farklı olarak kamusal alandaki görünürlüğü geliyor. Gazeteci gazete veya haber sitesindeki imzası, televizyondaki görüntüsü, radyodaki sesiyle toplumda bilinir, tanınır hale geliyor ve olumlu ya da olumsuz bir imaj ediniyor.
Bir diğer sebep, işin doğası gereği gazeteci toplumdaki birçok başka meslek grubundan farklı olarak pek kimsenin ulaşamadığı bilgi ve bu bilgilerin kaynaklarına ulaşma imkanıyla yine farklı konumda yer alıyor, bu konum da onun açısından bir ayrıcalığa dönüşüyor. Aynı zamanda gazeteci kimliği, kişiye toplumun hemen her kesimine rahatlıkla ulaşma yolu açıyor. Dolayısıyla bu imkan, gazetecinin sosyal çevresinin normalde başka bir meslek grubunda beklenemeyecek derecede genişlemesi sonucu yaratıyor. Bu da haliyle gazetecide zamanla ciddi bir özgüven doğuruyor.
Gazeteci, başka meslek gruplarından farklı olarak çok geniş bir kesimle iletişim kurma imkanı bulduğu kadar, bundan da geniş bir kesime ürettiği içerikle ulaşma imkanına sahip oluyor ve böylece kamuoyu yaratma gücüne, etkisine ulaşıyor. Nitekim bu mesleği diğerlerinden farklılaştıran ve güçlendiren en temel nokta da bu oluyor. “Gazeteci egosu” denen ve ne yazık ki çok süratle yükselebildiği gibi aynı süratle de düşebilen duygunun beslendiği yer de bu nokta.
Dolayısıyla gazeteci, işsiz kaldığında sadece maaşından olmuyor, yukarıdaki tüm ayrıcalıklardan, psikolojik üstünlüklerden, egosundan bir anda yoksun kalıyor. Artık ne siyasetçi veya bir popstarla görüşebilecek, ne sorun gördüğü bir konuyu kamuoyunun gündemine taşıyabilecek ne de yazısı, sesi veya görüntüsüyle milyonlarca insana ulaşabilecektir. Yani maaşsız kalmakla yaşayacağı yoksullaşmaya psikolojik olarak sahip olduğu varlıkların kaybıyla gelen yoksunlaşma ve sıradanlaşma eklenecektir.
Gazeteciliğin her alanı birbirinden hayli farklılık gösterdiği için bu sıradanlaşmanın yaratacağı etkiler de haliyle kişiden kişiye değişecektir. Ancak gazeteciliği entelektüel bir üretim ve paylaşım mecrası olarak gören, dolayısıyla düşünceleriyle geniş kitlelere ulaşabilen insanlar için bu etkilerin hiç de azımsanmayacak boyutta olacağına kuşku yok.
İlk etkiler
Peki bu etkiler neler olabilir? Psikolojik açıdan kanaatimce ilk etki olumsuz değil, olumlu oluyor. Zira gazeteciler aslında stres yoğunluğunun belki de en yüksek olduğu işlerden birini yapıyor ve bu iş boyunca da ciddi bir yıpranma yaşıyorlar. Konuyla ilgili çalışmaların “şok evresi” diye tabir ettiği işsizliğin ilk dönemi, bu nedenle gelecek kaygısına rağmen gazetecide yoğun stresten kurtulmuş olmanın verdiği rahatlığı getiriyor. Ancak Türkiye gibi gazeteci işsizliğinin hiçbir zaman az olmadığı, aksine sürekli daha da arttığı bir ülkede yeni iş bulma süresinin aylara ve çoğunlukla yıllara yayılması nedeniyle rahatlık pek uzun ömürlü olmuyor.
Tek olumlu etki böylece gelip geçtikten ve “şok evresi”nin bitmesiyle başlayan ikinci altı aydaki “kötümserlik evresi”nde sıra olumsuz etkilere geliyor. Öncelikle her meslek grubu gibi gazetecinin de ilk amacı yeni bir iş bulmak oluyor. Ancak bu süreç belki başlangıçta asla tahmin edemeyeceği derecede uzadığı için ekonomik yoksullaşma ummadığı boyutlara varıyor, artık “kaderci evre”nin başladığı bu dönemde her işsiz için geçerli kabul edilen genel sonuçların olacağı var kabul ediliyor. Bu dönemde yine bu alandaki çalışmaların önerdiği gibi işsiz kalmış kişinin hayatını organize etme, kontrol altında tutma imkan ve becerisi ekonomik ve psikolojik açılardan iyice sınırlanıyor. Uzun süren arayışların sonuçsuz kalması üzerine insanlar “çabalarının yetersiz olduğu ve olayların kendileri dışında geliştiğine inandıkları durumlarda, yenilmişliği ‘öğrenerek’, zaman içerisinde çaba göstermeyi bırakıyor.” [6] Literatürdeki adıyla öğrenilmiş çaresizlik kendini gösteriyor.
Ne iş olsa yapmam psikolojisi
Normalde gazetecinin iş bulma sürecini uzatan çok çeşitli etkenler bulunuyor. Bunlardan birincisi gazeteci, ilk başlarda çalışır durumdayken bulunduğu pozisyonun benzeri bir pozisyonda yeni bir iş arayışına giriyor ki, bu neredeyse kesinlikle mümkün olamıyor. Çünkü eğer bir yerden bir başka yere transfer edilecek derecede ünlü, “önemli” değilse, o gazeteci umduğu değil, bulabileceği pozisyonun arayışına girecek ki, bunun kendisi psikolojik bir kırılma yaratıyor, öz saygı kaybında da ciddi bir etken oluyor.
Yine özellikle son yıllar Türkiyesinde gazeteci işsizliğini daha da uzatan ve aslında gazeteciyi mesleksiz bırakan etken olan medyadaki devletçi tekelleşme, siyasi baskı ve kutuplaşmadan bahsetmek gerekiyor. 10-15 yıl öncesinin Türkiyesinde Hürriyet gazetesinden ayrılan bir muhabirin birkaç ay sonra da olsa Sabah gazetesine geçmesi imkanı varken bugün bu imkandan bahsetmek olası bile değil. Veya solcu bir gazetecinin hasbelkader Star gazetesinde iş bulması mümkün iken bugün bundan da bahsetmek zor. Bu tabii bir yönden iktidar ve ona bağlı medya kuruluşlarının yarattıkları bariyerler, bir yönden de elbette gazetecinin ideolojik-siyasi tercihleri nedeniyle kendine getirdiği, getirmek zorunda kaldığı ölçüler nedeniyle oluyor. Yeni sayılabilecek bu durum dolayısıyla iş bulma sürecini uzattığı gibi iş bulma olasılığını da azaltıyor.
Gazetecinin yukarıda sıraladığım öne çıkan psikolojik “ayrıcalıkları” onun medya sektöründen farklı bir sektöre kaymasını da yine psikolojik olarak güçleştiriyor. Bu da haliyle gazeteciyi diğer meslek gruplarından farklı olarak uzun süren işsizliğe rağmen “ne iş olursa yaparım” noktasına çok geç ulaştırıyor. Son bir yılda çoğu gazetecinin “ne iş olsa” yapmaya başladığının hayli farklı örneğini gördüysek de aynı sayıda gazetecinin hala kendisi açısından o bariyeri kıramadığına şahit oluyoruz. Dolayısıyla gazeteci bu zor süreçte eski çevresinden uzaklaştığı, çalışırken ulaştığı kitleyi kaybettiği gibi sosyal anlamda ayakta kalma imkanları açısından da zora düşüyor.
Çalışırken edinilen hızlı sosyalleşme bu imkanın birden elden gitmesiyle insanları hızlı şekilde asosyalleşmeye, yalnızlaşmaya itebiliyor. Öyle ki çoğu gazeteci meslektaşlarıyla olan iletişimini de kaybedebiliyor. Her halde her meslek grubu için geçerli olan “işe yaramazlık, değersizlik” hissi bu açıdan gazetecide daha keskin şekilde kendini gösterebiliyor.
Ne önerilebilir?
Türkiye’deki gazeteci işsizliğinin gerçekten haddinden uzun sürelere yayılması çözüm önerilerini zorlaştırsa veya bu önerilerin hayata geçirilebilirliğini güçleştirse de işsizliğin olumsuz psikolojik etkilerinin azaltılmasının yolları var. Akla gelen ilk hususlardan biri, işsizlik döneminde de sosyal medyanın aktif kullanımı. Sosyal medya gazeteciye işsiz de kalsa çalışma hayatındayken edindiği hedef kitlesine ulaşma imkanı sunduğu için ciddi bir “psikolojik” mevki. Nitekim çoğu işsiz gazeteci bu platformu olabildiğince profesyonel şekilde kullanmayı sürdürerek mesleğini bir anlamda maaşsız da olsa sürdürmeye devam ediyor.
Türkiye gibi ifade-basın özgürlüğünün baskı altında olduğu, çoğu gazetecinin sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılanabildiği bir ülkede bu aracın aktif kullanımını önermek güçleşmiş olsa da, yine de aslında aynı gerekçeyle, yani ifade özgürlüğünün önemini göstermek ve elbette profesyonel anlamda gazeteciliği sürdürmek açısından bu imkan son derece önemli. Sosyal medyada işsiz gazetecilerin dikkat etmesi gereken en önemli unsurun, o izleyiciyi, okuru edindikleri kamusal kimliklerinden mümkün olduğunca uzaklaşmamaları, güvenilir bilgi-yorum paylaşımlarını buradan sürdürmeye özen göstermeleri olacağını söylemek gerekiyor.
Bir başka öneri, çalışan gazetecinin bütün entelektüel üretim ve birikimini çalıştığı kuruma vakfetmemeye dikkat etmesi, mutlaka eş zamanlı olarak yeteneği veya ilgisine göre yazılı veya görsel üretimlerini beri yandan sürdürmesi. Bu durum, işsiz kalacak gazeteciyi karşılaştığı yeni durumda şok-kötümserlik gibi hislerden önemli ölçüde kurtarabilir, aynı zamanda entelektüel varlığının bir kurum kimliğiyle sınırlı kalmadığını hem kendine hem çevresine göstermesi açısından etkili olur.
Hemen tüm işsizlere önerildiği gibi gazetecilere de işsiz kalındığı andan itibaren kendilerini bir boşluğa bırakmamaları, mutlaka bir meşgale bulmaları önerilebilir. Özellikle internetin sağladığı yeni medya kanalları açma imkanları veya bu yeni kanallara içerik üretme fırsatları işsiz gazeteciler için her zaman var. Bu tabii ekonomik açıdan bir tatmin yaratmaktan uzak kalsa da psikolojik açıdan bir rahatlama getirecektir.
İşsiz kalmış gazetecinin çalışırkenki haber kaynağıyla eskisi gibi sık bir iletişim yoğunluğu içinde olması elbette beklenemez. Bu iletişim zamanla azalmaya veya bitmeye doğru gidecektir. Fakat gazetecinin çalışan veya işsiz meslektaşlarıyla olan iletişimini koparmaması bir başka rahatlama yaratacaktır.
İşsiz kalan gazeteciler, bu sürenin çok uzaması durumunda mesleki yeterlilik ve kabiliyetlerinde de gerilemelerle karşılaşabiliyor. Gündemi eskisi gibi takip edememek gazetecide özgüven kaybına, dolayısıyla diğer meslektaşlarına göre geride kaldığı hissine yol açabiliyor. Bunun da tek ilacı gündemi mümkün olduğu ölçüde gazeteci ciddiyetiyle takip etmeye devam etmek, araştırmalar yapmak, bu araştırmaları yazılara dökmek olabilir. Freelancer olmak, fixer’lık yapmak, dil eğitimi almak önerilebilecek veya gazetecinin zaten kendisinin başvuracağı diğer yollar olacaktır.
Gazeteciye işsizlik sürecinde düşen en önemli psikolojik sorumluluk, yaşadığı bu yeni dönemi, sebebi ne olurla olsun anlamlandırmak, bu sıkıntıyı sadece kendisinin yaşamadığının ayırdında olmak olacaktır. Son bir yıldır siyasi nedenlerle işsiz kalmış yüzlerce gazeteci açısından bu anlamlandırma çok zor olmasa da bu çabanın kendisi içine düşülen ve çıkmakta da bir türlü başarılı olunamayan yeni süreçte kendini suçlama hissinden kurtaracaktır. İşsiz gazetecinin, mesleğinin belki diğer birçok sonucundan çok daha yıpratıcı olan stresinden kurtulmuş olmanın önemini de kendine ara ara hatırlatması fena olmayacaktır.
Bu yazı, aslında Türkiye’de uzun yıllardır ciddi bir sorun olan gazeteci işsizliğinin hemen hiç konuşulmayan psikolojik boyutunu tartışmak açısından ancak bir giriş denemesi niteliğinde olabilir. Dolayısıyla çalışan veya işsiz olan gazetecilerin karşılaşmaları hayli olası psikolojik sorunlarla daha iyi yüzleşmeleri için sorunu etraflıca araştırıp tartışmaları gerektiği açık. (HA/EA)
**
[1] Melanie Greenberg, Preserving Mental Health During Unemployment, www.psychologytoday.com
[2] American Psychological Association, Basic Personality Changes Linked to Unemployment, Study Finds www.apa.org
[3] İhsan Yüksel, İşsizlik Olgusunun Psikolojik Boyutu: Görgül Bir Araştırma
[4] Bu konuda yapılmış çok sayıda farklı araştırmanın özetlerini de sunan faydalı bir çalışma için bkz; Ebru Kanyılmaz Polat, Yükseköğrenim Mezunlarında İşsizliğin Psikolojik Sonuçları ve İş Arama Davranışlarına Etkisi: Çanakkale İli Örneği.
[5] A.g.e, sayfa 77.
[6] A.g.e., sayfa. 65.