İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği soykırım ikinci yılını devirdi. ABD ve Batılı müttefiklerinin şemsiyesi altında türlü savaş suçu işleyen İsrail, kısa süre önce duyurulan ateşkes kararına rağmen Gazze’deki saldırılarına devam ediyor. Fakat Tel Aviv için savaşın tek cephesi Filistin’de değil; Son haftalarda İsrail ordusunun Lübnan’a karşı saldırılarını yoğunlaştırdığı dikkat çekiyor.
Kuzey’de yaklaşık bir yıl önce ateşkes ilan edilmişti. Hizbullah ateşkesin ardından saldırılarını durdururken Tel Aviv, başta Güney ve Doğu bölgeleri olmak üzere Lübnan’ın çeşitli bölgelerine günaşırı saldırılarını sürdürdü. Binlerce Lübnanlı sivilin hayatını kaybettiği saldırılar bu ‘ateşkes’ ortamında gerçekleşti. Kasım 2024’ten bu yana İsrail’in ateşkesi 4 bin 500’den fazla kez ihlal ettiği kaydedildi.
'Stratejik işgal' alışkanlığı
Öte yandan İsrail Ordusu, Lübnan’ın güneyinde, beş noktadaki işgalinden vazgeçmedi. Bugün İsrail’in elinde bulunan topraklardaki işgal genişleyerek devam ediyor. İsrail Ordusu yer yer elinde bulunan toprakların ötesine çekerek Lübnanlılara ait diğer yerleşimlere operasyonlar düzenliyor. Lübnan resmi ajansı NNA'ya göre, gece geç saatlerde Houla yakınlarındaki Aytarun beldesine sızan İsrail askerleri, 4 binayı patlayıcılar yerleştirerek havaya uçurdu[1].
Hatta son olarak İsrail’in elinde bulundurduğu Lübnan topraklarına duvar örmeye başlaması, işgalin uzun soluklu olabileceğini gösterdi[2].
Bugün işgali süren Lübnan topraklarının hepsi, son iki yılın ürünü değil. İsrail ordusu, 2000 yılında Lübnan topraklarından çekildiğinde de Suriye toprakları diye Şeba Çiftlikleri'nden çekilmeye yanaşmamıştı. Lübnan'ın güneydoğusundaki Suriye ve İsrail sınır hattında yer alan stratejik öneme sahip Şeba Çiftlikleri, toplam 13 çiftlikten oluşuyor. Bunlardan yaklaşık 25 kilometrekarelik bir alana yayılan 12 çiftlik İsrail işgali altında bulunurken, Lübnan'ın sınırlarında sadece biri kalmış durumda[3].
Tek taraflı ateşkes
Tüm bu manzara, Kasım 2024’te yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının kapsamını bir kez daha sorgulamamıza neden oluyor. İsrail ile Hizbullah arasında yaşanan çatışma Ekim 2023’ten ateşkes tarihine kadar genişleyerek devam etmiş, geçtiğimiz yıl dile getirilen ateşkesle birlikte ‘kağıt üzerinde’ sona ermişti. Hizbullah, İsrail’e yönelik saldırılarını durdurmakla kalmadı, İsrail’in büyük can ve mal kayıplarına sebep olan binlerce hava saldırısına da yanıt vermemeyi tercih etti. Kimileri bu durumu ‘Hizbullah’ın güçsüzlüğü’ olarak yorumlarken kimileri ‘Hizbullah’ın fırtınanın geçmesini beklediğini’ öne sürdü.
ABD ve Fransa garantörlüğünde sunulan ateşkes anlaşması Hizbullah’a göre başından beri bir işe yaramdı. İsrail, Lübnan’ın egemenlik haklarını hiçe sayarak sınır ötesindeki keyfi ihlallerini sürdürerek Hizbullah’ı silahsızlandırmak istiyor. Müttefikleri aracılığıyla bu yönde Lübnan hükümeti üzerinde yoğun bir baskı oluşturulmuş olsa da Lübnan’ın asli askeri gücü Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi pek de kolay bir hedef değil. Zira son derece parçalı bir toplumsal yapıya sahip Lübnan’da Hizbullah’ın merkezi yönetime kıyasla askeri ve toplumsal gücü son iki yılın tüm savaş yaralarına rağmen azımsanacak seviyede değil.
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım “Gerçek bir varoluşsal tehdit ile karşı karşıyayız ve bu yüzden kendi varlığımızı korumak için tüm gerekli önlemleri almak hakkımız. Tehdit, bizi onurumuzu korumaktan vazgeçiremeyecek ve biz nesillerimizin geleceğini kibirlilerin ellerine teslim etmeyeceğiz. Silahlarımızı vermeyeceğiz, bu silahlar ki bizim toprağımızı ve halkımızı korumaya yarıyor. Diz çökmeyeceğiz, ayakta kalacağız. Bizi daha önce denediniz, isterseniz yine deneyin. Biz savaş meydanından kaçmayacağız” ifadeleri ile örgütün geri adım atmayacağını söylüyor. Kasım ‘İsrail’in ateşkes anlaşmasını hiçe saydığı bir düzlemde silahsızlanmanın söz konusu olamayacağını’ yineledi[4].
İsrail hangi cephede hedefine ulaştı?
Lübnan’da artan İsrail saldırıları, yakın bir gelecekte çatışmanın genişleyip işgalin kalıcılaşabileceğini haber veriyor. İsrail’in mutlak ve kaba güce dayanan tek paradigması gerçekten kusursuz bir şekilde her cephede işleyebilir mi?
Sınırsız askeri ve diplomatik şiddetin soykırıma dahi olanak verdiği İsrail politikasının uzun vadede Tel Aviv başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Zira daha önce de aynı stratejiyi benimseyen İsrail yine aynı cephelerde savaştan savaşa savaşa koşuyordu. Kaldı ki tüm dokunulmazlığına rağmen İsrail iki yıllık savaş süresinde kendine belirlediği ‘Hamas’ı ve Hizbullah’ı bitirmek’ gibi hedeflerine henüz ulaşabilmiş değil. Müttefik devletlerinin soykırıma karşı timsah gözyaşları bir tarafa, İsrail’in dünya halkları gözündeki meşruiyeti çok ciddi bir düşüş yaşıyor.
Elbette uluslararası siyasette İsrail’in imajı ne kadar ciddi bir tepki ifade ediyor tartışılır. Ancak tüm gücüne rağmen hedeflerine ulaşamadığı bir gerçek. Lübnan’da da savaşın tırmanması İsrail lehine mevcut gerilimin çözümüne fayda sağlamak şöyle dursun kaçınılmaz olarak yeni açmazlar yaratacak. Zira ‘kas gücü’ her zaman her zaman belirleyici değildir. Bu sebeple şiddetini arttıracak bir savaş ihtimalini değerlendirirken beraberinde getireceği yeni çelişkileri hatırlamak faydalı olacaktır.
[1]https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-ordusu-lubnanin-guneyinde-cok-sayida-binayi-yikti-/3740573
[2]https://www.newarab.com/news/israel-building-land-grab-wall-deep-inside-southern-lebanon
[3]https://www.aa.com.tr/tr/dunya/osmanli-belgeleri-seba-ciftliklerinin-lubnan-topragi-oldugunu-kanitliyor/1468734
[4]https://today.lorientlejour.com/article/1484517/houthis-announce-suspension-of-their-attacks-in-red-sea-live.html









