“İstanbul hâlâ beni çok şaşırtıyor” demişti geçen hafta bir arkadaşım.
Bir ara sokağa dalmış, kenara atılan bir kanepeyi mesken tutmuş kedileri sevmiş, ardından da kanepenin tam karşında gördüğümüz bir kemerin altından geçip tarihi bir hanla karşılaşmıştık. Büyük ağaçların ve heykellerin olduğu bir avluyu ise hiç beklemiyorduk.
Fotoğraf: Mehmet Ali Özbek
Sizi şaşırtan bir durum, insan, olayla her gün karşılaşabilirsiniz İstanbul’da. Peki ya İstanbul sokaklarında ansızın çocukluğunuz ile göz göze gelseniz! Everest Çocuk’tan eylül ayında çıkan kitabın kahramanının başına geldiği gibi. Kahraman kim mi? Doğma büyüme bir İstanbullu olan şair Edip Cansever.
Islak, gri bir İstanbul sabahında açılıyor kitap. Yıl, 1969. Ve tabii ki her sayfada martılar eşlik ediyor hikayeye.
Edip Cansever’i Galata Köprüsü’nde görüyoruz ilk. Sonra tam da sevdiğimiz gibi yürüyerek dolaştığı Tarihi Yarımada’nın farklı noktalarında...
Sirkeci Garı, Fatih Camii, Saraçhane, Haliç, Galata Kulesi, Bozdoğan Su Kemeri (Valens), Millet Kütüphanesi, Kapalıçarşı, Beyazıt Meydanı. Eğer bir yere yetişmiyorsanız Yarımada'nın keyfi yürüyerek çıkar.
Erol Büyükmeriç, kaleme aldığı kurmaca öyküde, Cansever’in dizelerini, imgelerini genç okura alışılmadık bir kurguyla aktarıyor. “Cansever Bir Edip Masmavi Bir Çocuk”ta şiir ve yaşam bir bütün oluyor. Genç okur hem şairin dizeleriyle hem de İstanbul’un 50 yıldır değişmeyen mekan, meydan ve anıtlarıyla tanışıyor.
Serap Deliormanı’ın resimlediği kitapta Cansever, çocukluğunu, çocukluğundaki sokakları, hisleri, şair olma yolculuğunu hatırlıyor. Kapalıçarşı’da babasından kalma antikacının üst katındaki ofisinde kendiyle kaldığı anlar, düşünceleri, objeler arasında kayboluyor okur.
“Mavilik de çocukluk gibi, unutulmayacak hiç.”
Peki, niye sevdik bu kitabı? Önemli bir şairin hiç bilmediğimiz yönlerini aktardığı için mi? Ara Güler, Tanpınar Ailesi, Mösyö Jak, Salah Birsel gibi kişileri satır aralarında hatırlattığı için mi?
Arka sayfalarda kitapta yer alan mekanları, dönemin araçlarını ve kişileri tanıttığı mini bir sözlüğün varlığı mı ilgi çekici olan?
Bana kalırsa İstanbul'u ve Tarihi Yarımada'yı bize sayfalarda gezdirdiği ve sizi de bu yerleri tekrar görmek için harekete geçirdiği için.
Ya da Büyükmeriç'in de pek çok yazarın işaret ettiği yerden alıntıladığı gibi "İnsanın anayurdu çocukluğudur" fikridir güzel olan.
"İşte bu anlatı, Edip Cansever'in anayurduna yaptığım bir yolculuğun gerçekten yola çıkan kurgusal bir öyküsüdür. Vapurları, martıları, tramvayları, cambazları, arazözleri, kiralık bisikletleri, kedileri, her tür nesneleri, düşleri, düşünceleri, şiirleri ve arı çocukluk aşklarıyla."(AÖ)