Yerel seçimlere iki gün kaldı. 30’u büyükşehir toplam 81 il, 519’u büyükşehir ilçesi toplam 921 ilçe ve 397 belde belediyeler, 2 bin 36 mahalle ve 18 bin 336 köy için 50 bin 372 için muhtarlıklar paylaşılacak.
Bu seçim, seçimden öte ekonomik bir değer taşıyor.
Seçim, ekonomik kriz nedeniyle genel bütçe yetmeyince, genel bütçe kaynakları dışında bulunan belediye kaynaklarına da el koyabilmek için iktidarın kıran kırana yaptığı bir mücadeleye döndü.
Ölüm kalım mücadelesi gibi!
Öyle ki gerek aday olanlar, gerek sanatçı kişiler gerekse halk tehdit edilebiliyor, aşağılanıyor, hakaretlere varan söylemlere boğulabiliyor!
62 yıl 4 aylık yaşamımda, politik dili bu kadar yerlerde sürünen, küfürlerin normalleştiği, hakaretlerin olağanlaştığı, tehdidin alenileştiği, suçlamaların basitleştiği ve halkın değişik kesimlerinin birbirine bu kadar düşmanlaştırıldığı başka bir zaman dilimi yaşamadım.
Yaşadığımız zaman dilimini adlandıramıyorum!
Ülkenin tüm üretim tesisleri, satılarak veya birilerine peşkeş çekilerek yok edildi. Tarım ve hayvancılık bitme noktasına getirildi. Ekonomi darda. Hazine yetersiz. Belediye kaynaklarına göz dikildi…
Evet, beka sorunu var!
Var çünkü ülkenin tüm kaynakları tükenmek üzere. Kaynaklar tükenince ne olacağının kaygısı ve feryadı her yerden duyuluyor.
Toplumun dil, din, etnik köken farklılıklarının birbirine düşman edilmesi sonucu yaratılan toplumsal gerginlik, ülkeyi her an bölünme noktasına veya iç çatışmalara götürebilecek kadar derinleşti.
Çalışma koşulları giderek artar biçimde olumsuza doğru yol alıyor. Ücretler her geçen gün azalırken zor çalışma koşulları nedeniyle son altı yıldır iş cinayetleri sürekli artış gösteriyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2017’de 2006 işçinin iş cinayetinde hayatını kaybettiğini açıkladı.
Aynı durum kadınlar için de geçerli. Kadın her durumda aşağılanıyor, şiddet ve işkence görüyor ve çok açık biçimde erkekler tarafından öldürülüyor.
TIKLAYIN - bianet Şiddet, Taciz, Tecavüz Çetelesi Tutuyor
Çocukların işi daha da zor bu ülkede! Masum ve korumasız çocuklarımız küçük yaşlarda evlenmeye zorlanarak tecavüze uğruyor.
Diğer taraftan, özellikle de kuran kursları çevresi başta olmak üzere birçok alanda çocuklar taciz ve tecavüze uğruyor. Taciz ve tecavüzcüler, adaletin kalmadığı zamanımızda kolay biçimde aklanıyor, taciz ve tecavüze uğrayan çocuklar suçlanıyor, olayların üzeri kapatılarak ailelerin sesini çıkarması önleniyor!
Adalet! Uzun zamandır sarayında lüks ve şatafata içinde yaşarken, gerçek görevini unutmuş, kendisine lüks ve şatafatı sunanları korumakla meşgul!
Yargı çoktan tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetti zaten.
Cezaevleri ağzına kadar tıka basa dolu. Şiddet ve işkence haberleri her gün sosyal medyaya düşüyor. İnsan açlık grevinde. Toplum cezaevlerinde olup bitenden habersiz.
Seçime dönersek, seçimde üç taraf var. Cumhur ittifakı, millet ittifakı ve HDP. İktidar, kendisi dışındakileri “terörist veya teröristlere destek verenler” olarak nitelemeye devam ediyor ve kısaca hepsine “vatan haini” demekten de çekinmiyor.
Hatta daha da ileri gidilerek, “seçilseler bile” görev yapamayacakları söyleniyor.
Hesap verecekleri söyleniyor.
Yerlerine kayyum atanacağı söyleniyor.
Ne şekilde olursa olsun, yasal veya yasadışı, seçimi kazanmak için, belediye kaynaklarını ele geçirmek için her türlü yol deneniyor.
İktidarın, yerel seçimlerde kazanmak için bu kadar sertleşmesi, bu kadar kirli dil kullanması, etik değerleri ayaklar altına alması, tehdit etmesi ve kazanmak için her türlü yolu deneyeceğini açıkça beyan etmesinin altında veya arkasında yatan nedenlerin oldukça vahim olduğunu görmemek mümkün değil.
Her canlı, yaşamsal sorunlarla karşılaştığında sertleşir, ölüm ihtimalinde ise gözü kararır ve her türlü yolu deneyerek yaşama tekrar geri dönmenin yollarını arar.
Kedi köşeye sıkıştığında tırmalar, köpek sıkıştığında önce hırlar sonra saldırır ve kendini kurtarmaya çalışır.
İktidar öyle bir durumda ki “bıçak sırtı” denilerek tarif edilen zor durum, onların içinde bulunduğu durum yanında çok hafif kalır. O derece!
Her yönden tüketilmiş bir ekonomiyle ayakta duramayacaklarını çok iyi biliyorlar. Ancak ülke ekonomisinin bu hale getirilmesinin sorumluluğunun kendilerinde olduğunu da bildiklerinden, yeniden ekonomiyi canlandırmanın yollarını arıyor ve bu anlamda belediyelerin yerel kaynaklarına el koymaya ve buradan beslenerek, imkansızı gerçekleştirmeye, nefes almaya çalışıyorlar.
“Yatırım fonlarına ilişkin esaslar tebliği”nde yapılan değişiklikle, elde kalan son değerlerin içinde olduğu “Varlık Fonu” adlı şirketin içinde barındırdığı değerleri satabilmesinin önü açıldı ve sahip olunan en son değerler de satılacak.
Sıkışıklık o kadar büyük!
Yerel kaynakları da ele geçirerek, değim uyarsa, ülkenin ekonomisi “son damlasına kadar” kullanılmış olacak.
Sonra?
İşte orası oldukça karışık ve karanlık.
İşimiz zor, çok çok zor… (NT/HK)