İş insanı İshak Alaton'un Bilgi Üniversitesi'nde düzenlenen "Barışı kurmak" konferansında yaptığı konuşma, uzun süre tartışılacağa benziyor.
İş ortağı Üzeyir Garih'i, derin devletin çetesi tarafından organize edilen bir cinayete kurban vermesinin ardından uzun süre ortalarda gözükmeyen İshak Alaton'un çıkışı son derece cesurca ve takdire şayan.
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal da, İshak Alaton'un özgürlükçü ve demokrat olduğunu ifade ederek, "O, farklı kimliğiyle herkesin bu coğrafya da eşit ve özgür yaşamasını isteyen bir insan.
Ve İshak Bey daha önce de bir takım platformlarda bu çağdaş, özgürlükçü, eşitlikçi görüşleri dile getirmiştir. Ama ne yazık ki iş ortağının talihsiz bir saldırıya uğraması ve yaşamını yitirmesi sonucu İshak Bey uzun süre içine kapanmıştı. Yeniden böyle bir platform İshak Bey'in o eşitlikçi, özgürlükçü düşüncelerini söylemesine iyi bir fırsat ve zemin yarattı" diyor.
Bence de İshak Bey ve İshak Bey gibi düşünenler artık daha çok konuşmalı bu ülkede...
Cesur konuşmalar barış için önemli
Gelişen ve değişen koşulların ortaya çıkardığı gerçeklerle yüzleştikçe, insan yıllardan beri Türkiye'de nasıl korku imparatorluğu kurulduğunu ve meydana gelen tüm olayların bize nasıl farklı empoze edildiğini, toplumun nasıl gerçeklerden uzaklaştırılıp, yanılgılara sürüklendiğini daha iyi anlıyor.
İşte, ileriye doğru atılacak her adım, yapılacak her cesur konuşma, bu iğrenç korku imparatorluğunun yıkılması, bu topraklar üzerinde doğmuş büyümüş tüm insanların bir arada ve barış içinde yaşaması açısından çok önemli.
"Bölgeyi Türk şirketleri kuruyor"
1984'ten bu yana Kürt meselesinde çok değişiklikler yaşandığını söyleyen İshak Alaton, "Irak'ta artık Saddam Hüseyin yok. Irak'taki Kürt topraklarında federal bir Kürt devleti kuruldu. Kürt sorununa hala şartlar hiç değişmemiş gibi yaklaşıyoruz. Dünde yaşamaya devam ediyoruz ve inat ediyoruz. Bugün yapacağımız hareket, Irak Kürdistanı'ndaki kalkınma hamlesinin Güneydoğu'daki etkilerine bakmak olmalıdır. Bu etki kaçınılmaz. Bölge hızla değer kazanmakta. Bölgeyi Türk şirketleri kuruyor. Kendi bölgemizde hayvancılık ve tarımı yeniden inşaa etmeliyiz" diyor.
Doğru söylüyor.
Bölgede dengeler hızla değişiyor, ama biz Kürt sorununa halen ilk günkü gözlükle bakıyoruz, baktırılıyoruz, bakmaya zorlanıyoruz
Alaton, seçim barajının düşürülmesini ve bölge insanına tek bir oyunun bile ziyan olmadan mecliste temsil edileceği güvencesinin sağlaması gerektiğini vurguluyor.
Tek başına hükümet iradesiyle değil, ulusal bir uzlaşmayla Öcalan'ın durumunun netleştirilmesi gerektiğini belirten Alaton, "Kürtleri teskin edecekse Öcalan ev hapsi konumuna da geçirilebilir. Parlamentonun toplumu bu fikre hazırlayacak, toplumsal zemini hazırlaması gerekiyor. Bu toplumsal bir hazırlık icap ediyor" diye konuşuyor.
Şimdi bu sözleri duyan birçok insan, "Ne yani bu kadar kan döküldükten sonra mı, 40 bin insanın ölümüne neden olan Öcalan..." diye haklı olarak tepki gösteriyor.
Ama illa madalyonun öbür yüzüne bakmak gerekiyor. Ölen 40 bine yakın insanın yalnızca 8 bine yakını asker, polis vs. Geri kalan 32 bin karşı taraftan gitmiş.
Kayıtlar yeniden incelense...
Diğer taraftan bakıyorsunuz, asker iyi yönetilememiş. Ordu içinde çöreklenmiş mihraklar terör devam etsin diye insafsızca katliamlar yapmış, askeri teröristin kucağına sürüp pusuya düşürülmesine zemin hazırlamış.
Son zamanlarda anladık ki, intihar etti, çatışmada öldü denilen ana kuzuları ya komutan tarafından öldürülmüş, ya eline bomba verilip patlatılmış ya da ensesine kurşun sıkılmış.
Eğer, Türkiye'nin son 30 senelik kayıtları yeniden ortaya dökülüp incelense, bu örneklerin sayısının epeyce bir oranda artacağından hiç kimsenin kuşkusu olmamalı.
Sonuçta, 40 bin canın heba olmasından Abdullah Öcalan ne kadar sorumluysa, bu ülkeyi kasıtlı olarak o yöne sürükleyenler de o derecede sorumludur.
"Açıkça Kürt meselesinin bugün geldiği yere silahla ulaşıldı. Bunu da biliyorum. Ancak silah bundan daha fazlasını alamaz. Silahları bırakmak şart. Şiddet devam ettikçe, elde ettiklerini hızla kaybedeceklerdi ortadır" diye bir çağrıda ve uyarıda bulunan Alaton'un, "Her şeyden önce bölgeden ayrılmak istenilip istenilmediğini belirleyecek geniş kapsamlı sosyal araştırmalar yaparak, gerçek istekleri görmeliyiz" şeklindeki sözlerini çarpıtmak yerine, Türkiye'nin artık bu sorundan kurtulmak için her türlü barışçı çözümü hiç kompleks vesilesi yapmadan değerlendirmesi gerekir.
Bakın bugün, daha birkaç yıl önce ağza alınması imkansız olan konuları ne kadar açık bir şekilde tartışıp, okuyup, yazabiliyoruz.
Daha 10 yıl önce tabu olan şeylerin bugün artık bir anlamı yok. Bundan 10 yıl sonra da kuşkusuz bugün tabu olan şeylere gülüp geçeceğiz.
İşte tabuların yıkılması, sorunların çözülmesi, barışın kalıcı olması için İshak Bey gibilerin daha çok konuşması, gerçeklerle tabuların yer değiştirmesi ve bu topraklar üzerinde barış içinde yaşamak ve gerçek demokrasiye ulaşmak için çok ama çok önemli. (NB/AS)
* Balcıoğlu'nun yazısı, Gaziantep Sabah gazetesinin 20 Nisan nüshasında yayınlandı.