Filistin, tarihindeki en karanlık dönemlerden birini yaşıyor. 2023’ün sonlarından beri Gazze’de insani kriz derinleşirken, Batı Şeria’da yerleşimci şiddeti artıyor ve İsrail’in acımasız politikaları bölgeyi kaosa sürüklüyor. Filistin halkı, her gün hayatta kalmak için mücadele ederken, uluslararası toplumun tepkileri kınamalar ve zayıf barış çağrılarıyla sınırlı kalıyor.
Çözüm yolunda somut bir adım atılamıyor; Filistin’in sesi bu kaosun içinde boğuluyor, bastırılıyor, yok sayılıyor. Ancak bu siyasi ve askeri girdabın ötesinde, bireysel trajediler ve insan hikayeleri çatışmanın çıplak gerçeğini yüzümüze vuruyor. İşte tam bu noktada, İsrailli oyun yazarı Ilan Hatsor’un Maskeliler’i devreye giriyor; politik maskeleri indirerek savaşın insan ruhunda açtığı yaraları, bir ailenin dağılmasını sahneye taşıyor.
Oyunun yazarı Ilan Hatsor, 1964’te İsrail’de doğmuş, Hayfa’da büyümüş bir yazar. Tel Aviv Üniversitesi’nde oyun yazarlığı ve yönetmenlik eğitimi almış; henüz öğrenciyken, 1990’da Maskeliler’i kaleme almış.
Bu ilk eseri, Akka Festivali’nde prömiyer yaparak Tel Aviv Kameri Tiyatrosu’nun repertuvarına girip 1991’de İsrail ITI’sinin Meskin Ödülü’nü kazanmış. Dünya çapında sahnelenen oyun, eleştirmenlerden büyük beğeni toplamış. Hatsor’un İsrailli kimliği, Filistin-İsrail çatışmasının en derin yaralarına cesurca eğilmesini anlamlı kılıyor. Maskeliler, “işbirlikçilik” suçlamaları üzerinden savaşın aile bağlarını nasıl lime lime ettiğini sorgulayan güçlü bir eser.
Hikaye, bir köyde, penceresiz bir soğutma odasında geçiyor. Orijinal metinde kasap dükkanının soğuk atmosferinde başlayan olaylar, yönetmen Mert Kırlak’ın vizyonuyla eski bir peynir yapım deposuna taşınmış. Sahne, saman balyaları, metal bidonlar, eski bir çocuk bisikleti ve tozlu bir motosikletle dolu; bu unsurlar Filistin’in kırsal dokusunu yansıtırken klostrofobik bir hapishane hissi uyandırıyor.
Üç kardeşin trajik buluşmasıyla hikaye şekilleniyor: Davut, Tel Aviv’de bulaşıkçı olarak ailesini geçindiren bir baba; Naim, İntifada’da savaşmış dağlara sığınmış bir direnişçi; Halit, evde yaralı kardeşi Naim’e destek olan genç bir kardeş. Naim’in Davut’u İsrail gizli servisiyle işbirliğiyle suçlaması, bu mekanı peynir kokusunun ötesinde ihanet ve sadakatin çarpıştığı bir arena haline getiriyor.
Maskeliler’in gerilim dolu atmosferi, oyuncuların karakterlere kattığı derinlikten kaynaklanıyor. Halit, Davut ve Naim, savaşın, işgalin ve insanlığın farklı yüzlerini temsil ediyor. Taha Tegin Özdemir, Sermet Yeşil ve Devrim Özder Akın, bu karakterleri öyle güçlü bir şekilde canlandırıyor ki, seyirci kendini o boğucu peynir deposunda, kardeşlerin yüzleşmesinin tam kalbinde hissediyor.
İki dünya
Halit, üç kardeşin en genci; savaşın masumiyetini elinden alan bir figür. 20’li yaşlarının başında, hayat ona sadece ailesine bakma ve yaralı kardeşi Naim’i koruma sorumluluğunu sunmuş. Ancak bu sadakat, onu Davut ile Naim’in ideolojik çekişmesinin ortasına itiyor.
Ne direnişin neferi ne de işgalin gölgesindeki bir pragmatist; iki dünya arasında sıkışmış, taraf seçemeyen bir genç. Davut ile Naim’in buluşmasını sağlayan Halit, bir barış elçisi gibi çabalıyor, fakat savaşın vahşeti bu çabayı boşa çıkarıyor. Taha Tegin Özdemir, Halit’in kırılganlığını ve çaresizliğini sade ama çarpıcı bir performansla sahneye yansıtıyor. Gözlerindeki korku ve sesindeki titreme, seyirciyi onun iç dünyasına çekiyor.
Davut, kardeşlerin en büyüğü ve belki de en trajik olanı. 35 yaşında, evli ve yeni doğmuş bir bebeğin babası; ailesini geçindirmek için Tel Aviv’de bulaşıkçı olarak çalışan bir adam. Ancak bu çaba, onu işgalin gölgesinde “işbirlikçi” damgasıyla yüz yüze getiriyor.
Ne kahraman ne de hain; korku ve sevgi arasında sıkışmış, hayatta kalmak için çırpınan bir insan. İşgalin ağırlığı altında ezilmiş, yorgun ve korkak bir ruh. Naim’in ateşli direnişine ve Halit’in saf sadakatine karşılık, Davut’un tek dayanağı pragmatizmi. Ailesini kurtarmak için İsrail makamlarıyla işbirliği yapıyor, ama bu karar onu vicdanında ve kardeşlerinin gözünde bir cellada dönüştürüyor. Sermet Yeşil, Davut’un bu karmaşık ruhunu sahneye öyle bir derinlikle taşıyor ki, her nefesinde seyirci onun çaresizliğini, öfkesini ve sevgisini hissediyor.
Naim, ortanca kardeş ve direnişin tutku dolu ruhu. İntifada’da savaşmış, dağlara sığınmış bir devrimci. 20’li yaşlarının sonunda, idealleri için her şeyi feda etmeye hazır. Özgürlük mücadelesi onun için her şeyin üstünde; ailesi, kardeşleri, hatta kendi insanlığı bile bu dava uğruna gözden çıkarılabilir. Ama bu sertliğin altında, kardeşlerine duyduğu gizli bir sevgi yatıyor ki bu, öfkesiyle sürekli bir çatışma içinde. Davut’u “işbirlikçi” olarak suçlayarak eve döndüğünde, Naim sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda yaralı bir kardeş olarak beliriyor.
Devrim Özder Akın, Naim’in bu çelişkili doğasını güçlü bir enerjiyle sahneye aktarıyor. Sert duruşu ve kararlı sesiyle devrimci ruhunu ortaya koyarken, ara sıra beliren titrek anlar insanlığını açığa vuruyor. Davut’u sorguladığı sahnelerde seyirci, onun öfkesini, hayal kırıklığını ve bastırılmış sevgisini derinden hissediyor. Naim, savaşın insanı nasıl değiştirdiğini ve kalbinin nasıl sertleştiğini gözler önüne seren canlı bir örnek.
Bu üç oyuncu, Mert Kırlak’ın yönlendirmeleriyle Maskeliler’in ruhunu sahneye taşıyor. Kırlak, her oyuncunun duygusal katmanlarını açığa çıkararak onların performanslarını bir uyum içinde birleştiriyor. Taha Tegin Özdemir’in masumiyeti, Sermet Yeşil’in çaresizliği ve Devrim Özder Akın’ın ateşli direnişi, seyirciyi kardeşlerin hikayesine hapsediyor. Karakterlerin duygusal katmanlarına inen bu performanslar, oyunun gerilimli ve hüzünlü dünyasını seyirciyle buluşturuyor.
2007’de New York’ta DR2 Tiyatrosu’nda sahnelenen “Masked” versiyonu, The New York Times tarafından “1990’da yazılmasına rağmen güncelliğini koruyan bir başyapıt” olarak nitelendirildi. Eleştirmenler, oyunun İsrail-Filistin çatışmasının karmaşıklığını insan ilişkileri üzerinden işlediğini ve seyirciyi etik sorgulamalara iten güçlü bir yapı sunduğunu vurgulamış.
Özellikle karakterlerin iç çatışmalarının evrensel temalarla buluştuğu belirtilerek, Hatsor’un tarafsız ve insani yaklaşımı övülmüş. ABD dahil birçok ülkede sahnelenen oyun, savaşın yıkımını evrensel bir dille aktararak uluslararası başarı kazanmış.
Türkiye’de sahnelenen Maskeliler, sanatsal bir deneyimden öte bir toplumsal yüzleşme alanı yaratıyor. Oyun, savaşın insani boyutlarını öne çıkararak Türkiye’nin barış arayışlarını—Kürt sorunu, toplumsal kutuplaşma ve Filistin’e verilen desteği—derinlemesine yansıtıyor. Türkiye’nin 2025’teki çalkantılı gündeminde, ekonomik krizin halk üzerindeki psikolojik yükü ve depremlerin yarattığı dayanışma ihtiyacı, oyunun mesajını güçlendiriyor.
Oyunda Davut’un Tel Aviv’de bulaşıkçılık yaparak ailesini geçindirme çabası, Türkiye’de enflasyonun %70’i aştığı bir ortamda milyonların mücadelesini yansıtıyor. Bu ekonomik baskı, halkta derin bir çaresizlik ve dayanışma isteği uyandırıyor; Maskeliler bu duyguları sahneye taşıyarak seyirciye “Kriz anlarında birbirimize nasıl tutunuruz?” sorusunu sorduruyor. Bölgesel gerginlikler—Irak’taki üsler ve Suriye’deki İsrail saldırıları—ise Naim’in direniş ruhunu Türkiye’nin karmaşık pozisyonuyla buluşturuyor.
Türkiye’de sahnelenmesi, bu toprakların yaralarıyla oyunun temasını birleştiriyor. Maskeliler, 2025’in kaotik Türkiye’sinde barışın bir zorunluluk olduğunu hatırlatarak vicdanları sarsıyor ve hafızalarda derin bir iz bırakıyor.
24 Mart’ta Bursa Podyum Sanat Mahal’de prömiyer yapan Maskeliler, İstanbul’da ilk kez 22 Nisan Salı akşamı SES 1885 sahnesinde seyirciyle buluştu. Oyun, 20 Mayıs Salı günü SES 1885’te ve 2 Haziran Pazartesi günü Dasdas’ta yeniden sahnelenecek.
Ekip:
- Yazar: Ilan Hatsor
- Çeviren: Nebil Tarhan
- Yönetmen: Mert Kırlak
- Oyuncular: Devrim Özder Akın, Taha Tegin Özdemir, Sermet Yeşil
- Işık Tasarım: Mustafa Yıldırım
- Dekor Tasarım: Faik Yunus Gürcan
- Reji Asistanı: Nihan Işık
- Yapım: Myart Tiyatro
(AÇ/EMK)