6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 30 Haziran 2012'de yayınlanarak yürürlüğe girdiği ve eylemli olarak 30 Aralık 2012 tarihinden itibaren gündeme geldiği halde, yeterli bilgilendirme çalışmaları yapılmadan, önemli rol yüklenen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının sayısal yeterliliği sağlanmadan, yönetmelikler hazırlanmadan, bilinmezlikler içinde yol alınıyor.
Bu arada, yasadaki düzenlemelerin bazıları arasında bağlantılar kurulmadığı için, uygulamada sorunlar yaşanıyor.
Yasaya göre, bir çalışanı da olsa her işveren yasa kapsamındadır. Çalışanın statüsü de önemli değildir. Zaten yasanın en önemli farkı, çırak, stajyer, işçi, gazeteci, gemici, devlet memuru, sözleşmeli personel ayırımı yapmadan herkesi “çalışan” olarak yasa kapsamına almasıdır.
Her işveren, bazı ertelemeler hariç 30 Aralık 2012 tarihinden itibaren yasanın getirdiği yükümlülüklerle karşı karşıyadır. Bunlardan şu an öne çıkan ve işverenin tek başına çözemeyeceği, profesyonel elemana ihtiyaç duyacağı yükümlülük, “iş riski değerlendirme” yükümlülüğüdür.
İş riski değerlendirmesi, işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmalar olarak tanımlanıyor.
Buna göre, her işveren bir çırak bile çalıştırsa, iş riski değerlendirmesi yapmak veya yaptırmak zorundadır.
Yasada her ne kadar iş riski değerlendirmesini işverenin yapmasından veya yaptırmasından söz edilse de, işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı belgesi olmayan işverenlerin profesyonellerden hizmet alarak bu işi yapmaları teknik anlamda kaçınılmazdır.
Nitekim, iş riski değerlendirmesi ile ilgili yönetmelik hükmüne göre işverenler, işyerinde “risk değerlendirme ekibi” oluşturacaklardır. Bu ekibin üyeleri arasında hizmet alınan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı da bulunacaktır.
İşveren, gerektiğinde dışardaki kişi ve kurumlardan teknik yardım alabilecektir. Dışardaki kişiler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından yetki belgesi almış işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarıdır.
Kurumlar ise, bu kişiler tarafından kurulmuş şirketler veya bünyesinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulunduran, Bakanlıktan yetki belgesi almış “ortak sağlık ve güvenlik birimleri”dir.
Esasen, yasa uyarınca her işveren, bir çalışanı da olsa, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı istihdam edeceğinden veya “ortak sağlık güvenlik birimi”nden ücreti karşılığı hizmet alacağından bunlar, işyerinde oluşturulacak “risk değerlendirme ekibi” nin doğal üyeleri olacaklar ve diğer görevleri yanında işyerinde iş riski değerlendirmesi yapacaklar, alınacak önlemleri belirleyeceklerdir.
Ancak yasa, “işyeri hekimi” ve “iş güvenliği uzmanı”ndan hizmet alma yükümlülüklerini, elliden az çalışanı olan işyerleri için ertelemiştir. Nitekim, ellinin altında çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfa giren işyerlerinde erteleme 30.06.2014, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfa giren işyerlerinde ise, 30 Haziran 2013 tarihine yapılmıştır.
Bu durumda, erteleme nedeniyle belirtilen tarihlere kadar henüz işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından hizmet almayan işyerlerinde iş riski değerlendirmesinin yapılmasının nasıl sağlanacağı sorusu önem kazanmaktadır.
Yönetmeliğe göre, işyerinde risk değerlendirme ekibi kurmakla yükümlü işveren, bu yükümlülüğü yerine getirdiğinde, erteleme nedeniyle işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ekipte yer alamayacaklarından ekibin teknik yapısı, iş riski değerlendirmesi yapmaya yetmeyecektir.
Hatta, sektörel bazda işverenler için hazırlandığı bilinen iş riski değerlendirme kılavuzları yürürlüğe girse de, teknik yardım alınmadan işverenlerin kılavuza bakarak iş riski değerlendirmesini yapılabileceğini ve alınacak önlemleri belirleyebileceğini düşünmek yasanın ruhuna uygun olmayacaktır.
İşte bu durumda, işverenin iş riski değerlendirmesi yapma yükümlülüğünü yerine getirebilmesinin tek yolu, ücreti karşılığında dışardaki yetkili kişi ve kurumlardan hizmet alması olacaktır.
Burada karşımıza çıkan bir başka sorun, piyasada bu ihtiyacı karşılayacak kadar yetki belgeli işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının bulunmadığı gerçeğidir.
Esasen, elliden az çalışanı olan işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından hizmet alma yükümlülüğünün ertelenmesi nedeni de, bunların sayısının yetersiz olmasındandır.
Bu nedenle, işyeri hekiminden ve iş güvenliği uzmanından hizmet almaları ertelenmiş işyerlerinin piyasadan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bularak iş riski değerlendirmesini yaptırmasının istenmesi çelişkilidir.
Üstelik iş riski değerlendirmelerinin, işyerlerinin tehlike sınıflarına göre belirli periyotlarla yenilenmesi gerektiği gibi, riski oluşturan girdilerde yaşanacak değişiklikler karşısında riski değerlendirmelerinin kısmen veya tamamen yenilenmesi gerekecektir.
Dolayısıyla iş riski değerlendirmesinin bir kereye mahsus yapılacak bir çalışma olmayıp sürekli güncellenmesi gerekiyor. Bu nedenle, risk değerlendirme ekibinin tüm üyeleriyle oluşmasına kadar yaptırılacak iş riski değerlendirmeleri, bir kereliğine ve yapıldığı andaki durumu yansıtmak üzere olacak ve büyük olasılıkla güncellenme olasılığı da olmayacaktır.
Bu nedenle, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından hizmet alma yükümlülüğü ertelenmiş işyerleri için, iş riski değerlendirmesi yaptırma yükümlülüğünün de, ertelenmiş olması yerinde bir yaklaşım olabilirdi.
Diğer taraftan, iş riski değerlendirmesi için, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından hizmet alındığında ödenmesi gereken ücretler de sistematize edilmemiştir.
Bu hizmetlerin karşılığının belirlenmesi piyasa koşullarına bırakılmıştır. Yeteri kadar yetki belgeli işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulunmadığı için de, iş riski değerlendirmesi yaptırmak isteyen işverenler arz talep kuralları içinde ödeme yapmak zorunda kalmaktadırlar.
İş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek amacıyla insan sağlığı üzerine odaklanmış, “iş riski değerlendirmesi” yükümlülüğünün, pazarlık usulü belirlenecek ücret karşılığı hazırlatılmasına zemin bırakılması doğru olmamıştır.
Bu arada anımsatmakta yarar bulunan bir durum da, çok tehlikeli sınıfta yer alan maden, metal, yapı işleri ile tehlikeli kimyasallarla çalışılan işlerin yapıldığı ve büyük endüstriyel kaza olasılığı olan işyerlerinde yapılacak iş denetimlerinde, iş riski değerlendirmesinin yapılmadığı saptanırsa faaliyetleri durdurulacaktır.
Bu nedenle, bu özellikteki işyerlerinde tüm güçlüklere karşın iş riski değerlendirmelerinin yaptırılması geciktirilmemelidir. Esasen, bu özellikte ve 50'nin altında çalışanı bulunan işyerlerinde, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından hizmet alma yükümlülüğünün de ertelenmemesi gerekirdi diye düşünülüyor.
50'den fazla çalışanı olan işyerlerinde, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından hizmet alma yükümlülükleri 4857 sayılı İş Kanunu kapsamına giren işyerleri açısından zaten yerleşik uygulama olarak devam ettiğinden, diğerleri de bu yükümlülüğün altından kalkabilecek kapasiteye sahip olduklarından büyük işyerleri için bir sorun çıkması beklenmiyor.
Sonuçta, yukarda belirtilen nedenlerle, özellikle küçük işyerlerinde sıkıntı yaşanmasına ve pazarlık usulü belirlenen ücretlerle ve maalesef özümseyerek değil ceza korkusuyla, alel usul yaptırılmış risk değerlendirmeleriyle, yasanın amacına ulaşıp ulaşamayacağı bir yana, iş kazası ve meslek hastalıkları yaşandıkça, bu yasanın bir işe yaramadığı, yarayamayacağı algısının doğmasına neden olacağı düşünülüyor. (DK/BA)
* Doğan Keskin, emekli iş başmüfettişi