Çocukken, olmayan arabalarımız üzerinden, kimin arabasının daha kırmızı ve hızlı olduğunun kavgasını verdiğimiz gibi; son dönemlerde de iş kazası ve meslek hastalığına yönelik kısa vadeli sigorta kolları priminin birçok memur için yatırılmıyor olmasına rağmen, Covid-19 iş kazası veya meslek hastalığı olsun diye bir kavga almış başını gidiyor. Ey canım sağlık emekçim! SGK, iş kazası ve meslek hastalığı tanısı alma hakkını hepinize vermiş mi ki kazan hızlı ya da hastalığın kırmızı olsun.
"Bu ne şimdi! Sigorta priminin kısası uzunu mu olur kardeşim? Sigorta sigortadır!" dediğinizi duyar gibiyim. Olur, kardeşim; Türkiye'de yaşıyorsanız her şey olur. Hani bizim açıp okuduğumuzda hiçbir şey anlamamamız için özel çaba harcanarak hazırlanan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu var ya, işte bu kanunun 4. maddesinde kimlerin hangi kapsamda sigortalı sayıldığı açıkça belirtilmiş aslında. Bu maddeye göre; hizmet akdi ile çalışanlar maddenin (a) bendine göre (4a'lılar-eski ismiyle SSK'lılar), bağımsız çalışanlar (b) bendine göre (4/b’liler-eski ismiyle BAĞKUR'lular) ve kamu görevlisi/devlet memurları (c) bendine göre (4/c’liler-eski ismiyle EMEKLİ SANDIĞI sigortalıları) sigortalı sayılıyor.
5510 sayılı Kanunun sistematiğine göre de; 4/a’lılar ve 4/b’liler hem ‘kısa vadeli sigorta kollarına’ hem de ‘uzun vadeli sigorta kollarına’tabi iken, 4/c’liler olarak geçen çoğu kamu emekçisi ise sadece ‘uzun vadeli sigorta kollarına’ tabi tutuluyor. Kanunu ayrıntılı incelediğimizde, kısa vadeli sigorta kolları kapsamında ‘iş kazası, meslek hastalığı, analık ve hastalık’ sigortası primlerinin, uzun vadeli sigorta kolları kapsamında ise ‘malûllük, yaşlılık ve ölüm’ sigortası primlerinin ödendiğini görüyoruz. Kısacası, anlamak için defalarca okumamız gereken ama yine de çoğu sefer anlayamadığımız ya da anlamamızın istenmediği bu sigortacılık kanununda yer alan yukarıdaki bilgilere göre, birçok farklı model ile istihdam edilen sağlık emekçisinin çoğunun iş kazası ve meslek hastalığı sigorta primi yatırılmıyor, yani birçoğumuza iş kazası veya meslek hastalığı tanısı alma hakkı tanınmıyor.
Kanunda böyle yazıldığı için Covid-19'un iş kazası ya da meslek hastalığı sayılması için verilen mücadeleden vaz mı geçeceğiz? Asla! Elbette, arabamızın hızlı veya kırmızı olması için de mücadele edeceğiz ama bunun için öncelikle bir arabaya sahip olmamız gerekmiyor mu? Dolayısıyla, son dönemde Covid-19'un iş kazası ya da meslek hastalığı sayılması için verilen mücadele, bütün emekçilerin kısa vadeli sigorta kolları kapsamına alınması için verilmesi gereken mücadeleden bağımsız olmamalıdır. Bu yüzden meslek örgütlerinin ve memur sendikalarının pandemi sürecindeki önceliklerinden biri de, bütün emekçilerin iş kazası ve meslek hastalıkları priminin ödenmesi için gerekli mücadelenin verilmesi olmalıdır.
Peki, Covid-19 hastalığı sağlık emekçileri için iş kazası ya da meslek hastalığı sayılmalı mı? Genel olarak, emeğe ve emekçiye değer verilen birçok ülkede, bu konunun, Covid-19'un daha pandeminin başında iken iş kazası veya meslek hastalığı olarak kabul edilerek çözüldüğünü ve konunun tartışmaya kapalı olduğunu görüyoruz. Almanya, Belçika, Kanada, Malezya, Güney Afrika gibi ülkelerin Covid-19 hastalığını meslek hastalığı; İtalya'nın da iş kazası olarak kabul eden dünya ülkeleri örnekleri olduğunu görüyoruz. Türkiye'de ise SGK tarafından yayınlanan genelge ile Covid-19'un iş kazası ya da meslek hastalığı olarak kabul edilmeyeceği belirtildi.
Tabii ki her ülkenin sigortacılık sistemi ve buna bağlı tazmin sistemi kendine özgüdür ve bu doğrultuda düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, binlerce sağlık emekçisinin enfekte olduğu, yüzlercesinin hayatını kaybettiği ve maalesef ki kaybetmeye devam edeceği beklenen bu zorlu pandemi sürecinde, bu konunun hâlâ Türkiye'de tartışılıyor olması bile utanç vericidir. Aslında, pandemiye özel yasal düzenlemelerle, bu konunun çok daha öncesinden halledilmiş olması gerekiyordu ama maalesef ülkemizde her hakkın kazanılması verilen mücadeleler sonrası olmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü'nün başlangıç kılavuzunda, sağlık kuruluşlarından kaynaklı bir maruz kalım sonrası gelişen Covid-19 enfeksiyonunun meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerektiği ve sağlık emekçilerinin geçirdiği bu hastalığın tazmin, rehabilitasyon ve tedavisinin sağlanmasının sağlık emekçisinin haklarından olduğu ilan edilmiş durumda. Dolayısıyla, Covid-19'un iş kazası ya da meslek hastalığı olarak kabul edilmemesi, özünde bir insan hakkı gaspıdır.
Türkiye'de Covid-19 hastalığı iş kazası mı sayılmalı yoksa meslek hastalığı mı şeklinde bir tartışma yürütülecekse de, iş kazası olarak kayıtlara geçmesi faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü bürokratik işlemlerin fazlasıyla can sıkıcı ve uzun olduğu ülkemizde, meslek hastalığı tanısı almak için yetkilendirilmiş hastanelerin bir rapor hazırlaması ve SGK bünyesindeki Kurum Sağlık Kurulu'nun onaylaması gerekiyor. İş kazasında ise tanı için işverenin bildirimi yeterli görülüyor. Dolayısıyla, pandemi nedeniyle zaten iş yükünün fazlasıyla arttığı ve birçok sorunla karşı karşıya kalan sağlık emekçilerinin bürokratik gereklilikler ile uğraştırılmaması gerekir.
İlgililerin, her zaman olduğu gibi bu zorlu pandemi sürecinde de biz sağlık emekçilerinin halkımızın sağlığını korumaktan ve hakkımızı aramaktan vazgeçmeyeceğini bilmesini isteriz. Bütün emekçiler için iş kazası ve meslek hastalığı sigortası primi ödenene ve Covid-19 hastalığını iş kazası ya da meslek hastalığı sayılana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Hızlı ve bir o kadar da kırmızı bir arabaya sahip olmak hakkımızdır ve hakkımızı alana kadar SES'imizi yükseltmeye devam edeceğiz... (ÖB/AS)