Yaşadığımız dönemde önemli olaylara birinci elden tanıklık ederken bir yandan da gündelik hayatlarımıza devam ediyoruz. İş, aşk, ekonomik kaygılar, çocuklar… Tüm bu sıradan dertler, yaşadığımız dönemde gerçekleşen herhangi bir katliamdan, savaştan, hak ihlalinden hayatımızda daha ön planda yer alıyor. Tıpkı Hitler döneminde ‘Sıradan Almanların’ hayatında olduğu gibi.
Barbara Yelin’in En İyi Çizgi Roman ödülü sahibi eseri Irmina, gerçek bir hikâyeden yola çıkarak savaş zamanındaki Almanya’nın atmosferini gözler önüne sererken, nasıl oldu da Almanlar Hitler’e engel olmadı sorusunun peşinden gidiyor.
Bir modern tarih hikâyesi
1930’ların ortasında, genç ve hırslı bir Almanyalı kadın olan Irmina, eğitim almak için Londra’ya yerleşir. Bir kokteylde, Oxford’a giren ilk siyah öğrenci olan ve tıpkı kendisi gibi özgür bir hayat yaşamaya çalışan Howard Green ile tanışır. Ancak ilişkileri, Irmina’nın Hitler Almanyası'na dönmek zorunda kalması yüzünden beklenmedik bir şekilde sonlanır. Irmina’yı değişen ülkesinde yeni bir hayat bekler.
20’li yaşlarında iyi bir eğitim alan, açık görüşlü, özgürlük hayalleri kuran, siyah bir adamla beraber olmaktan “çekinmeyen” Irmina, ülkesine döndükten sonra da Nazi Almanyası'nın vaatlerinden çok etkilenmiyor. Ancak olan bitene tepki de göstermiyor. O sadece "normal" bir Alman. İnsanlar fazla mı abartıyor? Gerçekten Almanlar Yahudi soykırımından yeterince haberdar değil mi?
İngiltere’de ten rengi nedeniyle dışlanan bir kişinin yanında olmaktan imtina etmeyen Irmina Almanya’da Yahudi olduğu için katledilen bir halkın yanında aynı güç ve kararlıkla duramıyor.
Volksgemeinschaft ve kişisel çıkarlar
Nazilerin en büyük propaganda aygıtı olan ve bugün hala soykırım araştırmacılarına ana konu olan Volksgemeinschaft’ın (aynı kandan olanların herkesin hak ettiğini alması) Almanların Yahudilere karşı yapılan soykırıma suskun kalmasına, kafalarını başka yöne çevirmesinde etkili olduğu kabul ediliyor.
Nazi Partisi'ne katılan herkes antisemitist miydi? Hayır. Kapitalizm karşıtlığı, yoksul halka sunulan refah vaatleri, birçok farklı kesimden insanı antisemitist olmasa bile aynı çatı altında bir araya getirmeyi başardı. Hitler sadece Yahudi düşmanlığı ile halkı yanına çekemeyeceğini gayet iyi biliyordu.
Tam da bu noktada Üçüncü Reich (Nazi Partisi'nin iktidarda olduğu 1933-1945 dönemi) döneminin Volksgemeinschaft ile sunduğu toplumsal refah, eşitlik, güçlü Almanya, rahat bir yaşam vaatleri ile tüm Almanlar gibi Irmina’yı da etkiler. Ancak “Kamu yararı için” ise ben niye yardım ediyorum diyerek Volksgemeinschaft’a tepkisini gösterir.
Yine de kişisel kazanç ve bireysel kaygılar, her şeyden öncelikli hâle gelir. Irmina’nın her gün alışveriş yaptığı dükkanlar yağmalanırken, bunu yapan kendisi olmasa bile, başka bir dükkana gitmeyi tercih eder. Ne ilk ne de son taşı o atar ama atana da engel olmaz.
Yahudi karşıtı sloganlarla talan edilen dükkânlar, suskunluk, ne yapacaksanız gözden uzakta yapın talepleri, kişisel çıkarlar… Irmina aldığı hiçbir kararı baskı altında almaz ama sorgulamaz da. Tıpkı herkes gibi. Irmina yakın geçmişe bir kadının yolculuğu üzerinden bakarken günümüzdeki toplumsal olaylara verdiğimiz/veremediğimiz tepkileri de düşünmemizi sağlıyor. (YK)