Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yüksel Taşkın’ın İran’da geçen hafta yapılan seçimlerden yola çıkarak yaptığı analizi iki bölüm halinde yayınlıyoruz. İkinci bölümü okumak için tıklayın.
Giderek soluk alınamayan bir açık hava hapishanesine dönüşen İran’da, VIII. Meclis için geçen Cuma günü yapılan “atama-seçimlerin” ilk turunda, Muhafazakarlar beklenen bir zafer kazanmış görünüyorlar. İlk sonuçlara göre, meclisteki 290 sandalyeden 223'ünün sahibi ilk turda belli olurken, 67 milletvekilliği için seçim ikinci tura kaldı. Bu vekillerden 166’ının Muhafazakar, 33’ünün Reformcu, 24’ünün de bağımsız olduğu anlaşılıyor. Kimi bağımsızların da Reformcu oldukları varsayıldığında, ikinci turdan sonra en çok 50 Reformcu vekil Meclis’e girebilme başarısını göstermiş olacak.
İran’da, Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin (AKK), tüm başvuran adayların yaklaşık üçte birisini oluşturan 3000 adayı veto ettiği anımsandığında, yarışın kimler arasında geçeceği zaten bilinmekteydi. AKK, artık bu veto etme işini öylesine abarttı ki, daha önce veto etmediği ve Meclis’e giren Reformcu vekilleri de yoğun biçimde veto etti. Bu sürecin giderek çığırından çıkmasına dair eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin uyarıları, aslında her şeyi özetliyor. Veto edilenlerin çoğunun Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yanlısı olduğunun iddia edildiğini anımsatan Hatemi, bunun acınacak bir durum olduğunu belirtti. “Bazıları özgürlüklerden hoşlanmıyor. Özgürlük, eğer halk bir hükümeti beğenmiyorsa onu zora başvurmadan değiştirebilmektir.”
Aşırı Sağ - Geleneksel Sağ Rekabeti
Seçim sonuçlarına dair kimi yorumlar, Ahmedinejad yanlılarının zafer kazandıkları yönünde erken kestirimlerde bulundular. Buna göre seçilen Muhafazakar vekillerin 85’i Ahmedinejad’ın Aşırı Sağ kliğine yakın. İktidarın tüm imkanlarını hoyratça kullanması ve sayısal olarak Muhafazakarlar içinde en fazla adayı seçtirebilen kliğe mensup olması, yakın geleceğin onun açısından son derece zor geçeceği gerçeğini değiştiremiyor. Bu durumun daha iyi anlaşılması için Muhafazakarlar genel başlığı altında gösterilenlerin aslında kimler oldukları ve ne tür fikir ve çıkar ayrılıklarına sahip olduklarına bakmak gerekiyor.
İran’daki siyasal gücün yaklaşık yüzde 75’ini tek başına kullanabilen Ruhani Önder Ali Hamaney etrafında kümelenenler için Geleneksel Sağ ifadesini kullanmak anlamlı görünüyor. Bu kesim, Aşırı Sağı temsil eden Ahmedinejad’la sosyolojik nedenleri de olan bir gerilime sahip. Geleneksel Sağ, daha çok yaşlı din adamlarından oluşurken, 40’lı yaşlarını süren Ahmedinejad ve kliği, dini olmayan eğitim geçmişlerine sahipler. Ahmedinejad, 1981’den beri seçilen Cumhurbaşkanları içerisinde ulema kökenli olmayan ilk cumhurbaşkanı...
Yine bu klik, Devrim sırasında üniversite veya lise öğrencileri olarak siyasallaşırken, kimliklerini en açık biçimde belirleyen tecrübeleri, İran-Irak savaşına katılmaları oldu. Çoğu, İran’daki paralel ordu veya İran’ın ikinci ordusu olan Devrim Muhafızları kökenli bu kesim, Hamaney’in etrafındaki yaşlı kadroları ürkütüyor. Zira bunlar, Ahmedinejad’ın en son nükleer krizdeki tavrını ve genel olarak uluslararası ilişkilerdeki ihtiyatsız girişimlerini benimsemiyorlar. Yine Ahmedinejad’ın popülist süsü verilmiş iktisat politikalarının asıl hedefinin kendi kliğini zenginleştirmek olduğunu fark eden Hamaney’in İhtiyarları, bu alanda da Ahmedinejad’ı sıkıştırmaya giderek daha fazla yöneliyorlar. Aslında en büyük gerilim, özelleştirme adıyla yönelinen yeni zengin yaratma hamlelerinin, Geleneksel Sağ kesimde yarattığı sınıfsal temelli endişelerden kaynaklanıyor.
İktidar Bloğu İçindeki Mücadele
Ahmedinejad, büyük bir kararlılıkla eski savaş gazilerinin ‘savaş partisini’ zenginleştirmeye çalışıyor. Muhafazakar çevrelerle Ahmedinejad arasında, iktisat politikaları nedeniyle oluşan gerilimin giderek artması beklenebilir. Son dönemde Ahmedinejad’ın bazı Muhafazakar yayın organlarını sansür uygulayarak kapattırması da, bu gerilimin daha da derinleşebileceğini düşündürüyor. Ama bu özünde iktidar blokunun içerisinde, devlet kaynakları ve siyasi pozisyonların nasıl yağmalanacağına dair yaşanan bir kavgadır. 2005 yılında Turkcell’e verilen cep telefonu ihalesinin güvenlik gerekçesiyle iptal edilmesi ve Ordu’ya ait SaIran şirketine verilmesi çok tipik bir örnektir. Yine Devrim Muhafızları’na ait şirketlerin çok büyük inşaat, petrol, doğal gaz boru hattı ve hatta hafif metro inşasına dair ihaleler kazanmaları da bu bağlamda düşünülmelidir. (YT/KM)
İkinci bölüm için tıklayın.
*Ara başlıkları bianet ekledi.