İran’da cuma günü yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri, öncesindeki ve sonrasında yaşanan gelişmelerle, ülkede mevcut siyasi yapılanmadan memnun olmayan ve değişim özlemi duyan önemli bir kitle olduğunu gözler önüne seriyor. ‘Umut hükümeti’ ve ‘Cihana yeni bir selam’ sloganlarıyla İran’da demokrasi yolunda değişimin mümkün olduğu sinyallerini veren reformcu aday Mir Hüseyin Musavi’nin gençlerden büyük destek bulması, bunun bir işareti. Ancak, seçim sonrasındaki gelişmeler, değişimin o kadar da kolay ve muhtemel olmadığını gösteriyor
Seçimin asıl rakipleri konumundaki aşırı muhafazakar Ahmedinecad ve reformcu Mir Hüseyin Musavi’yi destekleyen yüz binler, seçim öncesinde sokaklara dökülerek İran’da renkli görüntülerin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Ahmedinecad taraftarları geleneksel biçimde Tahran’daki Büyük Cami’de toplanırken, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu Musavi taraftarları internet ve cep telefonu üzerinden yürüttükleri teknolojik örgütlenmeyle İran’da bir ilki gerçekleştirmişlerdi.
Seçim öncesi sergiledikleri coşkulu görüntülerle her iki aday taraftarlarının seçimi bir bayram havasına dönüştürmeleri de İran’da uzun yıllardır rastlanmayan ve demokrasi adına umut veren bir gelişmeydi. Seçmen yaşının 18 olduğu ülkede oy kullanacakların üçte birinin İslam devriminin gerçekleştiği 1979 yılından sonra doğmuş değişim yanlısı internet çocukları olması da seçimin renklenmesinde önemli bir etkendi. Tam da bu sebeple, seçime katılımın yüksek olduğu oranda Musavi oylarının da artacağı bekleniyordu.
Seçime katılımın yüzde 80’leri bulmasına rağmen, ortaya çıkan tablonun beklenenden çok farklı olması ve Ahmedinecad’ın büyük farkla seçimi kazandığının açıklanmasıyla seçim öncesinde esen karnaval havası yerini yüksek tansiyona bıraktı. Sandıktan ikinci çıkan Musavi yanlılarıyla, ikinci kez cumhurbaşkanı seçilen Ahmedinecad taraftarları taş ve sopalarla birbirine girdi. Seçim sonrasında sonuçların demokrasinin zaferi olduğunu ve saygı duyulması gerektiğini açıklayarak hile iddialarını reddeden dini lider Ali Hamaney, ülkede gerilimin tırmanması üzerine, seçime hile karıştığı iddiasıyla seçimin iptalini talep eden Musavi’nin başvurusunun değerlendirilmesi üzere Anayasa Koruyucular Konseyi’ne soruşturma talimatı vermeyi kabul etti.
Seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra, İran bugünlerde 1979 İslam devriminden beri görülmeyen bir toplumsal huzursuzlukla karşı karşıya. Dini lider Hamaney’in gerilimi düşürmek için AKK’ye seçimleri soruşturma talimatı vermesi ya da seçimleri iptal ederek yenileyeceği söylentileri protestocuları sakinleştirmeye yetmiyor. İran’da İslam devriminden beri gerçekleşen en büyük gösteriyi düzenleyen Musavi yanlısı kalabalık, "Ahmedinecad’ı destekleyen yüzde 63’lük kesim nerede?", "Ölsek de oylarımızı geri alacağız" şeklinde sloganlar atıyor. Polisin göstericilere ve hatta gösterilere bulaşmayan sıradan halka bile saldırıp şiddet uygulaması gerilimi daha da çok yükseltiyor.
İran devlet televizyonu ise, Hamaney’in Musavi ile görüştüğü ve Musavi’ye meseleyi barışçı ve yasal yollardan halletmesi gerektiği ve AKK’ye başvurusunun en ince ayrıntısına kadar değerlendirileceği haberini duyurdu. Ancak, CNN Televizyonu engellemeye uğruyor, gösterileri izleyen İspanyol Televizyonu sınır dışı ediliyor, devlet televizyonu sokaklarda süren çatışmalara sansür uyguluyor, Musavi’nin Yeşil Söz gazetesinin dağıtımı engelleniyor. Ayrıca gösterileri örgütlemesi suçlamasıyla 170 reformcu lider hala gözaltında.
İran’daki durum Batı’da da tepki ve endişelere neden oluyor. Avrupa Birliği Dışişleri bakanları seçimde hile iddialarının endişe kaynağı olduğunu belirterek, bunun İran makamlarınca araştırılıp çözülmesi gereken bir konu olduğunu bildirdi. Gösteri için sokaklara çıkanlara karşı güç kullanılmasından ciddi endişe duyulduğunu belirtti. Fransa’da Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Fransa’nın seçime ilişkin şüphelere açıklık getirilmesini beklediğini, İran’da başta siyasiler olmak üzere çok sayıda kişinin gözaltına alınmasını kınadığını ifade etti. Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier hile iddiaları sebebiyle Almanya’nın, İran’daki seçim sonuçlarını ciddiye almayabileceğini belirtti. Amerikan Başkanı Barack Obama ise İran’da seçim sonrasında yaşananlardan derin üzüntü duyduğunu belirterek, demokratik süreç, konuşma özgürlüğü ve fikir muhalefetinin evrensel değerler olduğunu ve saygı gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
Alman Die Zeit gazetesi de İran’da polisin reformcu protestoculara karşı güç kullanıldığına ve bunun sonucunda 7 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı. Seçimde hile yapıldığına inanan yüz binlerce Mir Hüseyin Musevi taraftarının sokaklara dökülmesiyle İran’ın dramatik görüntülere sahne olduğunu belirten Die Zeit, 1979 İslam devriminden beri İran’da, böylesi büyük çaplı bir huzursuzluk yaşanmadığına dikkat çekti. Spiegel ise pek çok reformcu muhalif liderlerin tutuklanması ve polisin şiddet kullanmasına vurgu yaptı. İngiliz Telegraph gazetesi de İran seçimlerinde kaybedenin demokrasi olduğunu belirterek Ahmedinecad’ın zaferinin hiçbir şekilde meşru olmadığını yazdı.
Tüm bu tepkiler karşısında İran Anayasayı Koruyucular Derneği, cumhurbaşkanlığı seçimindeki oyların yeniden sayılacağı haberini duyurdu. Bunun ardından yaptığı bir açıklamayla seçimin tekrarlanmasın mümkün olmayacağını bildirdi. Seçimlerin iptal edilmesi için konseye başvuran Musavi, dün yaptığı açıklamada konseyden olumlu karar çıkacağı konusunda iyimser olmadığını belirtmişti. Özellikle AKK’nin yaptığı ikinci açıklamadan sonra, oylar tekrar sayılsa bile, yine de seçimlerindeki şaibe giderilebilecek gibi görünmüyor.
İran’daki cumhurbaşkanlığı seçimi, baskıcı rejime karşı durmaya hazır, değişim isteyen ve sayıları hiç de azımsanmayacak bir genç nüfusun varlığını ortaya koyması açısından umut verici olmakla birlikte, seçim öncesinde İran’da kendini hissettiren demokrasi rüzgarlarının seçim sonrasında yerini hile iddiaları, çatışmalar, tutuklamalar ve sansürlerle kuşatılan karanlık bir ortama bıraktığı aşikar. AKK’nin oyların sayımı işini ne kadar şeffaf ve meşru bir şekilde yapacağını ve ortaya çıkan sonucun ne kadar güvenilir olduğunu zaman gösterecek. Seçim sonucunun değişmemesi durumunda Ahmedinecad’ın bunca hile iddialarına rağmen, uluslararası arenada meşruluğunu nasıl sağlayacağı ve iç politikadaki otoritesini de baskı yoluyla ne kadar sürdürebileceği de ciddi bir soru(n) teşkil ediyor.(EG/EÜ)