İran'da Azerbaycanlıların yıllardır devam eden kimlik, eşitlik ve hak mücadelesi, baskılarla karşılaşmaya devam ediyor. Büyük çoğunluğunu kültürel çalışmaların oluşturduğu barışçıl faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınarak insanlıkdışı kötü muamele gören yazarlar, avukatlar ve aydınlar; sokak ortasında öldürülen gençler; henüz ortaokul ve lise çağlarında anadilde eğitim hakkı talebi nedeniyle devletin baskılarıyla, gözaltı ve işkenceyle tanışanlar; bütün uluslararası hukuk yasalarına, aynı zamanda insanlık ve ahlak kurallarına aykırı şekilde avukatsız ve kapalı olarak görülen mahkemelerde savunma hakkı verilmeden "yargılanarak" ağır hapis, sürgün ve hatta kırbaç cezalarına çarptırılanlar...
Birçok örnek vermek mümkün. İlk akla gelen isimlerden biri olan ve hareketin önde gelen aktivistlerinden gazeteci Said Metinpur ise 11 Temmuz'dan beri Tahran Evin Hapishanesi'nde tutuklu.
34 yaşındaki Said Metinpur, merkeze yakınlığı nedeniyle Farslaştırma ve asimilasyon politikasının etkilerinin yoğun olduğu Zenjan şehrinde, Azerbaycan kültürü ve insan haklarıyla ilgili çalışmalar yapmaktaydı. O, bu şehirde yayınlanan yerel haftalık gazetelerde, Farsça yayın yapan "Moc-e Bidari" (Uyanış Dalgası) gazetesinde ve Zenjan Üniversitesi'nde yayınlanan Azerbaycan Türkçesindeki Ses adlı edebiyat ağırlıklı dergide yazarlık yapıp, Azerbaycan Türkçesi ve Farsça olarak yayınlanan Yapraq (Azer.: Yaprak) öğrenci dergisinin yazı heyeti üyesiydi. Tahran Üniversitesi felsefe bölümü mezunu olan aktivist, aynı zamanda yayınladığı webblogunda siyasi ve kültürel yazılarına yer veriyordu.
Ancak devleti rahatsız ediyormuş gibi görünen bu çalışmalar, istihbarat bakanlığı ile güvenlik güçlerinin çeşitli baskılarına sebep oldu. 21 Şubat 2007'de UNESCO tarafından ilan edilen Dünya Anadili Günü'nün Zenjan'daki kutlamaları sırasında yapılan barışçıl gösteriler polisin sert müdahelesiyle sonuçlanmış, Said Metinpur, kardeşi Ali Rıza Metinpur ile birlikte gözaltına alınarak 10 gün boyunca İstihbarat Bakanlığı merkezinde sorgulanmıştı. Uluslararası Af Örgütü'nün raporlarına göre polis tarafından götürüldüğü sırada dudaklarının kanıyor olması, onun darp edildiği izlenimini uyandırmıştı.
Said Metinpur aynı yıl 25 Mayıs günü İstihbarat Bakanlığı memurları tarafından gözaltına alındı. "Advar News" adlı Farsça haber sitesinde yayınlanan raporu göre Metinpur ve eşi Atiye Taheri, Zenjan'da bir sokakta evlerine dönerken memurlar tarafından durduruldular. Haklarında tutuklama emri olduğunu söyleyen memurlar, çifte damgasız ve imzasız bir belge gösterdiler ve buna itiraz eden Metinpur ve eşini, gözlerini bağlayarak bir arabaya bindirdiler. Eşi evine götürülürken kendisi gözaltına alınarak İstihbarat Bakanlığı merkezine nakledildi. Raporlara göre memurlar daha sonra çiftin evini 5 saat boyunca arayarak kişisel eşyalarına, defterlerine, kasetlerine ve fotograf albümlerine el koydular.
İran İslam Cumhuriyeti Anayasasına göre, bir insan suçlamaları belirtilmeden sadece 24 saat, suçlamaları belirtildikten sonra ise toplam 48 saat gözaltında tutulabilir. Metinpur ise suçlamaları belirtilmeden tam 278 gün boyunca, yani dokuz aydan çok, gözaltında tutularak sorgulandı. Eşi Atiye Taheri'nin VOA Persian kanalıyla yaptığı röportajdaki açıklamalarına göre "O, gözaltı süresinin yedi ayını, fiziksel ruhsal ve psikolojik işkenceler altında tecritte (hücrede) geçirdi. Söz konusu işkencelerin bedensel ve ruhsal izleri hala etkisini koruyor; kendisi şiddetli bel ve mide ağrıları ve özellikle son günlerde baş dönmesi yaşıyor." Röportajın tamamına ulaşmak için tıklanyınız.
Uluslararası Af Örgütü'nün raporunda, Evin Hapishanesi'nde aynı dönem tutuklu bulunan diğer mahkumların açıklamalarına dayanarak verilen bilgilerde memurların Metinpur'dan, kamera önünde kaydedilecek olan bir "itiraf" almak için işkence ettikleri belirtilmiştir.
Front Line, Uluslararası Af Örgütü, International PEN, Sınır Tanımayan Gazeteciler ve diğer bazı insan hakları kuruluşlarının raporlarına göre bu süre boyunca aktivistin avukatıyla ve ailesiyle görüşmesi engellendi. Eşi A. Taheri yetkililerin tavrını verdiği röportajda böyle açıklıyor:
"Said'in 9 aydan uzun süren gözaltı döneminde, ilk 7 ay boyunca tamamen habersizdik ve bu dönemde sadece birkaç telefon görüşmesi gerçekleşebildi ve böylece hayatta olduğundan emin olabildik. Son iki ayda ise Evin Hapishanesinin 209. bölümüne (*bu bölüm İran İstihbarat Bakanlığının kontrolündedir) nakledildi ve bu dönemde mahkeme yetkilileri başvurularımızı yanıtsız bıraktı. Bilgi almak istediğimiz ilk dönemlerde "böyle birinin olmadığını" söylüyorlardı, daha sonra gözaltında tutulduğunu kabul ettiler ancak dosyası mahkemeye nakledilmediği için kendisine avukat tutamadık ve avukatın defalarca yaptığı başvurular da cevapsız kaldı. 9 ay sonra, mahkeme kararı verildikten sonra avukat tutabildik ancak bu dönemden sonra avukat hiç bir şey yapamadı çünkü bizim hiç bir haber alamadığımız o 9 ayda bu yetkililer kararlarını vermişler, nitekim daha sonra Temyiz Mahkemesi de 8 yıl hapis cezasını onayladı."
Said Metinpur'un serbest bırakılması için yetkililer, 500 milyon tomen (yaklaşık 540 bin dolar) teminat talep ettiler. Gözaltına alınan bir çok aktivistin serbest bırakılması için teminat talep edilse de bu miktar diğerlerinden çok daha yüksek. Raporlara göre ailesi, bu miktarı karşılamak için ev ve bazı mülk senetlerini ipotek ettirmek zorunda kaldı.
Said Metinpur, 9 Haziran 2008'de Tahran Devrim Mahkemesinde avukatının katılmadığı kapalı celsede "yabancılarla iletişim kurmak" (casusluk) ve "sistem aleyhine propaganda yapmak" suçlamalarıyla yargılanarak toplam 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu suçlamanın kaynağının, aktivistin 2007 yılının Ocak ayında Türkiye'de yapılan ve Türki Cumhuriyetler ile Türk topluluklarının insan hakları durumun tartışıldığı bir konferansa katılması olduğu söylense de A. Taheri, konferansa katılan diğer şahısların serbest bırakıldıklarını açıklayarak durumun çelişkili olduğunu ifade etti: "Onun söylediklerine göre sorgulamalar sırasında Türkiye yolculuğu konusundan çok az bahsedilmiş ve aslında kendisi söz konusu insan hakları konferansında orda bulunmadı. O konferansa katılan herkes şu anda beraat etti. Bir kısmı da bir yıl şartlı hapis cezasına çarptırılarak serbest bırakıldılar." İslami rejimi yıkmakla suçlanan şahısları yargılayan İran Devrim (İnkılap) Mahkemeleri, çeşitli kuruluşlar tarafından uluslararası adil yargılama ve hukuk standartlarına uymadığı gerekçesiyle eleştiriliyorlar. Metinpur'un kararla ilgili temyiz başvurusu ise sonucu değiştirmedi. 11 Temmuz Cumartesi günü aktivist, Tahran Devrim Mahkemesi'nin 15. Şubesi tarafından mahkemeye çağrılarak burda tutuklandı ve Evin Hapishanesine nakledildi. Aynı hapishanede geçirdiği gözaltı döneminde oldukça ağır işkencelere maruz kaldığı düşünülürse şu anda da işkence ve kötü muamele riskiyle karşı karşıya olduğunu söylemek mümkün.
Devlet ise dışardaki ailesine yönelik baskılarına devam ediyor. Son olarak 16 Temmuz Perşembe günü aile bireyleri ve Azerbaycanlı aktivistler tarafından evlerinde yapılacak olan dua toplantısı öncesi eşi Atiye Taheri'nin kardeşi mühendis Rauf Taheri, insan hakları savunucusu Rıza Abbasi ve öğretmen Ahmed Medadi, istihbarat bakanlığı memurları tarafından gözaltına alındılar. Taheri 17 Temmuz'da VOA Persian kanalıyla yaptığı ikinci röportajda durumu şöyle açıkladı:
"Kardeşimin durumuna dair hiç bir bilgim yok ve İstihbarat Bakanlığı'na başvurduğumuzda hiç bir kesin yanıt alamadık, şu anda durumumuz son derece gergin ve hatta siyasi tutuklularımızın özgürlüğü için dua etmemize bile izin yok. Aslında bizim bu yaptığımız, artık her yerden umudu kestiğimizin göstergesi. Ne ulusal basın bu konudaki haberleri yayınlıyor ne de basın özgürlüğü bu konu hakkında yayın yapacak kadar gelişmiş değil ve biz artık Allah'a sığınmak zorunda kaldık ama galiba artık bu da bugün bizim ülkemizde suç sayılıyor. Bilmiyorum, artık biz çok çaresiziz ve bu çaresizliği haykırmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden..." (SZ/EÜ)