Washington ve Bağdat arasında 30 Haziran 2009’da imzalanan SOFA (Güçlerin Statüsü Anlaşması) savaşı sona erdiren bir anlaşma olmaktan çok Irak Başbakanı Maliki'nin hanesine yazılan bir başarı olarak görüldü.
30 Haziran tarihi yabancı güçlerin ülkeden atıldıkları gün olarak resmi tatil ilan edildi, kutlamalar yapıldı.
Yine bu anlaşma gereğince Amerika Birleşik Devletleri (ABD) denetimindeki hapishanelerde tutuklu bulunan tüm Iraklı mahkumlar ya serbest bırakılacak ya da Irak denetimi altındaki tutukevlerine gönderilecekti.
Çeperlerde ABD koruması
Anlaşmanın imzalandığı dönemde ABD askerleri büyük ölçüde şehirlerin çeperlerine çekilmiş, Sünnileri Şiilerden, Şiileri de Sünnilerden korumak üzere görev yapmaktaydılar.
ABD askerlerinin bu pasif konumu, sorumluklarının büyük bir bölümünü Irak Güvenlik Güçlerine devretmeleri, Maliki hükümetinin Sünni aşiretlerinin kurduğu “Sahva Konseylerine” yönelik baskıları, Irak İslam Devletinin yeniden güç kazanmasının yolunu açtı.
Musul ''Özel Seçim''
Irak İslam Devleti 2008 sonlarından başlayarak büyük bir sürat ile yapısal değişiklikler yaptı. Bu ara aldığı en önemli kararlardan biri de merkezini Musul'a taşımak oldu.
Musul Araplarla Kürtler arasında gerginlik yaratmak için özel olarak seçilmişti. İlk başlarda Musul'daki Irak İslam Devleti sorumlusu olan Ebu Kasvarah el Magribi Ekim 2008’de ölünce, onun yerine geçen Ebu Muhammed el Culani daha sonra Suriye'de El-Nusra'nın kurucusu olarak görevlendirilecekti.
Musul'da Irak İslam Devleti çok daha merkezi bir yapı oluşturdu. Bagdadi ve iki yardımcısı merkezde ana stratejileri oluşturup, bölgelerdeki yetkililerine ulaştırıyordu. Tepeden aşağıya doğru genişleyen çok sıkı bir disiplinle çalışan bürokratik bir mekanizma kuruldu. Bu süreç içinde Irak İslam Devleti kadroları sıkı bir ideolojik eğitimden geçirildiler.
Bölgelerdeki sorumlular mali imkan yaratmak için seferber oldular. 2010'a gelindiğinde Maliki hükümetinin uygulamalarından hoşnut olmayan Sünnileri, hükümetin ödediği 300 ABD dolardan daha fazla aylık ödeyerek kendi saflarına çekmeye başladılar.
''Duvarları Yıkmak''
ABD ve Sünni aşiretlerin işbirliği içinde olduğu 2007-2008 yıllarında lider kadrolarından 34 kişiyi kaybeden Irak İslam Devleti tutukevlerinde bulunan diğer örgüt liderlerini kurtarmak için büyük çaplı operasyonlar yapmaya başladı.
Bunlardan en büyüğü 2012’de Tikrit hapishanesine yapılan ve 100 El-Kaide üyesinin kurtarıldığı operasyondu.
Kurtarılanların çoğu idamla yargılanmış ve hüküm giymiş kişilerdi. Patlayıcı yüklü araçlarla (VBİED) stratejik noktalara saldırılar başlattılar. Özellikle Bağdat Hükümeti ile otonom Kürdistan bölgesi arasında gerginlik yaratacak noktalar hedefleniyordu. Yine aynı şekilde Maliki hükümeti ile ondan memnun olmayan Sünniler arasındaki çatışmaları körüklediler.
Temmuz 2013’te Ebu Garib hapishanesine yapılan baskında 500 Irak el Kaide elemanını kurtardılar. Bütün bu faaliyetlere verdikleri ad ise “Duvarları Yıkmak” oldu.
Halifelik
Bir yandan “duvarları yıkarken” diğer yandan da İslam devleti projesini meşrulaştırma çalışmalarına başladılar.
Ebu Ömer el Bağdadi'nin Kureyş kabilesinin soyundan geldiği ve bu nedenle İslami geleneklere göre halife adayı olduğu görüşünü yaygınlaştırdılar.*
Ebu Ömer el Bagdadi Irak'ta El Kaide'nin lideri el Masri ile birilikte 18 Nisan 2010'da öldürüldükten sonra yerine atanan Ebu Bekir el Bagdadi de Kureyş kabilesinin soyundan geliyordu ve halifeliğe adaydı.
Başkan yeni Bagdadi
Asıl adı El Badari olan Ebu Bekir el Bagdadi Irak İslam Devleti'nin iki önderi öldürüldükten sonra toplanan İslam Devleti Şura Konseyi tarafından oy birliğiyle başkan seçildi.
CIA ve Irak İstihbaratı için bu yeni el Bagdadi büyük bir bilinmezlik ve sır perdesiyle örtülüydü. Kimse onu doğru dürüst tanımıyordu.
CIA onun kim olduğunu ancak Irak ve Suriye'yi de kapsayan büyük bir toprak parçası üzerinde hükümranlığını ilan ettikten sonra araştırmaya başladı.
Bagdadi kimdi?
Samarra'da 1971'de doğan Ebu Bekir el Bagdadi, daha sonra Bağdat'ın Sünni ve Şiilerin bir arada yaşadığı Tobçi semtine taşındı ve İslam tarihi ve İslam teolojisi üzerine yüksek lisans ve doktora sahibi oldu.
Tobçi'de bir caminin müştemilatında mütevazı koşullarda yaşayan el Bagdadi o dönemde kendisini tanıyanlara göre sessiz, içine kapalı, gözlük takan ve devamlı Kuran okuyan bir İslam bilginiydi.
Mahalle sakinlerinin anlattıklarına göre Tobçi camisi imamının olmadığı günlerde onun yerini alan el Bagdadi namaz kıldırır ama vaaz vermezdi.
Mahallelisi anlatıyor
Ancak yine bir mahalle sakini olan Ebu Ali onun giderek daha katı ve sert bir tutum aldığını ve mahallede yapılan bir düğünde kadınların ve erkeklerin bir arada dans ettiğini gördüğü zaman müdahale edip dansı durdurduğunu anlatıyordu.
Üniversiteden kendisini tanıyanlar ise onun ilk başlarda Müslüman Kardeşler’e yakın olduğunu, Selefi doktrinini ise Müslüman Kardeşler’in önderlerinden, Afganistan'da mücahit olup savaşan ve sonradan Selefi doktrinini benimseyen Muhammed Hardan'la yakınlaştıktan sonra benimsediğini söylüyordu.
2000'de doktorasını tamamlayan el Bagdadi evlendi, oğlu oldu.
ABD'nin Irak'ı işgal ettiği 2003 yılında, işgal güçlerine karşı bir tutum almadığını ama sessiz ve derinden çalışmalarını yürüttüğünü ve kendi İslamcı yapılanmasını Jaysh Ahl el Sünni (Sünni toplumu üyelerinin ordusu) kurduğunu biliyoruz.
Bagdadi cezaevinde
2004'te Felluce'de Nessayif Numan Nessayif adında bir arkadaşını ziyarete giden el Bagdadi burada CIA'nin yaptığı bir baskın sonucunda yakalandı ve 31 Ocak 2004'de tutuklanarak Camp Buca Cezaevine konuldu.
Ne var ki CIA onu değil, Nessayif'i arıyordu. Tahliye olduğu 6 Aralık 2004’e kadar kaldığı Camp Buca'da büyük bir örgütlenme faaliyeti yürüttü.
Hapishane yönetimi bir İslam bilgini olarak Bagdadi’nin mahkumlar arasında değişik koğuşlarda dolaşmasına izin veriyor, mahkumlar üzerinde olumlu etkileri olacağına inanıyordu.
El Bagdadi bu fırsatı saflarına yeni cihatçılar katmak için kullandı ve kısa sürede hapishanede büyük bir etki alanı yarattı. Bir yılın sonunda, ABD yetkililerince Irak kurumlarına zarar verecek biri olmadığı için Camp Buca'dan tahliye olduğunda Bagdadi artık tam anlamıyla katı ve tavizsiz bir Selefi cihatçı olmuştu.
Irak İslam devleti Baas'çıları saflara katıyor
Bagdadi cesaret ve atılganlık konusunda belki bir Zerkavi değildi ama örgütleme, genişleme, mali kaynak yaratma gibi konularda çok başarılı bir önder ve gerçek bir strateji uzmanıydı.
Irak İslam Devleti’ni Suriye içinde örgütleyerek nüfus alanını genişletmek istiyordu, bunun için de askeri stratejileri iyi bilen komutanlara ihtiyacı vardı.
Üniversite yıllarından tanıdığı Baas'çı çevrelerle ilişkiye geçti. Bu kişiler sayesinde Rakka'da bulunan ve Kuzey Doğu Suriye ile yakın ilişkileri olan İzzet el Duri ile irtibat kurdu. Irak İslam Devleti IŞİD olmaya (Irak Şam İslam Devleti) artık hazırdı.(MUT/BA)
*Arap dünyası Osmanlı'nın hilafeti almasına hiçbir zaman sıcak bakmadı. Hilafet, Hazreti Muhammed'in soyundan gelen ve Kuran'ın dili olan Arapçaya hakim Arap'larda olmalıydı. Bu konuya ilerideki yazılarda yine değineceğiz.
IŞİD'İN DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINI
''IŞİD'in Dünü, Bugünü, Yarını'' Dizisine Başlarken
1- El Zerkavi ve Irak'ta El Kaide'nin Kuruluşu
2- Zerkavi ve Şiddetin Tırmanışı
3- Irak İslam Devleti Kuruluyor
4- Irak İslam Devleti'nden IŞİD'e
6 - Bugün IŞİD