Birleşmiş Milletler’in İnternet Yönetişim Forumu (Internet Governance Forum/IGF) bu yıl Brezilya’nın João Pessoa şehrinde yapıldı. Dünyanın farklı noktalarından internet aktivistleri, şirketler ve devlet yetkilileri okyanus kenarındaki bu küçük şehre akın etti. Forum resmi olarak 10-13 Kasım'da yapılsa da etkinlikler 9 Kasım’da çoktan başlamıştı.
Foruma ve tartışmalara ilişkin notlara geçmeden önce “Latin Amerika’nın incisi” denen João Pessoa’dan biraz bahsetmekte fayda var. Şehir, ülkenin Paraiba eyaletinin başkenti. Bütün Amerika kıtasının en doğu noktasında yer alıyor. 700 binlik nüfusuyla bir sahil kasabası imajı veren bu küçük şehir belki de tarihinde ilk kez bu kadar yoğun uluslararası konuğa ev sahipliği yaptı.
IGF için buranın seçilmesinin arkasında ise tamamen duygusal sebepler yatıyor. Şehirde yaşayan aktivistlerden öğrendiğimiz kadarıyla Brezilya devleti bugüne kadar yerel turistin küçük tatil kaçamakları için tercih ettiği João Pessoa’yu bundan sonra uluslararası bir çekim merkezine dönüştürmek istiyor. Bunun ilk adımlarından biri ise IGF ile atılıyor. Şehrin her tarafındaki hızlı kentsel dönüşüm ve süregiden inşaatlar da bu iddiaları doğrular nitelikte. Kentsel dönüşüm ve “İnşaat ya Resullah” memleketinden giden beni bile şaşırtacak kadar yıkılıp yeniden yapılan bina gördüm. İstanbul’da görmeye alıştığımız “eski binaların hemen yanında yükselen zevksizlik abidesi gökdelenler”i yarımküre değiştirmeye rağmen geride bırakamamak biraz üzücüydü. Ve tabi hipster olmanın evrensel bir kaideye dönüşmesinin de gündelik hayatın o iç acıtan ve değiştiremediğimiz meselelerinden biri olduğuna bir kez daha ikna olmak hassas kalbimi ziyadesiyle zorladı. Ama yine de birazcık okyanus havası, seçim sonrası ülke melankolisinden uzakta hindistancevizi suyu yudumlamak iyi gelmedi de değil.
IGF için seçilen bina kocaman bir konferans merkezi. Şehirden bayağı uzak ve toplu taşıma yoluyla ulaşmak mümkün değil. Neyse ki konferans için özel ulaşım araçları sağlanmıştı.*
Forum öncesi etkinlikler denen hazırlık panellerinin başladığı 9 Kasım’da konferans merkezine gittiğimizde küçük bir sürprizle karşılaştık. Konferans merkezi doğal sit alanının tam orta yerine inşa edilmiş! Doğa ve yaşam savunucuları ne kadar protesto etse de yıkım önlenememiş. Güzelim ağaçlık alanın ortasında açılan kocaman bir beton delik düşünün. Bir de tropikal sıcakların bu betonlardan yansıdığını hayal edin. Bir gıdım gölgeye muhtaç bir halde tam da böyle bir yerde bir hafta boyunca interneti kontrol altına almak isteyen devletler, daha fazla para için her şeyi yapmaya hazır Facebook ve Google gibi büyük şirketler ve bu iki dinamiğin hegemonyasını kırmaya uğraşan bizim gibi internet özgürlüğü savunucuları. Beş gün, tropikal sıcaklar, salondaki dondurucu klima ve internet savaşları! Game of Thrones ve Muhteşem Yüzyıl’ın inanılmaz bileşimi… İşte benim İnternet Yönetişim Forumum!
Aynı anda ondan fazla paralel oturumun olduğu devasa bir etkinliğin tamamını aktarmak mümkün değil. O yüzden katıldığım oturumlardan kısa kısa notları paylaşıp katılamayanlar için bir nebze de olsa tartışmaları özetlemek niyetindeyim. Bütün etkinlikleri takip etmek isteyenler ise IGF internet sitesinden videoları izleyebilir.
“Devletler cinsellik ve şiddet arasındaki farkı öğrenmeli”
9 Kasım’daki hazırlık etkinliklerinden birisi “Toplumsal Cinsiyet ve İnternet” üzerineydi. Bu sene 25. Yılını kutlayan Association for Progressive Communication (APC) örgütünün düzenlediği etkinlikte dünyanın farklı yerlerinden aktivistler toplumsal cinsiyet alanındaki çelişkiler ve internet üzerine deneyimlerini paylaştı. Panelin en ilgi çekici konularından birisi “intikam pornosu” ve “gerçek tecavüz pornoları” denen iki olguyla nasıl baş edilebileceğine ilişkin tartışmalardı.
“İntikam pornosu” temelde karşılıklı rızaya dayalı olarak çekilen “cinsel içerikli” videoların, partnerlerin ayrılması ya da herhangi bir meseleden ötürü aralarının bozulmasının ardından bir tarafın rızası olmadan online ortama sürülmesi demek oluyor. Literatüre “gerçek tecavüz pornosu” olarak geçen videolar ise cinsel şiddet ve saldırı anının saldırganlar tarafından kaydedilmesi ve paylaşması. Hindistan’dan feminist, queer aktivist Bishakha Datta, bu tarz içeriklerin ülkesinde ve dünya genelinde hızla yaygınlaştığını belirtti. Tartışmaların ekseni pornografinin rıza ve haz temelinde sansüre uğramaması gerektiği ancak bu iki olguda çok temel bir mesele olan rızanın ve kişilik haklarının ihlal edildiği yönündeydi.
Toplumsal cinsiyet konuşulduğunda birçok diğer meselenin yanında tartışma bir şekilde hep pornografide kilitlenirken, IGF’deki cinsel haklar ve queer aktivistlerin muhafazakar, porno karşıtı, sansürcü argümanlarına pabuç bırakmayacak bir şekilde meselenin özüne indiğini görmek hem sevindirici hem ufuk açıcıydı. Bishakha’nın deyimiyle, “Gündelik hayattaki iktidar ilişkileri, toplumsal cinsiyet hiyerarşisi elbette ki internette de var. Nasıl ki kadınlar sokaklarda tecavüze uğruyor diye tüm sokakları yok etmiyorsak; burada da çözüm interneti kapatmak, kontrol etmek ya da sansürlemek olmamalı. Pornografiyle savaş adı altında toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besleyen ve yeniden üreten muhafazakar ve soyut düzenlemeler yerine ‘gerçek tecavüz’ ve ‘intikam pornosu’ görüntülerinin kişilik hakları bağlamında yayından kaldırılması, arama motoru algoritmalarından çıkarılması kısacası yok edilmesi gerekiyor. Devletler ve şirketler cinsellik ve şiddet arasındaki farkı öğrenmeli ve cinsellik yerine şiddetle mücadele etmeli.”
Hikaye anlatıcılığına selam: Discotech!
Was an excellent #discotech last night @APC_News: awesome speakers, great conversations... and caipirinha! #IGF2015 pic.twitter.com/Zgbei8cGFM
— Ellen Strickland (@ellenstrickland) 10 Kasım 2015
IGF’in en sevdiğim yanlarından biri ise akşamları. Gündüz resmi etkinlikler sürerken, akşamları da gayri-resmi etkinlikler yapılıyor. Geçtiğimiz yıl İstanbul’daki forumda ilki yapılan Discotech de bunlardan biri. Yine bizim de Kaos GL olarak partneri olduğumuz APC’nin organize ettiği bu yemekli etkinlik çok basit bir prensibe dayanıyor: Yemek yerken sohbet edelim. Beş kişi yemekten önce beş kişi yemekten sonra olmak üzere 10 konuşmacı, beşer dakika boyunca önceden belirlenmiş tema çerçevesinde kişisel hikayeler anlatıyor.
Eskinin hikaye anlatıcılığı geleneğine selam çakan bu etkinlikte en etkilendiğim konuşmalardan biri “Güvenli Çıplaklar” sunumuydu. Bu senenin teması olan “Anonimlik” ekseninde internette kendimize ait mahrem görüntüleri paylaşırken güvenliğe nasıl dikkat edebileceğimiz aktarıldı.
Benim de “Nasıl Yıldız oldum?” başlığıyla isim değişikliği, güvenlik dışında kendini inşa etme ve istediğin gibi yaşama hakkı bağlamında anonimlik üzerine minik bir DJ’lik denememin olduğu etkinlikte Meksika, Güney Afrika, İtalya gibi birçok ülkeden interneti internet yapan temelleri dinleme fırsatı yakaladık. ICQ ve MIRC’in o güzel rumuzlu günlerine hasretle yaşasın anonim, ucube, kimilerine göre gerçek olmayan ama ziyadesiyle hakiki internet serüvenimiz!
“İfade özgürlüğü, rızaya dayalı cinselliğin de ifade edilebilmesidir”
Forumun en dikkat çekici oturumlarından bir diğeri 10 Kasım’daki “İnternette ifade özgürlüğü: Mevzuat ve uygulamalardaki boşluklar” paneliydi. Meksika, Hindistan ve Pakistan’dan katılımcılar internette sansürü masaya yatırdı. İfade özgürlüğünün sınırlarında gezinirken, “İfade özgürlüğü, rızaya dayalı cinselliğin de ifade edilebilmesidir” cümlesinin queer aktivistler tarafından dile getirildiğini görmek sevindirici olsa da, önümüzdeki yıllarda da farklı ülkelerin deneyimleri üzerinden tartışmaların süreceğini öngörebiliriz.
Panelde en dikkat çekici yanlardan birisi artık ifade özgürlüğünü ABD ve Avrupa merkezli bir kavram olmaktan çıkartıp, dünyanın geri kalanının deneyimleri üzerinden de tartışmaya başlıyor oluşumuz. Meksika’da gazetecilere dönük sansür ve cinayetler ile Pakistan’daki internet yasaklarının arasındaki ilişki ne olabilir? Devletlerin kontrolcü politikalarını biliyoruz ama peki internet servis sağlayıcı şirketler? Google, Facebook gibi büyük şirketler ifade özgürlüğünün neresinde duruyor? Bu ve bunun gibi soruların her birine yerel yanıtlar bulmak ve bu yanıtları bir araya getirmek için aktivistler canla başla çalışıyor.
IGF’de ilk: LGBTİ oturumu
Bu seneki IGF bir ilke de ev sahipliği yaptı. LGBTİ haklarının tartışıldığı bir panel ilk kez IGF’de yer aldı. Benim de konuşmacı olduğum panelde; Hindistan, Endonezya ve Türkiye’den LGBTİ aktivistleri olarak ülkelerimizdeki deneyimleri aktardık. Panelistlerden bir diğeri İsveç Kalkınma Ajansı SIDA’dandı. Panelin sürprizi ise Google’dan bir konuşmacıydı. Söz konusu LGBTİ’ler olduğunda internetin hem tanışma, örgütlenme, kimliğini inşa etme noktasında olanak hem de hedef gösterilme, nefret söylemi ve cinsel saldırılar açısından tehditleri barındıran devasa bir okyanus olduğunu görmek heyecan vericiydi.
Kişisel olarak en heyecanlandığım an Brezilya’daki LGBTİ aktivistlerinin gökkuşağı bayraklarıyla salona gelmesiydi. Ve tabi Google’ın LGBTİ politikalarını överek anlatmasına karşı, “Bunu yapmaya sizi LGBTİ hareketi zorladı. Bunu unutmayın” uyarısı.
LGBTİ haklarını internet ile birlikte tartışırken karşımıza çıkan temel tehlike bu panelde de bizleri zorladı. O da ya interneti her şeyin çözümü ilahi kurtarıcı olarak görmek ya da interneti sadece nefret söylemi bağlamında tartışıp daha fazla kural ve yasaklama talep etme eğilimi. Farklı ülke deneyimlerinde gördük ki hakikat hiç de öyle iki kutuplu değil. Evet internet buluşmamıza olanak sağlıyor ve evet aynı zamanda tehlikeli. Ama çark alanı Gezi Parkı ya da hamamlar da öyle değil miydi?
IGF sonlanacak mı?
Birkaç panelden kısa notlar kişisel bir izlenimi yansıtıyor. IGF’de bunlar dışında ağ tarafsızlığı, şifreleme, internete erişim, gençlik hakları gibi alanların da sıklıkla tartışıldığını söyleyebilirim. Ama bütün bu tartışmalar büyük bir başka tartışmanın gölgesinde yürüdü: IGF devam edecek mi? Kulislerde dönen tartışmalara göre BM forumu devam ettirmeyebilir. Gerekçe ise forumdan somut bir çıktı ve yaptırımın çıkmıyor oluşu. Birtakım sivil toplum örgütlerinin de desteklediği bu görüş hakim gelirse internet alanında çalışan neredeyse herkesin bir araya geldiği bu uluslararası forum son bulabilir. Nihai karar ise Aralık ayı sonunda açıklanacak.
Bir buçuk haftalık Brezilya ve IGF macerasından öğrendiğim, internete ilişkin bir forumun bağlayıcı olmasını beklemenin hiç de gerçekçi olmadığı. Doğası gereği olmasa da vaad ettikleri gereği internet bağlayıcılıkların ve “istikrarlı sıkıcılığın” dışında bir yer. Sınırların kaldırılabilmesi potansiyelini taşıyan bir yeri bu kadar sınırlandırma arzusu yerine IGF’i adına yakışır şekilde bir internet forumu olarak düşünmekte fayda var. Ancak bu şekilde sivil toplumun baskısıyla oluşan bu bir araya gelme etkinliği yeni olanaklar doğurabilir. Kimse internet kullanım kılavuzları ya da uzun uzun açıklamaları istemiyor. Bize biraz da “özet geç”, “şukular senin olsun” ve “bastım disi” kafası lazım. Bütün arazlarıyla forumun mantığı da bu değil mi?
Seneye bu zamanlarda bir başka IGF hakkında iç dökebilmek ümidiyle… (YT/EA)