Internet aslında bir bilgisayar ağlar ağı . 1974 yılında UCLA (Kaliforniya Üniversitesi) profesörlerinden Vinç Cerf, bilgisayar, telefon ve televizyonu bir araya getirerek bir düzenek oluşturdu. Ve bu düzeneğe, uluslararası şebeke (International Network) anlamına gelen "Internet" adini verdi.
1989'da ise Cenevre'de yürütülen bir çalışmayla World Wide Web'i oluşturdular. Bu şebekeyle internetin yaygınlaşması sağlanmış oldu. Şimdi tüm dünyayı kapsayan ve milyonlarca bilgisayarı birbirine bağlayan 10.000'den fazla bilgisayar ağının toplamı teknik olarak interneti oluşturmuştur. Kısaca internet aracılığıyla sunulan bütün bilgi ve hizmetler çeşitli bilgisayar ağlarına dağılmış durumda.
Geçerli bir internet adresi ve teknik bağlantısı olan herkes, erişim hizmetinin olduğu herhangi bir yerden bu bilgilere ulaşabiliyor. Böylece askeri amaçla başlayan bir proje, sadece bir telefona, bir bilgisayara ve modeme sahip olanların düşlerini ve düşüncelerini, yazılı, sesli, ya da görüntülü olarak, tüm dünya ile paylaşabileceği bir sisteme dönüşmüş oluyor. Bu sistemle sesli, görüntülü ve yazılı paylaşımın yani sıra, bilgiye erişim son derece kolaylaşıyor.
Özgürlükler ülkesi olduğu tezi
Internet'in toplumsal ve politik dinamikleri sıkça tartışılıyor. Siber alemin bakir, yasasız, özgürlükler ülkesi olduğu tezi tarihe karışıyor. Geleneksel medya ve telekomünikasyon tekelleri bu alanın olanaklarını fark etmiş görünüyor. Başlangıçtaki heyecan biraz yatışma eğiliminde.
Internetten yararlanırken sansürün var olmadığı yollu tezin de hükmünü yitirmekte olduğu bir gerçek. Sanal dünyayla ilgili ilk yasaklar ve ilk cezalar gündeme geldi bile. Kesin olan bir şey varsa, İnternet sarıldığımız ölçüde modern, çağdaş ve incelikli sayılacağımıza dair bir inancın yaygınlaşmakta olusudur. Internet'in tüm toplumsallıkların içine taşındığı, alternatif bir kamu ortamına dönüşmekte olduğu iddia edilebilir. Öte yandan internetin sanal ve gerçeğin tamamen iç içe geçtiği, hatta gerçeklik olarak adlandırdığımız deneyimlerin sanal evren tarafından kaplanmasıyla sonuçlanabilecek bir tekno-bilişsel bütünleşme sürecine yol açabileceği yollu öngörüleri de anımsamakta yarar var.
Dönüşüm ve teknoloji
Teknolojiyle ilişkinin, özellikle İnternet odağında somutlaşan bir özgürleştiriciliği olup olmadığı su sıralarda sıkça tartışılmakta.
Teknolojinin tek başına değişim-dönüşüm getirmediğini, ancak var olanı kolaylaştırdığını, egemen sistemi yeniden ürettiğini bir veri olarak almak gerekir. Ancak bilgi, iletişim çağını simgeleyen internete gelindiğinde işin değiştiği söyleniyor.
Internet hayranlarına göre, sistem engin bir dönüştürme potansiyeline sahip.Internet'in bilgilendirme, geliştirme ve birlikte düşünme imkanlarından söz edilebilir kuşkusuz... Ancak, yine de İnternet ona yüklediğimiz dünyayı yansıtıyor. Ve dönüp dolaşıp, üretim araçlarına sahip olanların düşünsel üretimin araçlarına da hükmettiği gerçeğine geliyoruz. Televizyon gündeme geldiğinde de benzer bir bilgilendirme, geliştirme ve dönüştürme potansiyeline sahip olduğu yollu bir heyecan uyanmıştı. Ancak televizyonun, düzenin en etkin savaş silahlarından biri olduğu kısa sürede anlaşıldı.
Ekranı kontrol eden...
Çağımızda sözlerin her zamankinden daha fazla silaha dönüşmüş olduğu televizyon sayesinde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ve televizyon öğretici olmak yerine düşünmeyi engelleyici, gönüllü kulluk yaratıcı bir araca dönüşmüştür. Televizyonun rolü konusunda söyle söyler Chomsky
"21. yüzyılda ekranı kontrol eden kişi bilinci, bilgilenmeyi ve düşünceyi de kontrol eder.Ekran zihnimizin aynasıdır. Ekranı edilgen bir biçimde seyrediyorsanız programlanmışsınız demektir."
Öyleyse pekala her yeni teknolojinin insanları daha fazla bağımlılaştırıcı bir rolü olduğu söylenebilir.
Kuşkusuz internetin televizyondan bir farkı var. İnsan televizyon karşısında çoğu kez izleyicidir. Ama yaygınlaştırılmış İnternet varsayımı, bir İnternet katılımcılığını ve tartışmacılığını mümkün kılıyor. Yine de ufkumuzun internete yüklenen mevcut dünya hali ile sınırlı olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu dünya hali ise, insanın gerçeğinden uzaklaştırıldığı, yanılsamaların yoğun olduğu, toplumun kendine yabancılaştığı, bireyin bilincinin koordine edildiği özelliktedir.
333 milyon kullanıcı
İki bin yılı itibariyle dünyada yaklaşık 333 milyon İnternet kullanıcısı var. Bu sayı dünya nüfusunun yüzde 5'i demek. ABD ve Kanada'da internet kullanıcısı sayısı 147,5 milyon iken bu sayı tüm Afrika'da 2,8 milyon,ancak bu sayının 1,8 milyonu uzun yıllar ırkçı beyaz rejim altında yasayan Güney Afrika Cumhuriyeti'nde.
Türkiye dahil, Orta Doğu'da yaklaşık 2 milyon, kullanıcı var. Araştırmalara göre, internetteki site sayısı her yıl ikiye katlanmakta. Ve Internet'te her gün 7,4 milyon yeni sayfa açılmakta.
2001 yılı itibariyle internetteki sayfa sayısı 4 milyar. Görülüyor ki, internet aleminin nüfusu bu yıl belki dünya nüfusunu geçecek. Ancak bu sayfaların yüzde 85'i Amerikan sitelerine ait. Diğer ülkelere ait sayfa sayısı yüzde 15. Gerçek hayatta olduğu gibi internette de Amerikan egemenliği geçerli görünüyor. Kısaca bütün yollar emperyalizme çıkıyor.
Sihir için 300 bin sayfa
Internet siteleri egemen kültürü yansıtıyor. Metropol ülkelerde sayıları hızla artan dinsel cemaatlar kendilerini internet aracılığıyla ifade edebiliyor. Bu cemaatin önderlerine "guru" deniyor. Ancak sanal cemaatlerin ve syber ortamların cyberpunk cemaatlerinin de guruları mevcut.
Teknolojik ilerleme arkaik ideolojilerin yükselişi ile at başı gidiyor. Yalnızca sihir konusunda 300 bin sayfa var. Sanal şiddet ise çok yaygın. Internet'in finans ve ticaret sektörü tarafından yaygın olarak kullanıldığı biliniyor. Bu araçla tüketicinin gözlenmesi ve denetlenmesi mümkün hale geliyor. Bu işin meşrulaştırılmış yanı.
Ancak İnternet aracılığıyla uyuşturucu ve seks ticareti yapılıyor. Araştırmalara göre, İnternet aracılığıyla çocuk pornografisi yayılıyor. Bu tür pazarlamacıların yaptıkları tek iş, filmi İnternete koymak ve isteyene geçmek.
Mevcut üretim ilişkilerini yansıtıyor
Sonuç olarak İnternet, mevcut üretim ilişkilerini, ideolojik hegemonyayı, mevcut dünya ve insanlık halini, şimdiki zamanı yansıtıyor. Sanal alem, yanılsamalar barındırarak gerçeğiyle örtüşüyor.
Her ne kadar internetle daha önceki dönemlerle kıyaslanmayacak biçimde bireysel ve toplumsal temsillerin dolaşıma girmesi mümkünse de, unutulmaması gereken bunların aynı zamanda bilgisayar teknolojilerinin önceden belirlenmiş sınırları içine hapsedildiği gerçeğidir. Bu sınırlar kuşkusuz öncelikle teknik, ama bununla bağlantılı olarak ideolojiktirler. Çünkü bu çok övülen bilgi iletişim teknolojilerinin üretimi, dağıtımı, işletmesi ve yeniden üretimi bu döngü içinde daima piyasa koşullarına bağımlıdır. Yani bu özgürleştirici olduğu varsayılan kitle iletişim teknolojisinin sağladığı özgürlük yalnızca piyasa özgürlüğüdür.
Teknolojiyi üreten piyasa koşulları onu salt bir ekonomik etkinlik olarak değerlendirirler. Teknolojik gelişmenin bu düzeyi kapitalist üretim stratejilerine uygun düşmemeye başladığında, çoktan gelişmiş ve beklemede tutulan bir başka teknoloji dolaşıma sokulur. Bu yaygınlaşmış iletişim ortamının teknik özelliklerinin bir anda değişmesi anlamına gelmektedir. Özellikle bilgisayar programlarının ve işletim sistemlerinin her yeni sürümünün yarattığı değişiklikleri göz önüne alırsak konuyu daha iyi güncelleyebiliriz. Her gelişim ya da her değişiklik ise yeniden satın alınması gereken ürünler anlamına gelmektedir. Bu durumda kitle iletişiminin özgürleştirici boyutu ancak ona ulaşabilecek tüketici ilişkisi kurulabildiği ölçüde mümkündür. Sonuçta özgürleşme olanağını yakalayabileceği iddia edilen insanlar, toplumun varlıklı sınıflarına mensup olanlardır. Teknolojik gelişim bu durumda varlıklı sınıfların daha da varlıklı hale gelmesine, zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumun daha da büyümesine hizmet etmektedir.
Dünya nüfusunun yarısı haberleşemiyor
Günümüzde dünya nüfusunun yarısı henüz telefon hizmetlerinden mahrumdur. Yani dünyanın yarısı şu bilgi çağı iletişiminin çok uzağında beklemekte. Dünya nüfusunun yüzde 20'si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ve yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı her yıl yirmi beş milyon artıyor.
3 milyar insan yılda 100 ila 700 dolar arasında bir gelirle yaşamak zorunda. Bir IBM diz üstü bilgisayarın fiyatı ise 2000 dolardan fazla. Internet erişim hizmeti sunan kuruluşlara ve telefona yapılan aylık ödemelerin sözünü bile etmek gerekmez bu durumda.
Günde 1.500 milyar dolar dolaşıyor
Dünya ölçeğinde günde 1.500 milyar dolar dolaşmakta, bu dolaşım bilgisayarlar aracılığıyla gerçekleşmekte, bu paranın ancak yüzde 1'i yeni zenginlikler yaratmakta kullanılıyor, gerisi ise sınır tanımadan spekülasyon amaçlı dolaşmaktadır.
Bilgisayar ve internet sermayenin çok hızlı bir biçimde dolaşmasına hizmet etmektedir. Gezegenin tümünde dolar milyarderi 358 kişinin serveti, yoksul nüfusun yüzde 45'ine tekabül eden 2 milyar 600 bin kişinin toplam gelirinden daha fazladır.
Fazla hayal kurmadan karşımızda iki dünya olduğunu söylememiz gerekmektedir; yoksul ve feda edilmiş dünya ile, zengin ve pırıltılı, kendini kurtarmış dünya. Bu iki dünya uzak bölgelerde coğrafyayla, aynı coğrafyada ise, ekonomiyle, teknolojiyle, donanımla birbirinden ayrılmakta, her yeni teknolojik gelişim bu uçurumun daha da derinleşmesine hizmet etmektedir. Çünkü yeni teknolojiyi öğrenmek de kültürel ve entelektüel üretimin araçlarına sahip olan mülk sahiplerinin tekelinde olmakta, farklılık geometrik olarak artmaktadır.
Microsoft'un bir haftalık kazancıyla...
Bilgisayar ve İnternet deyince aklımıza Windows yazılımı ve Microsoft'un sahibi Bill Gates geliyor. Gates dünyanın en zengin adamı. İlk on içinde iki şirket elamanı daha var. Üçünün kişisel serveti dünyadaki 1 milyar insanın servetinden daha fazla. Microsoft'un bir haftalık kazancıyla dünyada açlık sorunu kalmıyor. İki aylık kazancıyla ise açlık sorunu kökünden çözülüyor. Türkiye'nin borç için kapı kapı dolandığı rakamlar ise şirket için bozuk para sayılıyor.
Gates ve Microsoft bu paraları patent ve telif haklarından kazanıyor. Telif ve patent hakları, emperyalist kapitalizmin en büyük silahı MAI türü uluslararası anlaşmalarla dayatılıyor. Bu silah en çok ilaç, eğlence ve bilgisayar sektörü için geçerli oluyor. Ve siz kim beş yüz milyar ister yarışmasını seyrederken ya da en yasalından ve en yenisinden bir yazılım programı alırken emperyalist tekellerin kasalarına alın teri, harcanmamış milyarlar doluyor. Öte yandan bilişim uzmanları yakın bir gelecekte bilgisayarın masa üstünden inip hayatın her alanına yayılacağından söz ediyor. Bilim adamları avuç içi bilgisayarların kullanımının genişletilmesinin yanı sıra ev içinde kullandığımız eşyaların da bilgisayarlarca yönetilmesini tasarımlamakta. Arabalar, buzdolapları, çamaşır makineleri ... Bilim kurgu filmlerinde tasarlanan yaşamların yavaş yavaş gerçek olduğu görülüyor. Kimler için? Tasarlayanlar ve kurgulayanlar, tasarlamak ve kurgulamak için gerekli alt yapıya sahip olanlar için, bu teknolojiyi üretecek ve satın alacak paraya sahip olanlar için...
Sistemi değiştirmek
Geriye kalanların payına, bu sistemi değiştirmek için mücadele etmek düşüyor. Bu durumda bir özgürleştirme aracı olduğundan söz edilen internet, çok iyi bir gözetim ve denetim aracı olduğunu söylemek gerekiyor. Bilgisayar esleştirme konusundan daha önce söz etmiştik. Koch ve Sperber'in Bilgi Mafyası adlı kitapları bu konuda gerçek bir yol ayrımına dikkat çekiyor. Devlet adına çalışan siber-casuslar, bilgisayarın nimetlerinden yararlanarak, tüm özel hayatı kontrol ve gözetim altına alabiliyorlar. Devletin denetim alanını genişletiyorlar. Bilgi mafyaları oluşturup, bilgi kartellerine hizmet veriyorlar. Bilgisayar sayesinde birer kimlik numarasına dönüşmekte olduğumuz için artık hayatımızla ilgili pek çok şey kayıt altında. Internet bu alanda tam bir kontrol aracı. Sadece sitelere yazılan kitaplar ve yazılar değil, e-maillerimiz de okunabiliyor.
NSA, CIA ve FBI; İnternet üzerinden yapılan haberleşmeleri uzun süredir gözlüyorlar. Bilgisayar servis sağlayıcılara yerleştirilen bir yazılım sayesinde belirli bir e-mail adresine veya oradan yollanan mesajlar gizli servislerce alınabilmekte, belirli İnternet adresiyle ilgilenen herhangi birisinin tüm İnternet faaliyetleri izlenebilmektedir.
NSA'nın geliştirdiği ECHELON sistemi telefonların yanı sıra, teleks, faks ve internette de hedef kelimelerle tarama yapabilmektedir. NSA, milyonlarca mesajın içinden aranan sözcüklerin geçtiği mesajları; o mesajı gönderen bilgisayarı ve hesap sahibini saptayabilmektedir. NSA ve CIA, İnternet üzerinden yapılan tüm haberleşmeyi uzun süredir gözlemektedir.
Kısaca internette sörf yapmak özgür ve bakir alanda dolaşmak olmaktan çoktan çıkmıştır. Yalnız sanal dünyada yapılan yolculuklar ve haberleşmeler sistemin egemenleri tarafından gözlenmiyor. Bilgisayar eşleştirme tekniği ile daha önce farklı veri tabanlarında ayrı ayrı duran verilerin birleştirilmesi ve karşılaştırılması sayesinde, insanların tam bir profilini çıkarmak mümkün hale gelmiştir. Bu yolla başka şeyler yanında tüketici profilleri de çıkarılmakta, hedef alınan ve yaratılan tüketici, kendini gözlenir kılmakta, kişi kendi gözetiminin taşıyıcısı haline gelmektedir. Bu tür gözetim, genel olarak hayatının rutinindeki gözetimin yoğunlaşmasına neden olmaktadır.
Herhangi bir ücretli siteye girmeden bile e-mail kutunuzda hemen her gün junk-mail niteliğinde mesajlar bulmanız mümkündür. Yasal denetim ise başta İngiltere ve ABD olmak üzere tüm dünyada yaygınlaşmaktadır. Bu durumda İnternet servis sağlayıcıları bilgisayar sistemlerine bir kara kutu koymak zorunda kalmaktadırlar. Türkiye'de ise geçtiğimiz yıl yayınlanan bir yönetmelikle, güvenlik güçlerinin dinleme yetkisi genişletildi. Buna göre chat, e-mail ve internet üzerinden yapılan haberleşme de dinleme ve takip altına alındı. Yani İnternet kullanımıyla özgürleşmek bir yana denetim mekanizmalarının daha da artması söz konusu artık.
Devrimci muhalif çalışma için...
Ancak İnternet'in alternatif kullanım biçimlerinin olabileceği de bir gerçek. Bir tıklamayla dünyanın sayılı kütüphanelerine ulaşmayı, örneğin Türkiye'den İnternet girerek Louvre Müzesi'nin sanal ziyaretçileri arasında olmayı başarmanın hazzını ya da başka tatminleri bir tarafa bırakalım, devrimci muhalif çalışma için de internetten yararlanmak mümkün. Internet'in bilgiye ulaşmayı çok kolaylaştırdığını unutmamalıyız. Bu erişim için entelektüel birikime sahip olmak gerektiğini unutmadığımız gibi...
Internet'in geleneksel iletişim araçlarından farklı olarak karşılıklı etkileşim olanağından daha önce söz etmiştik. Buna; internetin gazeteden televizyona, radyodan mektup ve telefon haberleşmesine kadar neredeyse tüm iletişim araçlarının yerine ikame edilebilir olma özelliğini de eklemek gerekir.
Öte yandan diğer iletişim kanallarından daha az sansür edilebilir oluşunu da göz ününe olursak, internetin düzen karşıtı örgütlerce kullanılabilirliğinden söz edebiliriz. Bu konuda küreselleşme karşıtlarının İnternet üzerinden örgütlenmeleri örneğine dikkat çekmek isterim. Ancak yine de en çarpıcı örnek, Meksika'nın güneyinde Chiapas dağlarında 1992'den bu yana isyanlarını sürdüren Zapatista gerillarıdır. Bugün Zapatistaların politik mesajları İnternet üzerinden tüm dünyaya yayılıyor. Elektronik posta ve Web siteleri ile Zapatistalar uluslar arası düzeyde destekleniyor.
Zapatistaların Düşük Yoğunluklu Şebeke Savaşı
Zapatistaların mücadele yöntemi kuşkusuz devrimciler açısından da dikkate değer bir örnek oluşturuyor. Toplumbilim araştırmacılarının Zapatistalarin bu savaşını Düşük Yoğunluklu Şebeke Savaşı olarak adlandırdıkları söyleniyor. EZLN Komutanlığı'nın bildirileri Meksika dağlarından İnternet aracılığıyla İspanyolca olarak iletiliyor. Amerika'daki dayanışma örgütü bunu İngilizce'ye çevirdikten sonra bildirinin içeriği tüm dünyaya ulaşıyor. Dayanışma grubunun İnternet üzerinden oluşturduğu tartışma sitesi sayesinde üyelerin EZLN'ye ait tüm bilgilere erişmesi mümkün oluyor.
Medya alanının gittikçe tekelleştiği ve birkaç sermaye grubu tarafından kullanıldığı koşullarda, bir iletişim ortamı olarak internetten yararlanmaktan vazgeçilmemelidir. Internet üzerinden medya aracılığıyla yansıtılamamış haberler geçilebilirken, radyo, gazete ve televizyon yayınları yürütülebilir. Miting, protesto ve başkaca gösteriler düzenlenebilir, çağrılar yapılabilir. Ancak internet yazılım ve donanımlarının oluşturduğu pazar gittikçe gelişirken internet üzerinden ticaret de hızlanıyor. Kullanıcı sayısı katlanırken, internet servis sağlayıcıları ve alt yapı hizmet sağlayıcıları da kârlarını katlıyorlar. Bu durum sıradan kullanıcılar için internette sörf yapmanın da pahalanması anlamına geliyor. Ticarileşme esas olarak İnternet üzerinden alış veriş, danışmanlık, pazarlama ve bankacılık uygulamaları gibi sermaye yararına uygulamaların artışı ile yaşanıyor.
Dil de bilmek gerekiyor
Fakat asıl sorun daha önce sözünü ettiğimiz donanım eşitsizliğinden kaynaklanıyor. Bilgisayara ve modeme sahip olmak bile internetten verimli olarak yararlanmak anlamına gelmiyor. Bunun için bilgisayarı kullanma yetisine sahip olmak dışında, ayrıca dil de bilmek gerekiyor. Bu durumda pratikte dünya nüfusunun önemli bir bölümü İnternet üzerinden yaratılan sanal alandan dışlanıyor. Internet kullanıcıları dünya nüfusunun iyi eğitim almış, seçkinlerinden oluşuyor. Türkiye'de kurulu bilgisayar adedinin üçte ikisinin is çevrelerinde bulunduğu biliniyor.
Savunulması gereken
Sonuç olarak, internetin de bir mücadele aracı olmanın yanı sıra mücadelenin konusu haline gelmesi gerekiyor. Başta ABD olmak üzere geliştirilen sansür uygulamaları, internetin alternatif bir iletişim ortamı olması iddiaları tarihe karışacak gibi görünüyor. Ancak kabul etmek gerekir ki, internette mücadele etmek de bir örgütlenme ve örgütlü mücadeleyi başka alanlara taşıma yeteneğiyle ilgilidir. Ancak varlıklıların yararlanabileceği bir iletişim ortamından emekçilerin, insan hakları savunucularının yararlanabilmesi örgütlülüğün gücü ile ilgili. Küresel kapitalizmin yalnızlaştırıcı etkisine karşı emeğin ve muhalefet güçlerinin küresel mücadelesinde yardımcı olabilecek araçlardan biri olan internetin sağladığı iletişim olanaklarının savunulması ve kullanılması önemsenmelidir.
Internet tarafından bilgiye ulaşmanın olanaklarının artması başka bir şey, onun başlı başına değiştirici-dönüştürücü sayılması başka bir şeydir. Hayaller ve olanaklar yer değiştirmemelidir. Egemen erkin kendini bilgi-iletişim sistemlerini kullanarak ürettiği koşullarda, bilginin iktidar aracı olduğunun bilinciyle hareket etmek, entelektüel donanımları çok yüksek militanlar haline gelmek gerekiyor.
Zapatistalar örneğini anımsarsak, gerçek yaşamda sürdürülen mücadeleyi bilgisayar ağlarından oluşan sanal alanda da cisimleştirmek belki de bilinen mücadele yöntemlerinin çok ötesine erişilmesinde yeni yollar açacaktır (NU)