İnternet, insanın evriminde ateşin, tekerleğin, yazının bulunması kadar köklü ve niteliksel bir sıçramaya yol açan devrimdir. Bu öyle bir olgudur ki, artık internetin varlığı dikkate alınmaksızın devlet, toplum, birey üzerine yapılacak her türlü tahlil, görüş eksik veya yanlıştır.
30 yıllık bir geçmişe sahip olan internetin sağlamış olduğu elektronik iletişim ağının hızı, kapsamı ve aynı anda sağladığı karşılıklı etkileşim/iletişim yapısı, daha yakın zaman öncesinin mektup, telgraf, fax, telefon gibi iletişim araçları karşısında olağanüstü ve devasa bir değişimdir.
İnternetin elektronik iletişim ağı, yalnızca yukarıda sözü edilen iletişim araçları gibi değil, onun çok ötesinde bir dijital merkez olarak kayıt altına alma, veri toplama, biriktirme özelliğine sahip.
Tuşların ucunda milyon dolarların aktığı bir ağ dünyası iktisadi, idari vb. alanlarda da köklü değişimlerin önünü açtı.
Daha önemlisi, internet bireyin ve toplumun kullanımında da olsa, asıl kullanım etkisi, ağırlığı devlete/iktidara aittir. Böylece internet egemenlere/iktidara, bireyi ve toplumu yönlendirmede büyük ölçüde yeni imkanlar sağladı.
Elbette internetin yönetilenlere sağladığı imkanlar da var.
Tam burada internet daha çok kimin işine yarıyor sorusu önem kazanmakta. Bir başka deyişle internet daha çok devletin/iktidarın (Devlet ve iktidar kavramlarının farklılığı ayrı konu çünkü burada yazının konusu gereği örtüşmekteler) gücüne mi, yoksa devletin gücünü sınırlayarak bireye özgürlük alanı açmaya mı yarar?
İnternet devletin gücüne güç katmaktadır
Devletin gücünün sınırlanması, bireye özgürlük ve haklar alanı açar.
Özellikle İkinci Dünya Savaşına yol açan koşulların ve savaşın getirdiği devasa felaketin sonucunda Batı siyasi düşüncesi “Bir daha asla” diyerek, demokrasi lehine devletin gücünün sınırlanmasını esas aldı.
Ancak demokrasinin daha ileri bir düzeyde inşası ve yaygınlaştırılması çabaları ve ideali 1980’lerden itibaren tıkanmaya başladı. Kapitalizm sosyal devlet haklarını tırpanlamaya başladı. Sivil inisiyatifler, demokratik muhalefet baskılandı.
1990’lardan itibaren teknolojideki olağanüstü gelişmeler ve bunun en büyük adımı olan internetle birlikte devletler, klasik yönetme organlarına interneti de ilave ettiler. Öyle ki internet, devletin/iktidarın hegemonyasının asli bir unsuru haline geldi.
İnternette Facebook, Twitter (Şimdi X oldu), Whatsapp, Youtube, Instagram, TikTok gibi oluşturulan sosyal mecra kanalları bir özgürlük ortamı gibi gözükse de bu mecralar iktidar için birer gözetleme ve kontrol araçları olarak da kullanılmakta.
İnternetteki bilgi kirliliği ve bunun bir uzantısı olan sosyal medyadaki yalan, iftira, manipülasyon vb. faaliyetler yoluyla iktidarlar pekâlâ toplumda kendilerine bir etki alanı açabiliyorlar. Böylece internet, vasatın iktidarına hegemonya ve meşruiyet sağlamanın ve gerçeği tersyüz ederek topluma istedikleri gibi sunmanın o klasik araçlarını geri plana düşürerek, iktidarın iktidar eyleme araçları içerisinde daha etkin, hatta başat hale geldi.
Sosyal medyanın kendine özgü dinamikleri, kimliğini gizleyerek klavye başında serbestçe deşarj olmaya, iktidar odaklarına trollük yapmaya uygun. Tam bir maskeli balo olan sosyal medya ortamı iktidar için çok kullanışlı ve teşvik edilen bir kanal. İktidar internet ortamında kimin ne yaptığını bilebileceği ve bulabileceği için, muhalif kesimler bu ortamda ister istemez oto sansür uygulamak zorunda kalıyor ya da o mecraya iktidarın ceberutluğundan dolayı girmiyor.
Ancak tüm bunlara rağmen iktidarın interneti ve merkez medyayı kullanma gücü, boş tencerede biriken öfke ve tepkiyi daha ne kadar baskılayabilecek, göreceğiz.
İnternet iktidar açısından bir yönlendirme ve rızalık üretme aracı olarak kullanılsa da yönetilenlerdeki tepkiyi bastırmanın esas gücü, yine devletin silahı bürokrasisi ve yargı sistemidir.
Madalyonun arka yüzü
İnternetin yönetilenler açısından olumsuzluklarından yukarıda bahsedildi. Madalyonun iki yüzü gibi, internetin bir diğer yüzü de kullanıcılara büyük kolaylıklar sağladı.
Her alandaki milyonlarca bilgi derlenmiş halde kullanıcıya sunulmakta. Bilgiye zaman yitirmeksizin anında ve daha kolay ulaşılır oldu. Elbette bu durum bir yanıyla çöplükte elmas parçacıkları aranır gibi, hiç de kolay değil. Bilginin çöplükten ayıklanması için karşılaştırmalı okumalar, araştırmalar ve belli bir birikim gerekmekte.
Tarihte sınırları bu denli kapsamlı ve hızlı aşan hiçbir araç olmadı. İnternet ve dijital yapı tam da kapitalist ekonominin üretim süreçlerine ve küreselleşmesine müthiş bir altyapı sağlamakta. Dünyadaki farklı yaşam ve kültürlerle tanışmaya ortam sunan internet, insan ve toplumların evrenselleşmesine katkı sunuyor. Dünyada olup bitenlere dair, doğru veya yanlış haberlere bir tuşla ulaşılabiliyor.
Yerinden gazetecilik yoluyla internet kullanıcıları pekâlâ yazılı, görüntülü haber yapabilmekte ve egemen medyanın gizlediği birçok olay açığa çıkarılabilmekte.
Yine internet yoluyla anında sağlanan haberleşme ve protesto örgütlenmeleri sağlanabilmekte. Dolayısıyla internet bir dayanışma ağı oluşturabilmenin önemli bir aracı halindedir.
Öyle ki bütün bunlar küçücük bir cep telefonunun tuşlarında ve ekranında akmakta. Bu yazılı ve görsel dünya öğrenmenin, bilmenin ve özgürleşmenin kapılarını zorluyor. Yeter ki çöplüğe batmadan gerçeklere ulaşmanın yolu ve doğru kullanım yöntemleri bilinsin.
Bütün bunlar bireye ve toplum kesimlerine böylesine imkanlar sunarken, muhalefetin etki gücü daha çok internet ağında değil, fiili örgütlenmeden oluşur.
İnternet mi suçlu?
Toplumda iktisadi ve siyasi olarak ciddi bir tepkisel muhalefet var. Fakat bu muhalefet örtük ve kendi içine baskılanmış halde. İnternet bu baskılanmaya iktidar lehinde bir araç fonksiyonuna sahip olmakla birlikte, her şeyi internete bağlamak da son derece yanıltıcıdır.
Tıpkı kapitalist üretim ilişkilerinin suçunu makinelere yüklemek gibi, internet mi suçlu sorusu doğru bir soru değil.
İnternet bilumum sosyal, siyasal, kültürel ilişkilerin bir nesnesi halindedir. Dolayısıyla en fazla internetin kablosu çekilerek ondan uzak durulabilir. Bu etkisiz eylem, tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış deyimine benzer. Teknolojinin karşısında durulamaz. Sorun tıpkı ekonominin yasaları gibi, internetinin de yok edilemeyeceği ama nasıl kullanılacağında yatmakta.
İnternetin merkezi gücü elinde tutan egemenler eliyle kullanımındaki kazanımları ve baskı gücü, internetin yönetilenlere sağladığı olumlu imkanlara göre orantısız bir ağırlığa sahip.
İktidarın elinde güçlü bir araç olan internet yine de yönetilenlerin dünyasını özgürleştirmekten çok, tutsak eden bir araç halinde.
Bunun yakın bir gelecekte yer değiştirmesi ihtimali de çok düşük.
Buna rağmen interneti, muhalefet yapmanın bir alanı olarak daha etkin kullanmanın yolları üretilebilir mi? Sosyal mecralarda oluşan muhalefet fiziki, somut ve eylemsel yapılara kavuşturulabilir mi?
Bu bir süreç meselesi ve bu hız çağında hayat bir hayli flu akıyor.
(HŞ/EMK)